Kirmanşahlı hemşire Narges: Haklarımızı savunduğumuz için tehdit edildik

Kirmanşah’ta kadın hemşireler olarak haklarını savunmak için birçok kez inisiyatif aldıklarını ve barışçıl gösteriler düzenlediklerini söyleyen Narges, gösteri bitiminde ifadelerinin alındığını ve tutuklanmakla tehdit edildiklerini belirtti.

NASİM AHMADİ

Kirmanşah- Kirmanşah’ta sağlık sisteminin bel kemiği hemşireler, beyaz önlükleriyle hiç tanımadıkları insanların hayatını kurtarmak için yorulmadan çalışıyor. Ancak hemşire unvanı, onların mesleki bilgi, beceri ve ciddi sorumluluklarını çoğu zaman görünmez kılıyor, yaptıkları işler sadece bir “görev” olarak kabul ediliyor. Uzun geceler boyunca hastalarla uyanık kalan, krizlerle başa çıkan ve yaşam ile ölüm arasında kararlar veren hemşirelerin emeği, çoğu kişi tarafından nadiren fark ediliyor.

Kadın hemşireler ise, mesleki baskılara ek olarak kültürel beklentiler, cinsiyet kalıpları ve yapısal sınırlamalarla da mücadele ediyor. Bu durum, sadece çalışma hayatlarını etkilemekle kalmıyor, ruh sağlığı, iş güvenliği ve mesleki ilerleme fırsatlarını da gölgeliyor. Sağlık sisteminin işleyişinde hayati roller üstlenen kadın hemşirelerin çabaları çoğu zaman küçümsenirken, bakım, kriz yönetimi ve hastalara eşlik etme yükü büyük ölçüde onların omuzlarına düşüyor.

‘En çok kadınlar etkileniyor’

Kirmanşah’ta Şehitler Hastanesi’nde görev yapan hemşire Narges, kadın hemşirelerin karşılaştığı zorluklara dikkat çekti. Narges, “Hemşirelerin sorunları arasında doktorlar ve hemşireler arasındaki ücret farkı, yasal haklara uygun tam maaş ve sosyal ödemelerin yapılmaması, insan gücü eksikliği, sosyal tesis yetersizlikleri ve maaşların zamanında ödenmemesi yer alıyor. Bu sorunlar hem erkek hemşireleri, özellikle de kadın hemşireleri etkiliyor. Kadın hemşireler için cinsiyet kaynaklı ek zorluklar da bulunuyor” dedi. Narges, kadın hemşirelerin yönetim kararlarında göz ardı edildiğini ve ayrımcı uygulamalarla karşı karşıya kaldığını belirterek, “Bu durum, daha az konuşulan ancak kadın hemşireler olarak hem çalışma hem de yaşam kalitemizi derinden etkileyen bir zorluktur” ifadelerini kullandı.

‘Taciz vakaları kabul edilmiyor’

Kadın hemşirelerin sağlık hizmetleri ortamında karşılaştığı cinsel taciz ve ayrımcılık sorunlarını anlatan Narges, “Erkek doktorlar çoğu zaman kadın hemşirelere aşağılayıcı ve araçsal bir bakış açısıyla yaklaşıyor ve sözleri veya davranışlarıyla tacizde bulunuyor. Ancak doktor oldukları için kadın hemşirelerin çoğu bunu protesto etmeye cesaret edemiyor. Genel kanı, bir kadın hemşire şikayette bulunursa, yanlış bir şey yapmış veya doktorun itibarını zedelemeyi amaçlamış olduğu yönünde. Ayrıca erkek doktorların yüksek konumu ve kadın hemşireleri etkilemek için her yolu deneyebilecekleri, başarısız olurlarsa onları karalayacakları yönünde bir algı var. Bu yüzden çok az kişi, bir erkek doktorun hemşireye tacizde bulunabileceğini kabul ediyor” dedi.

‘Kadınlar savunmasız bırakılıyor’

Narges’in yaşadıkları, sağlık hizmetleri ortamlarındaki cinsiyet eşitsizliğinin yapısal bir yansıması olarak görülüyor. Güvenli ihbar mekanizmalarının eksikliği, itibarsızlaştırılma korkusu ve ataerkil kültürü, kadın hemşireleri şiddet ve taciz karşısında savunmasız bırakıyor. Narges, “Bazen sesimizi yükselttiğimizde ataerkil yargılama ve saldırganlıkla hedef alınıyoruz, bu da kadın hemşirelerin sessiz kalmasına neden oluyor” ifadelerini kullandı.

‘Baskılar bizi sessiz kalmaya zorladı’

Kadın hemşireler olarak haklarını savunmak için birçok kez inisiyatif aldıklarını ve barışçıl gösteriler düzenlediklerini söyleyen Narges, sözlerine şöyle devam etti:

“Ancak birçok erkek hemşire bu eylemlere katılmaktan çekiniyordu. Her seferinde yetkililer ve bazı erkek meslektaşlarımız tarafından eleştirildik, sorgulandık ve baskı altına alındık. Geçen yıl haklarımızın ihlallerini protesto etmek için bir gösteri düzenledik, ancak gösteri bitiminde hepimiz güvenlik görevlilerine çağrıldık ve yemin ettirildikten sonra benzer eylemleri tekrar etmeyeceğimiz konusunda zorlandık. Sorgulamalar sırasında sürekli olarak, ‘Sen bir kadınsın, onurunu korumalısın, pankart açmak ve bağırmak onurunu zedeleyebilir, sorun çıkarabilir ve işini kaybetmene yol açabilir’ uyarılarıyla karşılaştık. Ayrıca gösterilerimizin yabancı medya tarafından haber yapılması halinde tutuklanma riski olduğuna dair tehditler de aldık. Tüm bu baskılar bizi sessiz kalmaya zorladı ve bazı erkek meslektaşlarımız, sahip olduğumuz azıcık geliri kaybetmemek için eylemleri durdurmamızı söyledi.”