Jin, Jiyan, Azadî: İran ve Doğu Kürdistan halkının sesi ve küresel bir söylem

“Jin, Jiyan, Azadî” hareketinin küresel çapta etkili bir toplumsal ve kültürel söylem yarattığını vurgulayan siyasi aktivist Mehrafaq Moqemi, "Jin, Jiyan, Azadî" sloganı zor koşullarda doğmuş ve büyük bir devrimci potansiyel taşımaktadır” dedi.

ŞEHLA MUHAMMEDÎ

Haber Merkezi – İran’ın Tahran kentinde Kürt kadın Jina Mahsa Amini, 16 Eylül 2022 tarihinde ‘ahlak’ polisleri tarafından katledildi. Jina Mahsa Amini’nin katledilmesine duyulan öfkenin ardından Doğu Kurdistan ve İran’da kadınlar öncülüğünde “Jin, Jiyan, Azadî” sloganıyla devrim ayaklanması başlatıldı. Jina Mahsa Amini’nin katledilmesi sadece Doğu Kurdistan ve İran’da değil dünyanın birçok ülkesinde tepkiye neden oldu. Jina'nın ardından yükselen “Jin, Jiyan, Azadî” (Kadın, Yaşam, Özgürlük) sloganı, toplumsal bir isyana ve kadın öncülüğünde devrimci bir harekete dönüştü. Siyasi aktivist Mehrafaq Moqemi, katliamın üçüncü yılında ajansımızın sorularını yanıtladı.

*Öncelikle “Jin, Jiyan, Azadî” devrimci ayaklanmasına dair genel değerlendirmelerinizi almak isteriz. Sizce bu ayaklanma, son üç yılda hangi başarıları elde etti ve hangi zorluklarla karşı karşıya kaldı?

Bu soru, kadın ve özgürlükleri meselesini ele alması ve bu konuda farklı bakış açıları geliştirmesi bakımından oldukça önemlidir. Kadın sorunu yalnızca modern ya da geleneksel kalıplarla sınırlı değildir; aksine siyasal ve toplumsal boyutlarda, kadın bedeni ve haklarıyla kurduğu ilişki üzerinden anlam kazanır ve kadınların gerçek arzusunu devrimci bir perspektifle ele alır. "Jin, Jiyan, Azadî" sloganı, zor koşullarda doğmuş ve büyük bir devrimci potansiyel taşımaktadır. IŞİD kontrolündeki bölgelerde dahi, kadınlar konseyler kurarak ve kolektif faaliyetler yürüterek önemli dönüşümler yaratmıştır. Bugün 150’den fazla şehir ve bölgeye yayılan bu slogan, küresel ölçekte güçlü bir yankı uyandırmıştır. Bu sloganın en temel ve evrensel mesajı, kadın bedeni üzerindeki baskı ve kontrol mekanizmalarına karşı duruşu temsil etmesidir.

İran’ın tarihsel deneyimi, kapitalistlerle ittifak kuran otoriter hükümetlerin özgürlükleri her zaman kısıtladığını göstermektedir. "Jin, Jiyan, Azadî" sloganı, ataerkil ve baskıcı ideolojilere karşı çıkarak yaşamı tahakkümden ve dar yargılardan kurtarmayı amaçlar. Kadınların sahnede yer alması, halkla birlikte rollerini netleştirmelerine ve siyasi ile toplumsal taleplerini görünür kılmalarına olanak tanır. Bu hareket aynı zamanda güçlü bir toplumsal yön taşır. Cinsiyet, etnik köken ve medeni durum temelinde uygulanan ayrımcılığı ortadan kaldırmaya; ekonomik, sosyal ve politik tahakkümü kırmaya çalışır. "Jin, Jiyan, Azadî" sloganı, geleneksel ve soyut sınırlamaların ötesine geçerek hem İran'da hem de dünya genelinde yayılmayı başarmıştır.

Bu ayaklanmanın ardından İranlı kadınlar, mücadeleleri ve direnişleriyle önemli bir aşama kaydederek birleşik bir cephe oluşturdular. Özellikle genç kadınlar ve genç erkekler arasında aktif ve etkili bir varlık gösterdiler. Bu ayaklanmada kadınlar öncülük rollerini yerine getirerek, onların etkili liderlik rollerini ilk kez somut biçimde üstlenmesini sağladı. Bu durum, İran kadın hareketi açısından tarihi bir gelişme niteliği taşıyordu. Bu ayaklanma, azınlık gruplara ve daha önce ötekileştirilmiş kesimlere öne çıkma ve seslerini yükseltme fırsatı sundu. Doğu Kürdistan, Belucistan ve diğer toplumsal grupların halklarının bu hareketteki rolü açıkça görüldü; hatta orta sınıflar dahi sürece aktif katılım sağladı. “Jin, Jiyan, Azadî” sloganı, tek bir etnik grup ya da bölgeyle sınırlı kalmayarak, ulusal sınırları aşan ve küresel hareketlere ilham veren bir direniş çağrısına dönüştü. Genç nesil, korkularının üstesinden gelerek direnişi kolektif bir sürecin parçası haline getirdi ve cesurca sahneye çıktı. Bu ayaklanma, toplumsal hafızada derin izler bırakan yeni bir söylem yarattı ve kadın bedeni üzerindeki kontrol meselesini ön plana taşıdı. Yoğun baskılara, sistematik şiddete ve tutuklamalara rağmen, hareket ağ tabanlı ve merkezsiz yapısıyla varlığını sürdürebildi.

“Diktatöre Ölüm” sloganı güçlü bir direniş çağrısıydı, ancak bir geçiş süreci için net bir yol haritası sunmuyordu. Diasporadaki ilerici muhalefet güçleri bu sloganı destekledi; ancak sağcı çevreler, halkın gerçek taleplerini göz ardı ederek hareketi dar bir siyasi çerçeveye sıkıştırmaya çalıştı. Kitlelerin yüksek bilinci, bu çabaların başarıya ulaşmasını engelledi ve toplumda entelektüel ile teorik bir devrimin gerçekleştiğini ortaya koydu. Bu devrim, ataerkil düzene ve erkek tiranlığına meydan okuyarak, bu yapıların yeniden üretimini büyük ölçüde engelledi.

*Halk hareketleri, özellikle "Jin, Jiyan, Azadî" hareketi, siyasi gelişmeler ve bölgesel olaylar karşısında kimliklerini ve güçlerini nasıl koruyabilirler?

Bu soru büyük önem taşımaktadır çünkü bölgesel savaşlar ve krizlerde halkların ve halk hareketlerinin rolünü ortaya koymaktadır. Etnik köken, din veya milliyetçilik temelli hareketlerin aksine, "Jin, Jiyan, Azadî” hareketi; kadın, yaşam ve özgürlük olmak üzere üç temel bileşene bağlı kalarak, küresel ölçekte etkili bir toplumsal ve kültürel söylem yaratmıştır. Bölgesel savaşlar ve rekabet koşullarında, bu hareket bağımsız yolunu koruyabilmiş ve örgütsel yapıcı ağlarını genişletebilmiştir. “Jin, Jiyan, Azadî” sloganı güçlü bir devrimci potansiyele sahip olup, emperyalist ve bölgesel güçlere bağımlı her türlü rejimin altını çizerek, bağımsızlık ve halk iradesi yolunu izlemektedir. Bu hareket yalnızca İran’da değil, aynı zamanda bölge ve dünya çapında da yankı bulmuş ve ulusötesi bir ağ oluşturmuştur. İran’daki kadın aktivistler, Kürdistan, Afganistan, Irak ve Lübnan’daki kadınlarla bağlantılar kurarak sloganlarını uluslararası etkinliklerde ve dijital medya platformlarında yaygınlaştırmıştır. Hareketin temel çabası, farklı güçleri ve deneyimleri bir araya getirerek özgürlük, toplumsal adalet ve toplumsal cinsiyet eşitliğine dayalı ortak bir bölge ötesi dil oluşturmaktır.

*Geçmiş ayaklanmalardan hangi önemli deneyimler, hareketin devamı için ilham kaynağı olabilir?

Bu ayaklanma, ne içeriden ne de dışarıdan dayatılan bir proje değildir; gerçekten halkın benimsediği bir hareket olarak ortaya çıkmıştır. İnsanlar, toplumsal ve entelektüel mücadele alanında aşırı sağcı akımlara karşı nasıl direnileceğini öğreniyor. Aileler, toplumsal hafızayı ve kültürel sembolleri korumada önemli bir rol üstleniyor; çocuklarını kaybeden her anne ise mücadelenin yaşayan bir sembolüne dönüşüyor. Yerel düzeyde anma törenleri ve yıldönümleri, kadınların aktif katılımı ve yerel kurum ile ağların oluşumu, toplumsal hafızayı ve direnişi canlı tutuyor. Emeklilerden öğrencilere, işçi grevlerine kadar uzanan çeşitli etkinlikler, insanların gündelik sorunları ile adil yapılar için verilen mücadele arasındaki bağı güçlendiriyor.

Yerel sloganlar ve semboller, farklı ailelerin ve hareketlerin dayanışmasında önemli bir rol oynuyor ve bölgesel ile sınır ötesi ağların kurulmasını sağlıyor. Bu ağların genişlemesi, halkın katılımı ve “Jin, Jiyan, Azadî” sloganının küreselleştirilme çabaları, İran halkının uluslararası alandaki sesini güçlendirecek; sağcı hareketlerin ve küresel güçlerin etkisini zayıflatacaktır. Genç neslin dayanışması ve katılımıyla bu hareketleri güçlendirmek ve İran toplumu için özgür ve eşit bir gelecek inşa etmek bizim ortak sorumluluğumuzdur.