KJK’den Bakanlar Komitesi’ne çağrı: Acil girişim başlatılmalı

KJK AK Bakanlar Komitesi’nin İmralı için aldığı karara dönük açıklama yaparak, “AK Bakanlar Komitesi’nin direnen kadınların, halkların, tüm dünya insanlığının direnişine anlam vermesi, hakikati görmesi ve tarihin doğru tarafında yer alması gerekir” dedi.

Haber Merkezi- Komalên Jinên Kurdistan (KJK), Avrupa Konseyi(AK) Bakanlar Komitesi’nin Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan a ilişkin aldığı karara dair yazılı açıklama yaparak, “Önder APO üzerindeki mutlak iletişimsizlik ve işkence sistemi olan İmralı’da insanlık dışı özel bir rejim vardır. Soykırımcı faşist TC devleti ve AKP-MHP iktidarı bu soykırımın sorumlusudur. Bu sistem ortadan kaldırılmayana kadar kadınlar ve gençler başta olmak üzere tüm halkımız özgür olmayacaktır” dedi.

Açıklamanın devamında şu ifadeler yer aldı:

“Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi, 17 Eylül’de bu konuyu tartışmak üzere toplandı ve 20 Eylül 2024 tarihinde bir açıklama yapıldı. Bu açıklamada İmralı’da ihlal olduğu belirtildi. Bununla birlikte bir yıl süresince gözlemleyerek 2025 yılı Eylül ayında ara karar verebileceğini açıkladı.

Önder Apo 43 aydır mutlak iletişimsizlik durumunda tutulmaktadır

Önder Apo 43 aydır mutlak bir iletişimsizlik durumunda tutulmaktadır. Bununla birlikte Önder APO, 26 yıldır İmralı işkence sistemi altında tutulmaktadır. Tüm dünyadan, halkından izole edilmeye çalışılmaktadır. İmralı sistemi, varlığı ve özgürlüğü için direnen Kürt halkının iradesine saldırıdır. Bir soykırım savaşıdır. Tümden yok etme, kök kurutma saldırısıdır. Bu sistemin varlığı her gün Kürt kadınlarına, gençlerine, kültürüne, diline, inançlarına, yaşam tarzına, tümden varlığına ve özgürlüğüne yönelik saldırı olarak pratikleştirilmektedir. Salt Bakurê Kurdistan ile sınırlı kalmamakta, tüm Kurdistan parçalarına yansımakta, soykırım saldırıları sonucu dünyaya yayılmış, dağılmış olan tüm Kürtlere yansımaktadır. İmralı sistemini bu şekilde tanımlamadan yapılacak her tür yorum, yürütülen soykırım siyasetini onaylamak anlamına gelmektedir. Milyonlarca insanın Önderim dediği bir insanın bu koşullarda tutulması, milyonlarca insana uygulanan bir işkencedir. Önderlik üzerindeki bu işkence sistemi başta Kürt halkı olmak üzere, tüm Ortadoğu ve demokratik modernitenin temsilini yapan dünya insanlığı üzerinde uygulanan bir işkence sistemidir. Soykırımcı faşist AKP-MHP iktidarı, İmralı sistemine dayanarak Kürt halkını terörize etmekte, Türkiye’deki tüm demokratik kesimler üzerinde bu yolla bir tehdit oluşturmakta, diktatörlük uygulamaktadır. Hitler faşizmini aratırcasına bir faşizm vardır Türkiye’de. Türkiyeli demokrat kesimler Türkiye’de yaşayamamaktadır. Tüm bunlar kaynağını İmralı sisteminin sürdürülüyor olmasından almaktadır. AK Bakanlar Komitesi’nin verdiği bu karar, Kurdistan’daki soykırım kadar tüm Türkiyeli aydın-demokrat kesimler üzerindeki faşizmin de sürdürülmesine yol vermektedir.

Önderliğimiz artık fiziki olarak özgür olmalıdır

İmralı sistemi dünya insanlığının kendi varlığını ve anlamını sınadığı bir sistemdir. Bundan dolayı da tüm dünyada halkımızın dostları Önderlik üzerinde uygulanan işkence ve mutlak iletişimsizlik karşısında eylem içindedir. Tanınan, bilinen düşünce, sanat, siyaset, bilim ve felsefe alanında öncülük eden insanlar, Önderliğimizin fiziki özgürlüğü için çağrılar yapmış, mektuplar yazmış ve girişimlerde bulunmuşlardır. Nobel ödülü alan 69 şahsiyet de aynı kapsamda çağrılarda bulunmuştur. Ortadoğu’dan Abya Yala’ya, Asya’dan Afrika’ya kadar olan tüm alanlarda, kısacası tüm dünya kıtalarında tüm halklar, kurumlar ve örgütlenmeler Önderliğimiz için kampanyalar yürütmüş, eylemler ve açıklamalar yapmıştır. Tüm dünya insanlığının ortak istemi, arzusu ve özlemi Önder Apo’nun özgürlüğüdür.

Önderliğimiz “Jin, Jiyan, Azadî” sloganının yaratıcısıdır. Bu slogan tüm dünya insanlığını birbirine bağlayan özgür yaşam isteminin en güçlü, anlamlı, özlü ve güzel şekilde dile gelişidir. Aynı zamanda bu slogan Önderliğin özgürlüğünün dile gelişidir. Bu sloganı, bu yaşam felsefesini yaratarak tüm dünya insanlığını aynı sözde ve eylemde bir araya getiren, aynı güzel insanlık değerlerinde buluşturan, demokratik değerlerde yan yana getiren Önderliğimiz artık fiziki olarak özgür olmalıdır.

İmralı’da sistematik işkence ve mutlak iletişimsizlik vardır

Demokratik değerlere önem verme iddiasıyla bilinen AK Bakanlar Komitesi’nin yaptığı tartışmalardan beklenen sonuç hakikati esas alması ve TC’nin uyguladığı işkence sistemini doğru adlandırmasıdır. Açıklamada ihlal olduğu belirtilmiştir. İmralı’da ihlal vardır ancak ihlali çok aşan, ihlalin de ötesinde sistematik işkence ve mutlak iletişimsizlik vardır. Önderliğimiz 43 aydır avukatlarıyla, ailesiyle, hiçbir demokratik kurumla, görüşme imkanı olan siyasi temsilcilerle görüşememektedir. Yaşanan haber alamama durumu başta biz kadınlar ve gençler olmak üzere tüm halkımızda öfke yaratmaktadır. Bu öfke giderek büyümektedir ve giderek Ortadoğu’da Önderliğimizin öngördüğü demokratik konfederalizmin uzağında bir halklar arası uçurumun açılmasına hizmet etmektedir. Tüm bunlar dünya insanlığının özgür ve barış içinde yaşamasını tehdit eden durumlardır. AK Bakanlar Komitesi’nin tüm bu gerçeklere gözünü kapatması kabul edilemez. Bundan dolayı da AK Bakanlar Komitesi’nin açıkladığı kararın yeniden ele alınması ve İmralı sistemini doğru adlandırması gerekir.

Yine verilen 1 yıllık süre neden verilmiştir? TC’nin 1 yıl daha vahşetini, soykırım saldırılarını sürdürmesi için gözünü kapatmak Kürtlere de, dünya insanlığına da, AK’ne de faydalı değildir. İmralı sisteminin dağıtılması, Önderliğimizin özgür yaşama koşullarının oluşturulması, Türkiye’nin AB kriterlerinde demokratikleşme temelinde değişimler yapmasının da önünü açacaktır. Sürecin Eylül 2025 tarihine kadar uzatılması kabul edilmeyecek bir karardır. Önderliğimiz ömrünün 26 yılını İmralı’nın son derece sağlıksız koşullarında geçirmiştir ve 74 yaşındadır. 1 yıl daha sürecin uzatılması halkımızın, kadınların, tüm dünya halklarının beklentilerinin çok gerisindedir, TC’nin soykırım uygulamalarına müsamaha gösterilmesidir, ki AK için de bu kabul edilemez bir durumdur.

AK Bakanlar Komitesi’nin aldığı kararı yetersiz buluyoruz. Bu kararla Önderliğimiz üzerindeki işkence sistemi görmezlikten gelinmekte, bu sistemin TC. soykırımcı rejimi tarafından sürdürülmesine göz yumulmaktadır.

AK Bakanlar Komitesi’nin Önderliğimize yönelik işkence konusunda TC’yi, AKP-MHP iktidarını etkili uyarmasını, işkenceyi durdurmak için pratik adımlar atmasını istiyoruz, bekliyoruz. İmralı sistemini TC jandarmalığının insafına bırakan politikasını değiştirmesi ve Önder APO’nun fiziki özgürlük koşullarının oluşturulmasına yol açması gerekir. AK Bakanlar Komitesi’nden beklenen de budur.

TC İmralı’da bir soykırım rejimi uyguluyor

TC, düzmece gerekçelerle verdiği disiplin cezalarıyla ve ne olduğu bilinmeyen, kimsenin bilmediği, görmediği cezalandırma yöntemleriyle İmralı’da bir soykırım rejimi uyguluyor. Bu yolla hem güncel olarak işkence sistemini uyguluyor, hem de umut hakkı adı verilen hukuki durumu ortadan kaldırmaya çalışıyor. Hukuki olarak mücadelenin dahi yollarını kapatmakta, siyasal kararlar vererek hukuku kendi iktidarının çıkarları için halklarımızdaki adalet duygusunu da zedeleyerek ayaklar altına almaktadır. TC’nin hukuka yaklaşımı insanlığı, insanlık tarihini katletmektir. Bilinmelidir ki, Önder APO Kürt halkının tek özgür ve anlamlı yaşam umududur. Kürt kadınları ve halkı, bunu derinden bilmektedir. Bundan dolayı da mücadelesini derinleştirerek sürdürecektir. AK Bakanlar Komitesi İmralı’daki bu hukuk düşmanlığına son verilmesi için acil girişim başlatmalıdır. İşkenceyi izleyen, seyreden değil engelleyen olmalıdır.

Kürdistan halkı ve dostları, Kürdistan ve dünyada örgütlü tüm demokratik özgürlükçü kurumlar, devrimci sosyalist yapılanmaların yürüttüğü Önderliğe fiziki özgürlük kampanyası gündemdedir. Bu çerçevede yüzbinler her gün sokaklarda, eylem alanlarındadır. Bu mücadele asla durmayacak, giderek büyüyecek ve Önderliğimizin fiziki özgürlüğünü sağlayana kadar devam edecektir. Bu anlamda AK Bakanlar Komitesi’nin direnen kadınların, halkların, tüm dünya insanlığının direnişine anlam vermesi, hakikati görmesi ve tarihin doğru tarafında yer alması gerekir. Bu konuda tüm kamuoyunu da duyarlılığa çağırıyoruz.”