Faslı aktivistler: Tunus’ta yaşananlar örgütlenme özgürlüğüne yönelik bir darbedir
Tunus’ta derneklerin askıya alınmasını kadın haklarına ve örgütlenme özgürlüğüne yönelik ciddi bir tehdit olduğunu belirten Faslı kadın aktivistler, bu durumun komşu ülkelerde de benzer bir gerileme dalgasına yol açabileceği uyarısında bulundu.
HANAN HARITE
Fas - Tunus Demokratik Kadınlar Derneği, bir aylık askıya alma süresinin ardından faaliyetlerine yeniden başlarken, gazeteciler derneği "Nawaat" 31 Ekim 2025’ten bu yana askıya alınmış durumda ve faaliyetlerine yeniden başlamasına ilişkin resmi bir açıklama yapılmadı. Dernek, tüm yasal gereklilikleri yerine getirdiğini doğrularken, medya kuruluşları, askıya alma kararını "basın özgürlüğüne doğrudan bir saldırı" olarak nitelendiriyor.
Uluslararası Af Örgütü gibi kuruluşlar da, "Nawaat" derneğine uygulanan askıya almanın, diğer insan hakları ve sivil toplum örgütlerini de kapsayan daha geniş bir baskı ortamının parçası olduğunu belirtiyor. Bu kuruluşlar, Tunus yetkililerinin sivil alanı yeniden yapılandırarak derneklerin bağımsızlığını sınırlamayı ve yürütme organının kontrolünü güçlendirmeyi hedeflediğine inanıyor.
‘Kadın haklarına doğrudan saldırı’
Faslı kadın aktivistler, Tunus’taki gelişmeleri büyük bir endişeyle izliyor. Örgütlenme özgürlüğünde yaşanan gerilemenin, sivil toplum çalışmalarını kararlılıkla sürdüren Fas dahil diğer ülkeler üzerinde olumsuz etkiler yaratabileceğine dikkat çekiyor. Fas’taki kadın dernekleri ve insan hakları örgütleri, Tunus’ta derneklerin askıya alınması ve medya özgürlüğüne yönelik kısıtlamaları insan hakları kazanımlarının kırılganlığının bir göstergesi olarak değerlendiriyor ve sivil toplumu etkileyen bu “genel baskı ortamı” karşısında Tunuslu meslektaşlarıyla dayanışma içinde olduklarını duyuruyor.
Faslı kuruluşlar yaptıkları ortak açıklamada, Tunus’ta bağımsız bir kadın derneğinin çalışmalarına yönelik kısıtlamaları, “özgürlükler alanında ciddi bir gerileme ve kadın haklarına doğrudan saldırı” olarak nitelendirdi. Ortak açıklamada, bu tür engellemelerin Mağrip bölgesindeki kadın hareketine yönelik bir saldırı olduğu ve Tunus Demokratik Kadınlar Derneği’nin sesinin bölgenin insan hakları ortamının temel ve vazgeçilmez bir parçası olduğu vurgulandı.
‘Yaşananlar örgütlenme özgürlüğüne yönelik bir darbe’
Faslı siyasetçi Kalthum Müstakim, Tunus'ta derneklerin faaliyetlerinin askıya alınmasını yalnızca yerel bir mesele olarak görmediğini, bunun aynı zamanda açıkça insan hakları ve siyasi bir sorun olduğunu belirtti. Kalthum Müstakim, "Feminist aktivizmin bastırılması, toplumun kendisini bastırmaktır ve Tunus'ta yaşananlar, Tunuslu kadınlar kadar tüm Mağrip bölgesi üzerinde de etkili olacaktır" ifadelerini kullandı. Kalthum Müstakim, Arap ve uluslararası ağların kurulmasının, bu tür baskıcı senaryoların diğer ülkelerde tekrar etmesini önlemek için elzem olduğunu vurguladı ve bir ülkede yaşanan aksaklıkların bölgedeki diğer deneyimleri zayıflatıp sivil toplumun temellerini baltaladığını sözlerine ekledi.
Faslı sendikacı, insan hakları aktivisti ve siyasetçi Fatima Fevzi ise, Tunus’ta yaşananları örgütlenme özgürlüğüne yönelik bir darbe ve kadın haklarına açık bir saldırı olarak nitelendirdi. Fatima Fevzi, “Yaşananlar, sesleri susturma ve sivil toplumu demokratik kazanımları savunma yeteneğinden mahrum bırakma girişimidir” dedi. Tunus’taki baskıların Mağrip ülkelerinin siyasi ve yasal bağlarını etkilediğini ve bölgeye tehlikeli sinyaller gönderdiğini vurgulayan Fatima Fevzi, durumun yalnızca Tunus ile sınırlı kalmadığını kaydetti.
Fatima Fevzi, sözlerini şu şekilde tamamladı: “Mevcut dönem, kolektif eylem özgürlüğünü savunmak için kararlı bir Mağrip duruşu gerektiriyor. Tunus’taki sivil toplumun gücü, Fas ve bölgedeki insan hakları hareketlerinin gücüyle bağlantılıdır. Dayanışma bir lüks değil, kolektif koruma mekanizmasıdır.”