‘Gazzeli kadınların hukuki, ekonomik ve psikolojik desteğe ihtiyacı var’
İşgalin ve yoksulluğun gölgesinde, Gazze’de kadınlar hayatta kalmaya çalışıyor. Psikolog Latifa Shetat, kadınların yaşadıklarına değinerek, “Psikolojik destek, ekonomik güçlendirme ve hukuki koruma olmadan, sadece geçici bir pansumandır” diyor.

NAGHAM KARAJEH
Gazze- 7 Ekim 2023’ten bu yana süren savaş, Gazze’de kadınların hayatını hem fiziksel hem de ruhsal anlamda etkiledi. Günlük hayatları zorlu bir hal alan kadınlar, göç kamplarındaki çadırlarda içsel çöküşle mücadele edilen sürekli bir savaş hâliyle karşı karşıya..
İki yılı aşkın süredir sığınma merkezlerinde çalışan psikolojik danışman Latifa Shetat Gazze’de yaşayan kadınlar hakkında şöyle diyor:
“Bugün tanık olduğumuz şey, Filistinli kadının sistematik bir şekilde içten çökertilmesidir. Kadınlar ruhsal huzurlarını her an kaybediyor. Hayatları sessiz ağlamalar, çaresizlik ve anlamsızlık hissiyle geçiyor. Artık yaşamıyorlar, sadece gün gün hayatta kalıyorlar; karanlık bir ruh hâlinde, bedensel bir yıkımın eşiğinde.”
Derinleşen insani kriz
Birleşmiş Milletler'e bağlı OCHA'nın (İnsani İşler Koordinasyon Ofisi) Mayıs ayında yayımladığı rapora göre, yaklaşık 1,9 milyon Filistinli ülke içinde yerinden edildi. Bu kişilerden yüzde 70’i kadın ve çocuklardan oluşuyor. Human Rights Watch’un son verileri ise Gazze’deki kadın ve kız çocuklarının en az yüzde 90’ının ya yerinden edildiğini ya da güvenlik ve mahremiyetten yoksun barınma merkezlerine yerleştirildiğini ortaya koyuyor.
Kadınların giysilerini değiştirebileceği bir alan dahi bulunmadığını vurgulayan Latifa Shetat,
“Kadınlar bedensel ya da ruhsal zorlanmalarını özgürce ifade edemiyor. Her yemek yemeden geçen gece, her barınaksız geçirilen gün, kadınların ruhlarından bir parça daha koparıyor. En sonunda sadece bedenleriyle hayatta kalıyorlar” diye belirtiyor.
“Kadınlar ağır depresyon, travma sonrası stres bozukluğu, kronik anksiyete gibi ciddi ruhsal rahatsızlıklardan mustarip. Günlük travmalar sebebiyle geçici psikoz ve kısmi şizofreni vakalarında da artış görülüyor” diyen Latifa Shetat, psikolojik destek seanslarının tek başına yeterli olmadığını söyleyerek sözlerine şöyle devam ediyor:
“Bir kadına psikolojik destek vermek neye yarar, eğer o kadın açsa, çocuklarına yiyecek bulamıyorsa? Psikolojik destek, ekonomik güçlendirme ve hukuki koruma olmadan, sadece geçici bir pansumandır; derin bir yaraya çare olamaz.”
Ayrıca son aylarda özellikle genç kadınlar ve kız çocukları arasında intihara sürüklenme ve şüpheli ölüm vakalarında artış gözlemlendiğini ifade eden Latifa Shetat, “17 yaşında bir genç kız, ‘sığınma merkezindeki tehlikelerden korunması’ bahanesiyle zorla evlendirilince intihar etti. Bu tür vakalar son altı ayda ciddi bir artış gösterdi” diyor.
Zorla evlendirmeler arttı
“Yasal ve toplumsal denetim mekanizmalarının yokluğunda, bazı aileler küçük yaşta evlilikleri ‘koruma yükünden kurtulmak’ için bir yol olarak görüyor” diyen Latifa Shetat öfkeyle anlatıyor:
“Bazı aileler, kızlarını sadece çadır yükünden ve taciz riskinden kurtulmak için evlendiriyor. Ancak onları daha büyük bir cehenneme atıyorlar. Yüzlercesi erken gebelik nedeniyle düşük yaptı, eş şiddetine maruz kaldı ya da boşandı; sonunda ruhsal çöküş yaşadı.”
Sessiz tükeniş
Latifa Shetat, “Sığınma merkezlerinde kadınlarda yeni görülen belirtiler arasında, anksiyete kaynaklı iştahsızlık, çocuklarının çığlıklarına ya da evlerinin yıkımına karşı duyarsızlık, kabuslarla dolu uykusuz geceler, ani panik ataklar ve gerçeklikten kopma halleri yer alıyor” şeklinde anlatıyor.
Tüm bu belirtilerin, kadınların hislerini yitirdiği, yüz ifadelerinin silindiği ve artık ne ifade ne de gözyaşı dökebildikleri bir “sessiz tükeniş” hâline yol açtığını vurgulayan Latifa Shetat sözlerini şöyle sürdürüyor:
“Kadınlar Zikim ve Kerem Ebu Salim sınır kapılarında yardım kamyonlarının peşinden koşuyor. Bir torba un ya da bir hap için onlarca kilometre yürüyen kadınlar saatlerce sırada bekliyor. Güneş cildini yakıyor, utanç ise ruhunu eziyor. Dünya bu kadınları sadece ‘direnişçi’ olarak görüyor, ama kırılganlıklarını göremiyor.”
Latifa Shetat’a göre çözüm çok yönlü olmalı ve önerilerini ise şöyle sıralıyor:
“Sürekli finansmana sahip psikolojik destek programları, kadınlara özel destekli küçük ölçekli ekonomik projeler, kadınların durumunu izlemek için gezici yasal ve tıbbi merkezler, erken yaşta evliliklerin önlenmesi için toplumsal denetim mekanizmaları, kadınların barınma merkezlerinde mahremiyetinin sağlanması.”
Kadınlar yaşam hakkı istiyor
Latifa Shetat Gazze’de yaşayan kadınların sadece savaştan değil dünyadaki sessizlikten de etkilendiğini dile getirerek, şunları söylüyor: “Bugün, dünyadaki kadınlar arasında en derin psikolojik çöküşü yaşayan grubu temsil ediyor. Bir kadın sabah uyandığında ilk düşündüğü şey çocuklarını bombardımandan nasıl koruyacağıysa ya da nasıl yemek bulacağıysa, bu bir hayat tarzı değil. Bu, sürekli ruhsal tükenmenin bir biçimidir. Ve kimse kendinden bir şey kaybetmeden bu döngüden sağ çıkamaz.”
Kadınlara yönelik ayrımcılığın önlenmesini öngören CEDAW gibi uluslararası sözleşmelere rağmen, Gazze’deki kadın hakları sistemi tamamen çökmüş durumda. Uluslararası Af Örgütü ve Filistin İnsan Hakları Merkezi’nin Nisan 2025 raporuna göre, kamplarda şiddete maruz bırakılan kadınların yaptığı şikayetlerin yalnızca yüzde 5’i yasal takibe alınabildi.
Latifa Shetat, “Burada kadınları koruyan bir yasa yok. Fail serbestçe dolaşıyor. Adaletin yokluğu, kadınlara kendilerini değersiz, sesi olmayan, hukuken tanınmayan bireyler gibi hissettiriyor. Kadınlar başlarına gelenleri anlatacak cesareti bile bulamıyor. Çünkü kimsenin onları dinlemeyeceğini biliyorlar. Hukuki çaresizlik, bir kadını fiziksel olarak değilse bile ruhsal olarak öldürüyor” şeklinde değerlendirme yapıyor.
Yerel insan hakları kuruluşları, 7 Ekim 2023’ten bu yana aile içi şiddet vakalarının yüzde 68 oranında arttığını; 14 binden fazla belgelenmiş olay yaşandığını raporladı. Bu rakam, koruma mekanizmalarının eksikliği göz önüne alındığında çok ciddidir.