Milletvekili Ayten Kordu: Kayyım karşı Türkiye ve Kürdistan halkları ortak mücadele etmeli

Kayyımın inkar ve asimilasyon politikasının bir sonucu olduğunu belirten DEM Parti Dersim Milletvekili Ayten Kordu, kayyıma karşı Türkiye ve Kürdistan halklarının birlikte mücadele etmesi gerektiğini vurguladı.

MEDİNE MAMEDOĞLU

Colemêrg- Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi’nin (DEM Parti) 3 Haziran’da Colemêrg Belediyesi’ne atanan kayyıma karşı başlattığı ‘İradeye Saygı Yürüyüşü’ bugün Colemêrg merkezde yapılacak açıklamanın ardından son bulurken, kayyıma karşı protestolar farklı eylemliklerle sürecek. 8 gün süren yürüyüşte renkli görüntüler açığa çıkarken, temel vurgu ise halkın iradesine sahip çıkmak oldu. Büyük bir coşku ve moralle yapılan yürüyüşe DEM Partili seçilmişlerin yanında, birçok yurttaşta destek oldu. Yürüyüşçüler gittikleri yerlerde ise halkın yoğun ilgisi ile karşılaştı.

Yürüyüşe katılan isimlerden DEM Parti Dersim Milletvekili Ayten Kordu, kayyımın özel savaş politikası olduğunu ifade ederek, kazanmanın yolunun ise mücadeleden geçtiğinin altını çizdi.

‘Kayyım inkâr siyasetinin kendisidir’

Türkiye ve Kürdistan halkları ile birlikte yürüdüklerini söyleyen Ayten Kordu, yürüyüşün çoşkulu geçtiğini belirterek, “Halkımız ve kurumlarımızla beraber yürüyoruz. Biliyorsunuz ki bu topraklarda bir inkâr ve imha siyaseti var. Bu siyaset, özel güvenlik ve özel savaş politikaları ile kendisini devam ettiriyor. Kayyım da bu özel savaş politikalarından biri. Kayyım inkâr siyasetinin kendisidir. Kürt halkına karşı yürütülen ikili hukukun kendisidir. Bizim uzun zamandan beri yaptığımız değerlendirmelerden bir tanesi de eşit ve özgür bir şekilde yaşamak. Biz yıllardır bunun mücadelesini veriyoruz. Kayyım siyaseti de Kürt halkının iradesine, seçilmişlerine ve varlığına dönük bir politikadır. Biz bu iradeye saygı gösterilmesi gerektiğini bir kez daha söylüyoruz. Bu yürüyüşümüzü de buna özgün gerçekleştiriyoruz” diye kaydetti. 

‘İnkâr ve asimilasyon politikaları sadece kayyımlarla kendini göstermiyor’

Kayyıma dönük uzun süredir eylemsellik içinde olduklarını ve bundan sonra da devam edeceklerinin altını çizen Ayten Kordu, konuşmasını şöyle sürdürdü:

“Halkın iradesine saygı gösterilene kadar buradayız. Şunun da bilincindeyiz; bu topraklardaki inkâr ve asimilasyon politikaları sadece kayyımlarla kendini göstermiyor, cezaevlerindeki ikili hukuk yine tecride ilişkin yaşanan durum, bu inkâr politikalarının kendisi olarak ilerliyor. Dolayısıyla biz demokrasi, eşitlik ve özgürlük mücadelemize her alanda devam edeceğiz. Kayyımlar gidene kadar mücadele etmeye devam edeceğiz. Kürt halkının iradesini tanımak zorundalar.”

‘Kürt halkı kadar Türk halkı da alanlarda olmalıdır’

 Kayyım siyasetine karşı da birçok alandan tepkilerin olduğunu, Türkiye ve Kürdistan halklarının kayyıma karşı ortak mücadele yürüteceklerini vurgulayan Ayten Kordu, “Çünkü biz şunu biliyoruz ki; kayyım politikaları bütün Kürt halkına ve bu ülkenin diğer halklarına uygulanan bir politikadır. Herkesin yaşamını etkileyen bir politikadır. Dolayısıyla bu mücadelede Kürt halkı kadar Türk halkı da alanlarda olmalıdır. Bu irade gaspı tek başına bir belediye değil, demokrasi ve eşitliğe yapılan bir saldırıdır. Biz topyekûn bunlara karşı çıktığımız sürece halklar olarak daha huzurlu yaşayacağız. Bu ihtiyaç toplumsal alanda bütün yerlere yansıyor. Kayyım siyasetine karşı halkların iradesine saygı gösterilmesi gerektiğine inanıyorum. Bu da mücadele ile olacak” dedi.

‘Bugün tecrit politikaları olmasaydı savaş da sona ermişti’

Kayyımın inkar ve asimilasyon politikasının bir sonucu olduğunu belirten Ayten Kordu, İmralı’da uygulanan tecrittin de bu politikaların başında geldiğini söyleyerek, şöyle konuştu:

“Kürt halkının kendi iradesine ve öncülerine karşı bir yaklaşım var. Sayın Öcalan Kürt sorunun demokratik çözümü noktasında yoğun çaba göstermiş kişilerden bir tanesidir. Bugün tecrit politikaları olmasaydı savaş da sona ermişti. Ama bu ülkede tecridin sona ermemesini yine savaşın devam etmesini isteyen kesimler var. Toplumun bütün kesimlerine yayılan bir tecrit politikası var. Bu politikanın kendisi bugün demokrasiye, inançlara ve özgürlüklere yaklaşımda kendisini gösteriyor.”