Hamilelikte görünmeyen şiddet: Fariba ve Satareh ataerkil baskıyı anlatıyor
Kirmanşah’ta hamilelik sürecinde yaşadıkları psikolojik şiddeti anlatan Fariba ve Setareh, kadınların bedenleri, seçimleri ve annelik süreçleri üzerinde kurulan baskının bireysel değil, sistematik bir toplumsal denetim olduğunu vurguluyor.
NASIM AHMADİ
Kirmanşah- Rojhilat’ın Kirmanşah kentinde yaşayan kadınların yaşadığı deneyimler, bölgede ataerkil zihniyetin günlük yaşam üzerindeki etkilerini çarpıcı biçimde ortaya koyuyor. Fariba Q. ve Setareh’in hikayeleri, kadınların evlilik ve hamilelik süreçlerinde karşılaştıkları psikolojik baskı, küçümseme ve suçlamaların, yalnızca bireysel değil, sistematik bir toplumsal kontrolün sonucu olduğunu gösteriyor. Ataerkil sistemde kadının değeri sıklıkla üreme kapasitesi ve görünümü üzerinden ölçülürken, erkek göz ardı ediliyor ve suç sorumluluğu kadına yükleniyor. Bu durum, kadınların eğitim, sağlık ve özgür seçim haklarını sınırlıyor, annelik ve eş olma rollerini çoğu zaman gönüllü değil, zorunlu bir kader haline getiriyor. Fariba ve Setareh’in deneyimleri, bu görünmez ama derin etkili baskının ve ataerkil düzenin kadınların hayatındaki somut yansımalarını gözler önüne seriyor.
İstemediği bir zamanda hamile kaldı
Kirmanşahlı Fariba Q.’nun anlattıkları, bölgede kadınların evlilik ve hamilelik süreçlerinde karşılaştığı ataerkil baskıyı gözler önüne seriyor. Fariba, eğitimini tamamlayana kadar çocuk sahibi olmamak istediğini belirtmesine rağmen, çevresinden ve eşinden gelen sürekli suçlama ve baskılar sonucunda istemediği bir zamanda hamile kalmak zorunda kaldığını aktarıyor. Bu durum, kadının bedeni ve kararları üzerindeki toplumsal kontrolü, erkek kısırlığının göz ardı edilmesini ve ataerkil zihniyetin kadınları üretim ve annelik üzerinden değerlendirme biçimini açıkça ortaya koyuyor.
Desteklenmek yerine suçlandı
Hamileliğinin ilk günlerinden itibaren fiziksel değişiklikler yaşamaya başladığını söyleyen Fariba, “Bu süreçte eşim beni desteklemek yerine sürekli suçlamaya başladı. ‘Sürekli aç olan kadın’ gibi aşağılayıcı sözlerle karşılaştım. Rahmimde büyüyen bebeğin ihtiyaç duyduğu beslenmeyi sağlamak doğal iken, eşim benden hem aşırı kilolu olmamamı hem de her zaman bakımlı ve düzenli bir kadın olmamı bekliyordu. Doğumdan sonra onun bana bakış açısının değişeceğini ve benim hakkımda daha iyi hissedeceğini hayal ettim. Ancak çocuğumun doğumundan sonra kalan çatlaklar ve fazla kilolar, beni daha da hor görmesine neden oldu” diyor.
‘Sürekli bir aşağılanma ile karşı karşıya kalıyoruz’
Henüz üç aylık hamile olan Setareh, “Dokuz aylık hamilelik süreci, fiziksel ağrılar, bitmek bilmeyen emzirme geceleri ve sürekli şişkinlik veya bir bebeğe bakmak, annelerin kendilerini hayatlarının en dibine koymalarına neden oluyor. Biz kadınlar çoğu zaman tüm bu zorluklara yalnız ve eşlerimizin desteği olmadan katlanıyoruz. Ama sonunda aldığımız şey minnettarlık değil, fedakarlıklarımızı anlamak yerine sürekli bizi eleştiren erkeklerin eleştirel bakışları. Bir kadın dokuz ay boyunca günde sadece dört saat uyuduğunda, gözlerinin altında mor halkalar olması doğaldır. Ancak, empati kurmak ve durumu anlamak yerine sürekli bir aşağılanma ile karşı karşıya kalıyoruz” diye anlattı.