Gazeteci Nezahat Doğan: Gazeteciler sürece katkıda bulunmalı

İmralı F Tipi Yüksek Güvenlikli Kapalı Cezaevi'nde Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan ile görüşmek için Adalet Bakanlığına başvuruda bulunan gazeteci Nezahat Doğan, gazetecilerin de bir alan açarak sürece katkıda bulunabileceğini anlattı.

SARYA DENİZ

İstanbul- Türkiye’de Kürt sorunun çözümsüz bırakılması ülkenin ekonomik, siyasal ve birçok alanda gelişiminin, hak ve özgürlüklerin kullanımının önünde büyük bir engel olarak görülüyor. Ülkede dönem dönem sorunun çözümü adına kimi girişimler geliştirilse de bu girişimlerin sonu daha çok baskı politikasıyla son buldu.

Türkiye’de son olarak 1 Ekim 2024 tarihinde Meclis’in açılışı sonrası sorunun çözümü bir kez daha yoğun bir şekilde tartışılmaya başlandı. Ve bu yönde sorunun çözümüne evrilmesi beklenen kimi gelişmeler yaşandı. Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) milletvekilleri Pervin Buldan ve Sırrı Süreyya Önder, İmralı F Tipi Yüksek Güvenlikli Kapalı Cezaevi'nde 2 kez Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan ile görüşme gerçekleştirdi. Her iki görüşmenin ardından yapılan açıklamalarda Kürt sorununun demokratik yollarla çözülmesi ve demokratikleşmeye dair önemli mesajlar verildi. Çözüm beklentisi içeren mesajlar verilse de iktidar tarafından henüz somut bir adım atılmadı. Çözümün nasıl ve ne şekilde olacağı yönünde tartışmalar yapılmaya devam ediliyor ama bu tablonun aksine belediyelere kayyım atanması, gözaltı ve tutuklamalar, Kuzey ve Doğu Suriye’ye yönelik saldırılar gibi gelişmelere tanıklık ediliyor.

Mesaj bekleniyor

Öte yandan son iki görüşmenin ışığında kamuoyu, İmralı F Tipi Yüksek Güvenlikli Kapalı Cezaevi’nde tecrit koşullarında bulunan Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın Şubat ayı içerisinde vereceği mesajı merakla bekliyor. Abdullah Öcalan’dan gelecek mesaja dikkatler çevrilmişken, çözüm bir yandan da ‘silah bırakma’ söylemine sıkıştırılmaya çalışılıyor. Sürece tüm tarafların ve elbette muhalefetin dahil edilmesi, bu anlamda çözüme Meclis’in dahil edilmesi ve tüm toplumsal kesimlerle bir yola girilmesi de işin farklı tartışma konuları.

Bu süreçte Mezopotamya Kadın Gazeteciler Derneği Üyesi Gazeteci Nezahat Doğan ve Dicle Fırat Gazeteciler Derneği Eşbaşkanı Dicle Müftüoğlu, Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan ile görüşmek amacıyla Adalet Bakanlığı'na başvuruda bulundu. 

Sürece dair pek çok soru işareti masada dururken hem kimi sorulara yanıt bulmak hem de aslında mesleki olarak süreci zorlayarak bir kapı aralamak isteyen gazeteciler, bu görüşmenin önemli olduğunu düşünüyor. İmralı’ya gitmek için başvuruda bulunan gazetecilerden Nezahat Doğan ile konuştuk.

‘Süreç nasıl işletiliyor bilmiyoruz’

Türkiye’de 1 Ekim 2024 tarihinden bu yana aslında ayrıntılarının çok da bilinmediği ve ‘Neler oluyor?’ sorusunun sıkça yöneltildiği bir sürece tanıklık edildiğini belirten Nezahat Doğan, Devlet Bahçeli’nin ilk Meclis’te tokalaşmasıyla birlikte açığa çıkan sürecin Kürt sorununun çözümü mü, bir ilerleme mi, barış mı, süreç mi, müzakere mi, diyalog mu kısaca adının konmadığını anlattı.  “Hiçbir şekilde bunun adının tam olarak bir yere oturtamadığımız bir yerden yürüyoruz. Tek söyleyebileceğimiz şey bir süreç işletiliyor. Ama bu süreç nasıl işletiliyor bilemiyoruz” diyen Nezahat Doğan, sürecin çok hızlı bir şekilde işletildiğine dikkat çekti. Nezahat Doğan, “Türkiye’de bölgesel olarak özellikle dünyada yeni değişen dengeler ve Ortadoğu dengeleri içerisinde de Kürtlerin artık bölgede ciddi bir aktör olduğu gerçekliğiyle burada taşlar yeniden oturtulmaya çalışılıyor ve bölge yeniden dizayn ediliyor. Ortadoğu politikasında bunun bölgesel olarak Türkiye’ye yansımaları var. Bu durum Kürt sorununun çözümü konusunda iktidarı ve devleti bir yere getirdi mi? Ne oluyor? Nasıl bir süreç işletilecek?” derken gazetecilerin de bu soruların cevaplanması gerektiği sorumluluğuyla hareket ettiğini belirtti.

‘Kapıların açılması adına bir yol aldık’

Şeffaflık eksenini baz alarak aslında her gazetecinin yapması gereken bir başvuruyu yaşama geçirdiklerini söyleyen Nezahat Doğan, “Adalet Bakanlığı’na röportaj yapma, kapıların açılması ve şeffaf olma adına, toplumu da doğru bilgilendirme ekseninde ve Abdullah Öcalan’ın fikriyatının, çözüm önerilerini, paradigmasını ki bu paradigma tanımlamasını en son heyetle gönderdiği 7 maddenin içinde de biliyoruz. Bir çözüm paradigması ve demokratik ulus perspektifi içerisinde paradigması nereye oturuyor? Aslında bütün bunları sormak, Kürt sorununun çözümü noktasında nasıl adımlar atılacağını görmek adına evet İmralı kapılarının açılması, şeffaflaşması için bir yol aldık” şeklinde konuştu.

Barışın dile getirilmesi

Türkiye’de daha önceki süreçleri de takip eden Nezahat Doğan, 2013-2015 yıllarına dikkat çekerek bu dönem çözümün ülke genelinde yüzde 60’lara varan bir destek aldığını belirtti ve şunları söyledi:

“Bu çözüm sürecinin yaşandığı dönemde yüzde 60’larda olan desteğe politik olarak MHP ve CHP’nin Meclis’te karşısında durduğu ve Meclis’in işletilemediği bir yerde aslında masa devrildi. Süreç tıkandı. Savaş politikalarıyla 9 yıl boyunca bu ülke yönetilmeye baskılanmaya sindirilmeye, ötekileştirilmeye, kutuplaştırılmaya ve nefret dilinin çok daha keskin olduğu bir hale geldik. Gazeteciler tutuklanıyor, siyasetçiler tutuklanıyor, iş yapamaz hale geliyor.”

İktidarın göz önünde olmasını istemediği gündemlerde gazetecileri yargı kıskacına aldığını dile getiren Nezahat Doğan, barışın dile getirilmesinin önemini, “Haberin takibini yapan gazetecilerken haberin öznesi gazeteciler olmaya başlıyor. Dolayısıyla işçisinden, emeklisine, ekonomisinden hak ihlallerine kadar, kadın şiddetine kadar hiç de iç açıcı bir politik dönemden geçiyoruz denemez. Otoriterliğin çok daha keskinleştiği totaliter bir rejim içerisinde ülke yönetilmeye çalışılıyor. İşte buradan bir çıkışın, buradan bir refahlığın, buradan bir barışın adının dahi ifade edilmesi toplumda nasıl bir iyimserlik ve umut ışığı doğurduğunu da şu yaşanan süreçte gözlemlemek mümkün” sözleriyle özetledi.  

‘Hukukun işletilmesi çok önemli’

Sürecin işletilmesi için hukukun işletilmesinin elzem olduğunu vurgulayan Nezahat Doğan, “En temel hak ve özgürlükler ve eşitlik diye tanımlama yaptığımız zaman bunun uygulanabilmesinin en önemli koşullarından biri hukuk. Hukukun işletilmesi çok önemli. Özellikle bu süreçte şunu da hatırlayalım ki İmralı’dan yapılan açıklamalar da bu yöndeydi. Meclisin işletilmesi, bu işletimde sürecin anayasal ve hukuksal çerçeveye oturtulması demokratik siyasetin yollarının açılması ve demokratikleşme adımlarının ilerletilmesi gerekli bunun da en önemli asli unsuru hukuktu” dedi.

‘Yaşamı kurabilmek için barış gerekli’

Özellikle gazetecilerin gizli tanık ifadeleri ile gözaltına alındıklarına ya da tutuklandıklarına işaret eden Nezahat Doğan, gazetecilerin haberleri nedeniyle suçlandıklarını söyledi. Nezahat Doğan kadın gazeteciler için durumun daha da ağır olduğunu belirterek, barış için yan yana durabilmenin önemine değindi ve “Barış bir arada durabilmemiz için gerekli. Barış her alanda birlikte yaşamı ortaklaştırmak için gerekli. Doğru sözü, doğru dili, kurabilmek için gerekli” şeklinde konuştu. Son yıllarda ülkede kadına yönelik şiddetin kırım politikalarına evrildiğini anlatan Nezahat Doğan, tüm yaşananların temelinde aslında eril zihniyetle birlikte şekillenen savaş politikaları olduğunu ifade etti ve “Bu toplumun her kesiminde ailede, işte, hayatta, sanatta, toplumda siyasette bütün alanlara sirayet ettiği yerde ekonominin en çok vurduğu kadınlar, savaşın şiddetin en çok derinden etkilediği kadınlar ve çocuklar. Dolayısıyla savaşların ve çatışmaların son bulması, çatışmalı süreçlerin müzakere süreçlerine ve barışa dönmesi ekonomiden tutalım sosyal yaşamda yoksulluğa, açlık sınırlarına kadar bugün en temel sorunlardan bir tanesi bu ve bunun için de Kürt sorununun çözülmesi lazım” dedi.

‘Güçlü bir iradeyle sahiplendik’

Nezahat Doğan, şöyle devam etti: “Kürt sorununun çözümü şunun için önemli: Ekonomide silahlara, bombalara, SİHA’ara yatırılan paralar var ve 40 yıldır çatışmayla çözülemeyen bir Kürt sorunu var. Kürt sorununun çözümü neleri değiştirecek bunu topluma doğru anlatmalıyız.  Demokratik siyaset ekseninde sorunun çözülmesi yaşamımızın bütün alanlarına sirayet edecek. Ekonomiden topluma, kadına, çocuğa, emekçiye, işçi sınıfına kadınların emek haklarının verilmesine kadar çok daha ciddi bir ferah ve barışla, demokratikleşmeyle bir arada yaşama imkanımız var. O yüzden kadınların bir arada örgütlülüğü, kadınların hem oldukları alanlarda hem de kadın gazeteciler olarak biz de sahada toplumsal cinsiyet eşitsizliği ekseninde o eril zihniyetin, o şiddetin karşısında duruyoruz. Dolayısıyla bizler de sözümüzü kurarken o mücadele ve ortaklaşma hatlarını daha örgütleyerek bir arada durmayı ve gerçeği hakikati görünür kılmayı çok daha güçlü bir iradeyle sahiplenmiş durumdayız.”

‘Sesimiz daha güçlü çıkacak’

Gazetecilerin her alanda görülmeyeni gösterme sorumluluğunun olduğunu söyleyen Nezahat Doğan, İmralı başvurusuyla aslında gazetecilerin sürece dahil edilmesine kadınların öncülük ettiğini ifade etti. Nezahat Doğan kimi gazetecilerin başvuru yapmak istediğini kimilerinin mesafeli yaklaştığını anlatarak kendilerinin sorumluluk hissederek adım attıklarını anlattı.  Nezahat Doğan son olarak, “Bundan sonrasında da birçok gazeteci arkadaşımızda o başvuruları yapabilir o adımları atabilir ve bu süreci zorlayabilir. Hepimiz güçlüyüz ama bir arada olursak tek ses değil çok ses olursak ve çoğalırsak sesimiz çok daha güçlü çıkacak. Biz gazeteciler bir arada durmalı ve örgütlenmeliyiz ve çoğalmalıyız” diye konuştu.