Koşmak bile mücadele: İran ve Rojhilat’ta kadınlar spor hakkı için direniyor

İran ve Rojhilat Kürdistan’da kadınlar, parkta yürümekten yüzmeye kadar en temel sportif haklardan mahrum bırakılıyor. Spor salonları az, erişim pahalı, kültürel engellerse hâlâ güçlü. Kadınlar için spor, sağlık değil; var olma mücadelesi anlamına geliyor

NİYAN RAD

Mahabad – İran ve Rojhilat Kürdistan’da kent planlaması ve spor alanlarının düzenlenişi, sanki kadınlar şehir nüfusunun yarısı değil de görünmez birer misafir gibi tasarlanmış. Koşmak, yüzmek ya da parkta yürümek isteyen kadınlar; kültürel ve toplumsal engellerin süzgecinden geçmek zorunda kalıyor. Spor, onlar için sadece sağlık değil, var olma mücadelesine dönüşmüş durumda. Bazı genç kadınlar bu hakkı elde etmek için mücadele ederken, kırsal ve yoksul bölgelerdeki kadınlar için bu hak çoğu zaman hayal bile edilemiyor.

Spor artık bir lüks

İran’ın birçok kentinde, özellikle Rojhilat’ta kadınlar hâlâ en temel spor imkânlarından yoksun. Kadınlara özel spor salonları az sayıda, donanımları eski ve genellikle erişimi zor bölgelerde. Kentlerde ise kadın salonları çoğunlukla şehir merkezinde ve özelleştirme politikalarıyla birlikte spor artık bir “lüks” hâline gelmiş durumda.

Ekonomik koşullar göz önüne alındığında, bu imkânlara ulaşmak kadınlar için neredeyse imkânsız. Devlet kurumlarının sunduğu spor hizmetleri de genellikle erkeklere odaklı. Kadınlara ayrılan saatler, çoğunlukla sabahın erken saatleri veya iş saatlerine denk geliyor.

Bir öğretmen olan Sima N., durumu şöyle anlatıyor:

“26 yıldır öğretmenim ve vardiyalı çalışıyorum. Kadınlar için spor salonu ya da yüzme havuzu sadece belli günlerde ve saatlerde açık. Genellikle sabahları. Çalışan bir kadın olarak bu saatlerde gidemiyorum. Doktor tavsiyesiyle yüzmem gerekiyor ama mümkün olmuyor.”

Bu durum birçok profesyonel kadın sporcunun ya hayallerinden vazgeçmesine ya da ülkeyi terk etmesine neden oluyor.

Parklar ve yeşil alanlar

Tüm bu kısıtlamalar arasında parklar ve yeşil alanlar, kadınlar için hem nefes alma hem de bedensel sağlıklarını koruma alanına dönüşmüş durumda. Ancak burada da kültürel tabular ve toplumsal yargılar kadınların özgürlüğünü sınırlıyor.

Orta yaşlı Fatemeh K., komşularıyla birlikte yürüyüş yapmak için parka giden kadınlardan biri. Fatemeh, “Park bize yakın olduğu için uygun havalarda yürüyüş yapabiliyoruz. Ama sokaklar ya da spor alanları yaşımıza uygun değil. Kayma, düşme tehlikesi var. Spor salonları ise gençler için. Bizim yaşımıza gelince toplum her şeyi ayıp sayıyor” diyor.

Bu kültürel engeller, kadınların evden çıkmasını, yürüyüş yapmasını hatta park ekipmanlarını kullanmasını bile engelleyebiliyor. Kimi zaman da cinsel tacizlere maruz kalabiliyorlar.

Kecal M., bu duruma karşı durmanın önemine dikkat çekerek şunları söylüyor:

“Parkta spor yaparken defalarca tacize uğradık. Ama tepki gösterip karşı koyduğumuzda, bir daha aynı şey tekrarlanmıyor. Kadınlar sessiz kalmamalı.”

Bu direniş, yeni kuşağın kadınlarında giderek daha görünür hâle geliyor. Bisiklet sürmekten futbola, açık alanlarda spor yapmaya kadar birçok alanda genç kadınlar toplumsal tabulara meydan okuyor.

Kırsal bölgelerde çifte mahrumiyet

Kentlerde bile spor imkânları sınırlıyken, kırsal bölgelerde bu olanaklar neredeyse yok hükmünde. Kadınlar burada yalnızca imkânsızlıkla değil, kültürel yasaklarla da karşı karşıya.

Mahabad’ın Xorxore köyünden Delara M., durumu şöyle özetliyor:
“Köy çok küçük, kadınlar için hiçbir imkân yok. Genç kadınlar köy içinde bile rahat yürüyemiyor. Yaşlı kadınlar evlerinin önünde oturmakla yetiniyor. Erkekler şehirdeki spor salonlarına gidip istedikleri sporu yapabiliyor. Anneler ise kızlarının şehirdeki spor kurslarına gitmesini istiyor ama çoğu zaman bu mümkün olmuyor.”

Delara’nın sözleri, yalnızca yoksunluğu değil, kadın bedeninin kamusal yaşamdan sistematik biçimde dışlanmasını da anlatıyor. Spor ve sağlık kadınlar için bir hak değil; erkeklere tanınan bir “ayrıcalık” hâline gelmiş durumda. Bu ayrıcalık, bedeni, mekânı ve özgürlüğü denetim altında tutan daha derin bir politikanın parçası.