Kadın direnişinin sesi: Gülistan Tara ve Hêro Bahadîn

Gazeteci Gülistan Tara ve Hêro Bahadîn’in katledilmesi sessizlik yerine mücadele ateşini daha da körükledi. Gülistan ve Hero, basını direnişin, farkındalığın ve özgürlüğün alanına dönüştürdüler.

AVRİN NAVDAR

Haber Merkezi- Gazeteci Gülistan Tara ve Hêro Bahadîn’in katledilişinin üzerinden bir yıl geçti. İki gazeteci Federe Kürdistan Bölgesi’nin Süleymani’ye kentine bağlı Seyidsadîq ilçesinde 23 Ağustos 2024 tarihinde Türkiye’ye ait bir SİHA tarafından düzenlenen saldırıda yaşamlarını yitirdi. Gülistan Tara ve Hêro Bahadîn, yalnızca gazeteci değil; aynı zamanda özgürlük, bilinç ve direnişin simgesi haline geldiler. Kalemlerini ve kameralarını birer mücadele aracına dönüştürerek, halkların ve kadınların sesi oldular.

‘Bastırılması imkânsız bir ışıltıya sahipti’

Gülistan Tara, sade bir Kürt evinde dünyaya geldi. On kız kardeşin sekizincisiydi ama sıradan bir çocuk değildi. Kardeşi Ülkem Esen, Gülistan Tara’yı "Doğuştan liderdi. Büyüklerimiz bile onun sözünü dinlerdi. Gülistan, bastırılması imkânsız bir ışıltıya sahipti" sözleri ile anlattı. Gülistan Tara, Kuzey Kürdistan’da, kimliğin bastırıldığı, kültürün silinmek istendiği bir ortamda büyüdü. Babası kimliğini savunduğu için tutuklandı, ablası da cezaevine girdi. Ülkem Esen, “O yaşta kimlik nedir bilmiyordu, ama babasının yokluğuyla kimliğin bedelini hissetti” diye konuştu. Henüz çocukken yaşadığı bu acılar, onu erken olgunlaştırdı ve adalet arayışına itti.

Gazeteci kimliğinin temeli

Tiyatroyu, müziği ve dansı seven Gülistan Tara, kendi yazdığı oyunları mahalle çocuklarına oynatır, sorunları çözerdi. Kitaplara tutkuyla bağlıydı, özellikle tarih ve Kürt edebiyatı üzerine okur, halkının gerçek hikâyesini anlamaya çalışırdı. Ülkam Esen, gazeteci olması hakkında “Her şeyi sorar, sorgulardı. Bu sorgulayıcı merak, onu medya dünyasına taşıdı. Gerçeği açığa çıkarma isteği, onun gazeteci kimliğinin temelini oluşturdu” dedi. Gülistan Tara’nın lisede insan hakları çalışmalarına katıldığını anlatan Olkam Êsen, Gülistan Tara’nın Elih’deki (Batman) İnsan Hakları Derneği'ne düzenli gittiğini bu yıllarda, medya ve insan hakları mücadelesini hayatının merkezine yerleştirdiğini ifade etti ve "İnsanları severdi. Direnişin sadece kavga değil, insan sevgisiyle anlam kazanacağına inanırdı" şeklinde konuştu.

Kamerası silahıydı

Gülistan Tara, Xinere dağlarında gerilla mücadelesini kamerayla belgelemeye başladı. Gerillaların yaşamını, direnişi, doğayı, acıyı, umudu kayda aldı. Onu tanıyan gazeteci Rojbîn Deniz ise şunları söyledi:
"Gülistan’ın kamerası bir silahtı adeta. Onunla gerçeği savunuyordu. Disiplinliydi, ama aynı zamanda ışık saçan bir ruha sahipti."

‘Hêro ilham kaynağıydı’

Hêro Bahadîn de 2017 yılının sonlarında medya çalışmalarına başladı. Kürdistan Bölgesi’nde, kadınların yoğun baskı altında yaşadığı koşullarda gazeteciliğe adım attı. Kendisini "Bu meslek sayesinde kendimi tanıyorum" sözleriyle tanımlıyordu. Rojbîn Deniz, Hêro Bahadîn hakkında, "Sadece gazeteci değildi, bir medya devrimcisiydi. Kadınların etrafında toplandığı bir bilinç ve ilham kaynağıydı" dedi.

Gülistan Tara, haber merkezi yöneticisiydi, muhabirdi, editördü, program yapımcısıydı. Kadın merkezli medya anlayışını geliştirdi. Kadın sorunlarını sadece anlatmakla kalmadı, çözüm üretmeye çalıştı. Hero Bahadîn’in Gulistan Tara’dan çok şey öğrendiğini belirten Rojbîn Deniz, kısa sürede Hero’nun özgür basının yükünü omuzladığını vurguladı.

Hêro Bahadîn de yalnızca yazmakla kalmadı; montajda, kültürel programlarda yer aldı. Kürt kadın kültürünü yaşatacak içerikler hazırladı.

Mücadele ve Kimlik

Rojbin Deniz Gülistan Tara’nın mücadelesi için şunları söyledi: “Kadın, özgür basının gelişiminde öncü rol oynadı. Özgür basın bir anda ortaya çıkmadı; uzun vadeli bir mücadelenin ürünüydü. Bu basın, sıfırdan Kürt dili ve kimliğini inşa etti. Kadınlar, bu kuruluşta merkezi bir role sahipti. Çünkü Kürt kimliğiyle birlikte varlığı da sistematik biçimde silinmek isteniyordu.

Rojbin Deniz devamında şöyle konuştu:
“Özgür basın bir mücadele alanıdır. Kapitalizme ve baskıya karşı sesimizdir. Biz sadece aktarmıyoruz, biz açığa çıkarıyoruz, yüzleşiyoruz ve inşa ediyoruz. Kürdistan Bölgesi’nde geleneksel medya kapitalist sistemlerin çıkarlarına hizmet ediyordu. Özgür basın ise hakikatleri açığa çıkarıyor, baskıcı politikaları teşhir ediyordu. Bu nedenle iktidar için gerçek bir tehdit haline geldi. Gazeteciler bu bağlılığın ağır bedellerini ödedi. 23 Ağustos 2024’te basın emekçisi yoldaşlarımızın aracı Türk SİHA’sıyla hedef alındı; gerçek sesi susturma girişimiydi. Ama biz hakikatten korkmuyoruz, onun için yaşıyoruz. Özgür basın kadınların ve Ortadoğu’daki halkların sesidir.”

Susturulamayan bir ses

“Gülistan Tara ve Hero Bahadîn’in hedef alınması yalnızca iki kişiye yapılan bir saldırı değildi” diyen Rojbîn Deniz sözlerine şöyle devam etti: “Özgür basın çizgisine yöneltilmiş bir darbeydi. Bu çizgi, baskıcı rejimlere bağlı sahte medyanın gerçek alternatifi haline gelmişti. Bu rejimler Kürt kimliğini ve Kürdistan’daki kadınların haklarını yok etmeye çalışıyordu.

Gulistan ve Hero’nun şehadeti bizde derin bir iz bıraktı, tüm Kürdistanlı kadınların kalbinde ağır bir yara açtı. Kadınlar, bu saldırılarda özgür kadın sesini susturmaya yönelik planlı bir girişim gördü. Ancak derin acımız yolun sonu değil, mücadeleci bir karşılığın başlangıcı oldu. Komplonun karşısında seslerimiz birleşti. Yoldaşlarımızın yürüdüğü yolda devam etme sözümüzü yeniledik.”

Kırılmayacak bir söz

Gazeteci Rojbîn Deniz konuşmasını şu sözlerle tamamladı:
“Gülistan ve Hero’nun şehadetinden sonra mücadele tempomuzu yükselttik. Kadınların ve toplumun varlığını hedef alan tüm saldırılara karşı yolumuza devam etmeye yemin ettik. Özgürlük yolu, mücadeleci kadın ve erkeklerin kanıyla açıldı; kapanmayacak. Onların kamera ve kalemleriyle sürecek. Bugün biz, Gurbetelli, Gülistan, Hero, Nûjiyan, Deniz, Kemal, Nazım, Cîhan, Agit… mücadelelerini sürdürüyoruz. Onlar birer sembole dönüştü; kalemleri özgürlük yolunu aydınlatan meşalelere dönüştü.”