Lübnan’da kadınlar negatif ayrımcılık yaşıyor
Lübnan'da farklı uyruklardan insanlarla evli olan ve Lübnan vatandaşlıklarını çocuklarına aktarma hakkı reddedilen binlerce kadın, çocuklarına vatandaşlık verilmesi konusunda ayrımcılıkla karşı karşıya kalıyor.

FADİA CUMA
Beyrut – Lübnan’daki vatandaşlık yasası ve kadınlara yönelik ayrımcılık, ülkenin siyasi, mezhepsel ve sosyal yapısının karmaşıklığını bir kez daha gözler önüne seriyor. Lübnanlı kadınların çocuklarına ve yabancı eşlerine vatandaşlık aktarma hakkı bulunmuyor. Bu durum, sadece yasal bir eksiklik değil, aynı zamanda toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin somut bir örneği olarak görülüyor.
1925 tarihli Lübnan Vatandaşlık Yasası, farklı uyruktan kadınlarla evlenen erkeklerin çocuklarına vatandaşlık hakkı tanırken, farklı uyruktan erkeklerle evlenen kadınlara ise vermiyor. Yasa, döneminin toplumsal normlarını yansıtmakla birlikte, ülke yasalarının zaman içinde güncellenmediğinin de bir göstergesi. Lübnan’daki kadın dernekleri ve feminist örgütler, bu adaletsizliğe karşı onlarca yıldır mücadele veriyor.
Kadınlardan kampanya
Kadınların belirli hakları elde etmesi, dini otoriteler ve mezhepsel yapı nedeniyle engelleniyor. Ancak, toplumsal değişim yaratma çabası devam ediyor. "Vatandaşlığım Benim ve Ailem İçin Bir Haktır" kampanyası, bu alandaki önemli girişimlerden biri olarak öne çıkıyor. Kampanya, kadınların vatandaşlık aktarma hakkını savunmak için lobicilik, hukuki danışmanlık ve toplumsal bilinç artırma faaliyetlerinde bulunuyor. Ayrıca, bu sorunun anayasal boyutuna da dikkat çekerek, Lübnan Anayasası'nın eşitlik ilkesini vurguluyor. Anayasa'nın 7’nci Maddesi, "Tüm Lübnanlılar kanun önünde eşittir" diyerek, ayrımcılığı yasaklamasına rağmen, uygulamada bu eşitlik sağlanamıyor.
Yasa önerileri
Bu konu defalarca parlamento gündemine taşındı. Bunlar arasında en dikkat çekeni, eski Milletvekili Rola Tabsh’ın, Lübnanlı kadınların herhangi bir engel gözetilmeden vatandaşlıklarını çocuklarına geçirme hakkı tanıyan yasa tasarısıydı.
Lübnan Ulusal Kadın Komisyonu tarafından hazırlanan bir yasa tasarısı, reşit olmayan çocuklara vatandaşlık verilmesini, yetişkin çocuklara ise medeni ve ekonomik haklar sağlayan "yeşil kart" verilmesini öngörüyor. Eski Dışişleri Bakanı Cibran Bassil tarafından hazırlanan bir başka yasa tasarısı ise, Filistinli ve Suriyelilerle evli olanlar hariç, Lübnanlı kadınlara da vatandaşlıklarını aktarma hakkı tanıyor. Ancak bu öneri, yaygın insan hakları eleştirilerine yol açtı. Ülkenin mezhepsel dengelerini değiştirebilecek demografik sonuçlardan endişe duyan bazı siyasi güçler, bu tasarıyı reddetti. Özellikle Filistinli ve Suriyeli mültecilerin büyük bir kısmının Lübnanlı kadınlarla evli olması, bu konuyu "siyasi açıdan hassas" kılıyor.
‘Temel konularda hala gerideyiz’
Lübnan'da yaşanan bir örnek, İtalyan biriyle evli olan Lübnanlı Shaden Osta’nın durumu. Shaden Osta, bu yasa nedeniyle yaşadığı kişisel acılara dikkat çekerek, eşinden ayrıldıktan sonra oğlu Anthony ile Lübnan'da yaşamaya devam ettiğini ancak yasal olarak birçok zorlukla karşılaştığını belirtiyor. Adalet ve eşitlik konusunda yaşadığı sıkıntılara değinen Shaden Osta, Lübnanlı kadınların da çocuklarına kendi vatandaşlıklarını verme hakkına sahip olması gerektiğini ifade ediyor. Shaden Osta, "Lübnanlı kadınlar olarak, çocuklarımızı kimliğimize almak bizim hakkımızdır. Lübnan'da doğmuş ve orada yaşayan bir Lübnanlı kadın olarak sahip olduğum bu haktan bahsediyorum ve oğlum da benimle birlikte Lübnan’da yaşıyor. Oğlum, yakınlardaki bir yere gitmek isterse, izin almak zorunda kalıyor. Özgürlük ve kalkınmadan bahsediyoruz ama temel konularda hala gerideyiz" diyor. Shaden Osta, siyasi gerekçelerle insanların özgürlüklerinin kısıtlandığını ve Lübnanlı kadınlar ve çocukları için adalet çağrısında bulunuyor.
‘İhmal edilmiş bir insani mesele’
Oğluna vatandaşlık verilmeyen tek kişi Shaden Osta değil. Filistinli bir erkekle evli ve iki çocuk annesi olan Samar Assi de mezhepsel dengeyi koruma bahanesiyle Lübnanlı kadınların çocuklarına vatandaşlık hakkı verilmediğini belirtiyor. Samar Assi, "Ne yazık ki, en temel insan haklarından bile yoksun mezhepçi bir ülkede yaşıyoruz. Aksi takdirde, dünya üzerindeki tüm ülkelerde olduğu gibi, çocuklarımın Lübnan vatandaşlığından mahrum bırakılmasının anlamı nedir? Lübnan’da bunun mezhepsel dengeyi bozacağını iddia ediyorlar. Oysa yüzlerce ve binlerce hak etmeyen insan, siyasi ve mezhepsel nedenlerle vatandaşlık alıyor" diyerek mevcut durumu açık bir adaletsizlik olarak tanımlıyor. Samar Assi, kadınların yıllarca mücadele verdiğini de sözlerine ekliyor.
‘Yaşananlar büyük bir adaletsizlik’
Samar Assi, "Bugün tanık olduğumuz şey tarif edilemez bir adaletsizlik" diyerek, farklı uyruklardan insanlarla evli olan ve Lübnan vatandaşlıklarını çocuklarına aktarma hakkı reddedilen binlerce kadına yönelik bir zulüm yaşandığını vurguluyor. Çocuklarının babaları Filistinli olduğu için durumun daha da karmaşıklaştığını belirten Samar Assi, çalışma hakkı da dahil olmak üzere temel medeni haklardan mahrum kaldıklarını ifade ediyor. Samar Assi, "Bir Filistinliyle evli olduğum için çocuklarım için acı daha şiddetli ve daha sert. Çünkü Filistinli hiçbir medeni haktan yararlanmıyor ve örneğin çalışma hakkına sahip değil. Lübnanlı biri olarak, çocuklarıma vatandaşlığımı verme hakkımın olmaması büyük bir adaletsizlik" diyor.