Filistinli kadın gazeteciler için psikolojik destek oturumları gerçekleştirildi
Filistinli kadın gazeteciler, zorlayıcı koşullarda karşılaştıkları psikolojik etkilerle başa çıkabilmek için psikolojik ve sosyal destek oturumlarında bir araya geldi. Kadın gazeteciler, bu tür etkinliklerin kapsamının genişletilmesini istedi.

NAGHAM KARAJEH
Gazze– Filistin Basın Evi Vakfı, 16 Nisan’da Filistinli kadın gazetecilere yönelik dört günlük “Ateş Altında Psikolojik ve Sosyal Destek Oturumları” düzenledi. "Gazeteciler Kampı" projesi kapsamında gerçekleştirilen bu oturumlarda, savaş koşullarında sahada görev yapan kadın gazetecilerin maruz kaldığı psikolojik baskıların hafifletilmesi amaçlandı. Bu oturumlar, ölüm, bombalama ve zorla yerinden edilme gibi travmatik olaylardan sağ kurtulan kadın gazetecilere nefes alma alanı sunmak, onları içten içe yıpratan duygusal çöküntüyle başa çıkmalarına destek olmak amacıyla düzenlendi. Katılımcıların deneyimlerini, duygularını ve uzmanlıklarını paylaşabileceği, güvenli, saygılı ve gizliliğe dayalı bir ortam oluşturulması hedeflendi. Basın Evi Vakfı, bu girişimle psikolojik ilk yardım sağlamayı, yaşanan gerginliği azaltmayı ve uzun süreli travmalar sonucu zayıflayan ruhsal dayanıklılığı yeniden güçlendirmeyi amaçlıyor.
‘Her bir gazeteci, acıyla yoğrulmuş benzersiz bir hikâye taşıyordu’
Oturumları yöneten ve sunan psikolog Faten Şallah, Gazze Şeridi'ndeki kadın gazetecilerin ağır bir psikolojik baskı altında yaşadığını belirterek, günlük olarak katliam ve yıkım haberleriyle karşı karşıya kalan gazetecilerin, aynı zamanda tutuklanma, bombalanma ve evlerinin yıkılması gibi doğrudan hedef alınmalar sonucu derin ve çok katmanlı travmalar yaşadığını vurguladı. Faten Şallah, “Bu oturumlar sırasında tanık olduklarım kolayca tarif edilemez. Her bir gazeteci, acıyla yoğrulmuş benzersiz bir hikâye taşıyordu. Kimi sevdiklerini kaybetmişti, kimi ise ölümün eşiğinden dönerek çalışmalarına güçlü bir mesajla devam ediyordu. Tüm zorluklara rağmen yollarına devam etme iradesi ve olağanüstü kararlılıkları dikkat çekiciydi. Bu grubun yalnızca hayatta kalmak için değil, gerçekten yaşayabilmek için de yoğun ve sürekli psikolojik desteğe ihtiyaç duyduğuna inanıyorum” dedi.
Oturumlarda nefes çalışmaları yapıldı
Oturumların amacının yalnızca öfkenin ifade edilebileceği güvenli bir alan sunmak olmadığını söyleyen Faten Şallah, aynı zamanda kadın gazetecilerin etkili başa çıkma stratejileri geliştirmelerine, iyileşme süreçlerini paylaşmalarına ve daha derin psikolojik müdahale gerektiren durumların ilgili uzman kuruluşlara yönlendirilmesine imkân tanımak olduğunu belirtti. Faten Şallah, “Oturumlar kapsamında rehberli nefes çalışmaları, görselleştirme egzersizleri ve farkındalık meditasyonu gibi aktivitelerin yanı sıra, cinsiyete dayalı şiddet kavramlarına ve ‘önce mağdurlar’ ilkesine dayalı destek yöntemlerine odaklanan atölye çalışmaları da gerçekleştirildi” şeklinde konuştu.
Gazeteci Mona Bakr: Gazze’deki yıkım savaşında alanı terk etmedik
Deneyimlerini paylaşan gazeteci Mona Bakr, bir buçuk yıl boyunca ateş altında haber yapmanın yarattığı derin acıyı şu sözlerle dile getirdi:
“Gazze’de başlayan yıkım savaşından bu yana alanı terk etmedik. Katliamları haberleştirdik, yaralıların inlemelerini duyduk, çocukların bedenlerini enkazdan çıkardık, yas tutan annelerin fotoğraflarını çektik. Her silah sesi kalbimize saplanan bir şarapnel gibiydi. Yine de devam ettik. Bu seanslar, psikolojik olarak boğulmaya başladığımız bir anda adeta bir cankurtaran botu gibi geldi. Nefes alabilmek ve birer makine değil, insan olduğumuzu yeniden hatırlamak için bir fırsattı.”
Oturumların kadın gazetecilere odaklanmasının önemine dikkat çeken Mona Bakr, “Biz sadece kamera ve kalem taşıyan kişiler değiliz. Aynı zamanda anneleriz, yerinden edilmiş insanlarız, kayıplar yaşıyor, korkularla mücadele ediyor ve birden fazla cephede her gün savaş veriyoruz. Bu mesleği sevgiyle seçtik, ancak işgal her zaman sesimizi susturmaya çalışıyor. Meslektaşlarımızı öldürüyor, evlerimizi yıkıyor, taşıdığımız gerçeğin peşine düşüyor. Yine de burada kalacağız. Filistinli kadın gazeteciler sahada bin erkeğe bedel olduğunu ve özgür sözün asla ölmediğini kanıtladı” ifadelerinde bulundu.
‘Belgelediğimiz her sahneyi iki kez yaşıyoruz’
Gazeteci Rama Karaz ise, “Konuşabileceğimi hiç hayal etmemiştim. İçimde tarif edilemez bir acı taşıyordum. Bu seanslar, uzun süredir sıkıca kapalı tuttuğum bir kapıyı açtı” dedi. Rama Karaz, aşağılanma ve korkuyla dolu uzun bir yerinden edilme sürecinden, akıbeti bir yıldan fazla belirsiz kalan ve sonrasında işgal güçlerinin kurşunlarıyla hayatını kaybettiği öğrenilen kardeşinin kaybına kadar yaşadığı derin travmaları paylaştı.
Kadın gazetecilerin, tanık oldukları felaketlerin büyüklüğü nedeniyle psikolojik çöküntüye en açık gruplardan biri olduğunu vurgulayan Rama Karaz, “Belgelediğimiz her sahneyi iki kez yaşıyoruz; bir kez kamerayla, bir kez de kabuslarımızda. Bu yüzden bu tür destek girişimleri bizim için bir lüks değil, mutlak bir gerekliliktir. Gazetecilerin ruh sağlığını önemsemeyen bir toplum, gerçeği iletmenin en güçlü aracını yitirir. Sürekli korunmaya, kesintisiz desteğe ve düzenli takibe ihtiyacımız var” sözlerine yer verdi.
Oturumların sonunda, katılımcıların birçoğu, savaşın ve ihlallerin günlük hayatta yarattığı psikolojik etkiler göz önüne alındığında, bu tür etkinliklerin sürdürülmesi ve kapsamının genişletilerek daha fazla kadın gazetecinin katılımının sağlanması gerektiğini vurguladı.
Filistin Basın Evi Vakfı, bu oturumların, kadın gazetecilere zor ve karmaşık bir ortamda başa çıkma araçları sunmayı ve psikolojik ile sosyal destek sağlamayı amaçlayan daha geniş bir vizyonun parçası olduğunu vurguladı. Yüzlerce kadın gazetecinin katıldığı bu oturumlar, psikoloji uzmanları eşliğinde aşamalı olarak gerçekleştirildi ve katılımcıların güvenliğini sağlayarak, güven ve takdir duygularını artıran bilimsel metodolojiler benimsendi.