Halklar Mahkemesi’ne katılan Mersedeh Qaidi: Türk devleti tecavüzü araç olarak kullandı
Brüksel’de yapılan Rojava Halklar Mahkemesi’ne katılan İranlı siyasi aktivist Mersedeh Qaidi, “Mahkemede öne çıkan konulardan biri Türk devletinin Rojava’da kadın direnişini geriletmek için tecavüzü bir araç olarak kullandığıydı” dedi.
ŞEHLA MUHAMMADİ
Haber Merkezi –Türk devletinin Kuzey ve Doğu Suriye'de işlediği “savaş suçları” sebebiyle Belçika'nın başkenti Brüksel'de Rojava Halklar Mahkemesi kuruldu. 5-6 Şubat 2025 tarihlerinde gerçekleşen duruşmalarda Türk devletinin 2018’den bu yana Kuzey ve Doğu Suriye topraklarına dönük suçları ele alındı. Duruşmaya çok sayıda siyasi aktivist, hukukçu ve farklı ülkelerden vatandaşlar katılım sağladı.
Duruşmaya katılan İranlı siyasi aktivist ve eski siyasi tutuklu Mersedeh Qaidi, duruşmayı ve alınan kararları ve geçmiş deneyimlerine ilişkin NUJINHA Farsça servis editörlerinden Şehla Muhammadi’nin sorularını yanıtladı.
‘Rojava'da işlenen korkunç suçları tam olarak kavrayamadığımı gördüm’
Mersedeh Qaidi, Rojava Halklar Mahkemesi’ndeki deneyimini anlatarak, “Mahkemedeki dördüncü deneyimimdi. Farklı ülkelerden hakimlerin hazır bulunduğu duruşmayı 9 insan hakları örgütü organize etti. Duruşma salonu atmosferi daha önceki duruşma salonlarında deneyimlediğim gibiydi. Toplantıya Norveç, Kıbrıs, Tahran gibi çeşitli ülkelerden çok sayıda vatandaş katıldı. Duruşma salonunun büyüklüğü çok sayıda davetlinin katılımına olanak verecek büyüklükteydi. Rojava ile ilgilenen biri olarak bu davaya katıldığımda Rojava'da işlenen korkunç suçları tam olarak kavrayamadığımı gördüm. Bu açıdan bu davaların yapılmasının önemli olduğunu ve bunlara katılmamız gerektiğini düşünüyorum” ifadelerinde bulundu.
‘Türkler bu suçları hem bizzat hem de vekalet atayarak işledi’
Mersedeh Qaidi, mahkemede gündeme gelen konular hakkında ise, " Türk temsilcilerin ve sanıkların mahkemeye gelmelerinin istenmesiydi, ancak gelmediler. İlk duruşmada Türk hükümetinin işlediği savaş suçları ve insanlığa karşı suçlar vurgulandı. Ortaya çıkan noktalardan biri Türk hükümetinin bu suçları bizzat yürüttüğü ve vekil güçleri de kullandığıdır. Vekil güçler bu mahkemede gündeme getirildi. Dolayısıyla Türkiye'nin işlediği suçlar farklı açılardan tartışılmaya başlandı. Örneğin Efrîn’de halkın önemli geçim kaynağı olan zeytin ağaçlarının tahrip edilmesi, kesilmesi ve satılması meselesi mahkemede öne çıkan konulardan biriydi. Türk hükümeti sadece bu kaynakları ele geçirmekle kalmadı, bölgedeki dili bile değiştirdi. Dolayısıyla Kürt halkının sadece yüzde 20'si Efrîn’de kalırken, geri kalanı ise başka bölgelere göç etmiştir. Efrîn’e ise Türkler ve Araplar da dahil olmak üzere farklı ülkelerden insanlar yerleştirildi” diye belirtti.
‘İran Halk Mahkemesi'nde İran kınandı’
Daha önce kurulan İran Halk Mahkemesi'ne de atıfta bulunan Mersedeh Qaidi, bu mahkemenin vereceği kararın etkili olacağını vurgulayarak, "Son kararın insanlığa karşı suç ve savaş suçu olacağına inanıyorum. Çünkü İran’da insanlığa karşı suçlar arasında sivillere yönelik saldırılar, okullardaki çocuklara yönelik saldırılar, kadınlara yönelik cinsel saldırılar, aktivistlere yönelik saldırılar vb. yer alıyor. İran Mahkemesi'nin verdiği kararda, İran hükümetinin insanlığa karşı işlediği suçlardan dolayı kınandı" şeklinde konuştu.
‘Rojava halkına cesaretlerinden kaynaklı teşekkür edildi’
Halk Mahkemeleri’nin devletlerin işlediği suçları belgeleyeceğinin altını çizen Mersedeh Qaidi, sözlerine şöyle devam etti:
“Gelen tanıklar ve hâkimlerin söyledikleri tutanağa geçirildi. Önemli olan oradaki hakim ve savcıların Rojava halkına cesaretlerinden ve işlenen suçlara karşı seslerini yükselttikleri için teşekkür etmeleridir. Aynı şey bizim başımıza da İran Mahkemesi'nde geldi. Dediler ki, siz olmasaydınız 1960'larda İran'da neler yaşandığını bilemezdik. Bu kararların yürütme yetkisi yoktur ama büyük önem taşıyor. Bu yargılamanın bundan sonraki aşamasının nasıl olacağını görmemiz gerekiyor. İran Mahkemesi'nde önce hakikat komisyonu duruşması yapıldı, ardından da nihai duruşma yapıldı. Bu davanın bundan sonraki aşamasının daha fazla tanıklığın olduğu bir dava olmasını umuyorum. Bana göre daha fazla dikkat edilmesi gereken noktalardan biri de şahidimizin az olması ve tutanakların çoğunun yazılı olmasıydı. Bu belki de Rojava'nın kendine özgü koşullarından kaynaklanıyordu. Elbette Skype üzerinden ifade veren tanıklarımız da vardı ama daha fazla ifade olsaydı, hukuki açıdan daha anlamlı olurdu. Ama genel olarak bakıldığında bu karar belirleyicidir ve Rojava halkının mücadelesinin geleceğinde temel bir rol oynayacaktır."
‘Bölge değişim ve dönüşüm yaşıyor’
Ortadoğu'nun farklı ülkelerinde de benzer olayların yaşandığını dile getiren Mersedeh Qaidi, "Suriye'de Rojava'ya yönelik günlük saldırılar devam ediyor ve aynı zamanda İran meselesi ve bu ülke halkına yönelik baskılar var. Aslında bölge değişim ve dönüşüm yaşıyor. Organizatörlerle paylaştığım noktalardan biri de orada dillerin çevirisinin yapıldığı ancak Farsçanın çevrilmediğiydi. Fransızca, Kürtçe, İngilizce vb. dillerden tercümanlar vardı, ancak Farsça tercüman yoktu. Ortak bir acımız, ortak bir zulmümüz var. Özellikle bu tarihi dönüm noktasında, Rojhilat Kürdistan'ın ve bölgedeki Kürdistanlıların hükümet tarafından ne kadar baskı altında tutulduğunu görüyoruz. Dolayısıyla Ortadoğu için bölgedeki tüm ülkelerden katılımcıların olması hoşuma gitti, ancak bu mahkemenin güzel yanlarından biri de Avrupa ülkelerinden herkesin katılımıydı ve bu ülkelerde yaşayan insanların bölgede neler olup bittiğini bilmesi çok önemli” diye kaydetti.
‘Rojava halkının cesaretine dokunmak çok iyi’
Mersedeh Qaidi, Rojava Halk Mahkemesi’ne katılma deneyimiyle ilgili olarak, “Rojava’yı daha iyi anladım ve tanıdım. Rojava halkının cesaretine dokunmak çok iyi. Rojava'da neler olduğunu biliyorum ve siz de benim başıma gelenleri biliyorsunuz. Dolayısıyla Ortadoğu'da, özellikle bu tarihi koşullarda herkes birbirini anlıyor. Suriye'nin bir IŞİD üyesini iktidara getirdiği bu tarihsel süreçte bu duruşma çok önemliydi. Suriye’de bir IŞİD’li iktidara getiriliyor ve Rojava’ya baskı yapılması için Türk Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın bunlarla iş birliği yapacağı anlamına da geliyor. Dolayısıyla bu mahkeme, bu tarihi anda adaletin gür sesi oldu ve sesinin herkese duyurulmasını istedi. Bu anlamda çok önemliydi” şeklinde konuştu.
Kadınların hedef alınması
Mersedeh Qaidi, Türk devletinin kadınlara yönelik baskılarına da dikkat çekerek mahkemedeki gözlemlerini şu sözlerle aktarmaya devam etti:
"Benim üzerinde dikkatle durduğum önemli noktalardan biri de kadınlara yönelik tecavüz sorunuydu. Rojava'da özellikle siyasi kadınlara ve siyasi liderlere yönelik baskı ve işkenceler, bu kadınları sindirmeyi ve geri çekilmeye zorlamayı amaçlıyor. Bununla ilgili Rojava Kadın Haklarının Korunması Merkezi tarafından toplanan 300 vaka ve bir kadın sivil aktivistin ‘tecavüz’ hakkındaki ifadeleri mahkemeye sunuldu. Mahkemede Rojava'da mücadele yürüten kadınlara yönelik yaşanan cinsel saldırılar gündeme geldi. Cinsel saldırılar, kadınları savaş meydanından uzaklaştırmak için bir araç olarak kullanıldı. Duruşmanın ikinci gününde birkaç vaka daha sunuldu ve tecavüzün sistematik bir sorun olduğu, kadınlara organize bir şekilde tecavüz edildiği açıkça ortaya çıktı. Yargılamada ayrıca, siyasi liderlerin katledilmesinin planlı bir şekilde gerçekleştirildiği de gündeme getirildi. Çünkü kadınların eşitlik için mücadele ettiğini görüyorlardı ve bütün savaşlarda, dünyanın her yerinde kadınlara karşı kullanılan araç aynıydı. Türk hükümeti bu suçu, kadınları güçsüzleştirmek ve onları siyasi güçten düşürmek için de kullandı."
‘Rojava'daki direnişi artık Suriyeli kadınlar da örnek almalı’
Mersedeh Qaidi, son olarak Suriye'deki duruma, Rojavalı kadınların deneyimlerine değinerek, “Rojava'daki direnişi artık Suriyeli kadınlar da örnek almalı. Suriyeli kadınlar Rojavalı kadınların tarihsel deneyimlerini uygulamalı ve asla geri adım atmamalılar. Suriye’nin geçici yönetimine getirilen Colani takım elbise giymiş olabilir ama kadınları geriletmek isteyen kişidir. Bu arada Suriyeli kadınların 8 Mart 2018 yaptığı gösteride ‘Biz geri dönmek için devrim yapmadık’ demişti. Suriyeli kadınlar bu anlamıyla varlıkları için mücadeleyi yükseltmelidir” dedi.