Dünya Yerli Halklar Günü’nde Tebular: Kimliğimiz yasayla korunmalı

Libya’daki Tebu halkı, Dünya Yerli Halklar Günü’nde nefret söylemine karşı mücadele ediyor. Tebu halkından olan Mabruka Hüseyin, “Irkçılık yapanlara karşı caydırıcı önlemler olmalı” diyerek yasal haklarla dillerinin ve kültürlerinin korunmasını istiyor.

MONA TOKA

Libya – Her yıl 9 Ağustos’ta dünya, Birleşmiş Milletler’in 1994 yılında ilan ettiği Dünya Yerli Halklar Günü’nü kutluyor. Bugün, dilleri, kimlikleri ve geleneksel yaşam biçimlerini koruyan toplumların kültürlerini yaşatmak, maruz kaldıkları tarihsel dışlanma ve asimilasyon girişimlerine dikkat çekmek amacıyla kutlanıyor. Aynı zamanda bugün, yerli halkların haklarını hatırlatmak, onları ayrımcılıktan korumak ve kamusal hayata adil katılımlarını sağlamak için bir fırsat niteliği taşıyor.

Libya’da Tebu halkı, Sahra Çölü’nün en eski yerleşik topluluklarından biri. Coğrafi olarak varlıkları Libya’nın güneyinden Çad ve Nijer’e uzanıyor. Tarihleri göçebe yaşam, ticaret ve sömürgeciliğe karşı direnişle iç içe geçmiş. Kendilerine özgü dilleri, zengin kültürleri ve çöl topraklarına derin bağlılıklarıyla biliniyorlar. Ancak bu azınlık hâlâ dilini, kimliğini koruma ve siyasi-sosyal haklarına tam erişim konusunda büyük zorluklar yaşıyor.

Azınlık hakları ve Libya’daki Tebu halkının sorunları üzerine çalışan insan hakları aktivisti Mabruka Hüseyin, bu azınlığın mevcut siyasi ve sosyal koşullardaki durumunu ve Dünya Yerli Halklar Günü’nün hak taleplerini yenileme açısından önemini anlattı.

Ana dil… Evde doğar, yasayla korunur

Mabruka Hüseyin, “Günlük hayatımda Tebu dilini evde çocuklarımla konuşarak varlığını sürdürüyorüyorum. Dil, anneyle birlikte doğar, evde ve toplumda gelişir, yasayla korunmaya ihtiyaç duyar. Eğer korumazsak, kaybederiz. Bu yüzden biz onu yaşatıyoruz ki gelecek nesillere aktarabilelim” dedi.

Tebu dilinin uzun yıllar boyunca marjinalleştirildiğini belirten Mabruka Hüseyin, durumun yavaş yavaş değiştiğini söyledi: “Bugün, hak savunucularının çabalarıyla, Tebu’nun yoğun olarak yaşadığı bölgelerde bu dil, okullarda seçmeli ders olarak okutuluyor. Ancak medyada hâlâ tamamen yok; bu dilde yayın yapan bir program ya da köşe bulunmuyor.”

Kimliği koruyan örgütler

Mabruka Hüseyin, “Dil ve kimliğimizi korumak için toplum temelli girişimlerimiz var. Çöl Çocukları Derneği, Tebu Araştırmaları Merkezi gibi kurumlarımız var. Yeni çıkan gazeteler de kimliğimizi savunmaya çalışıyor. Tebu olmak; köklü bir geçmişe, direniş geleneğine ve zengin bir kültüre sahip olmak demek. Ülke bütün bileşenleriyle tamamdır, ben de bu ülkenin bir parçasıyım” diye konuştu.

Resmî kurumlarda ayrımcılık

Kimlik mücadelesinin tek sorun olmadığını vurgulayan Mabruka Hüseyin, Tebu halkının idari ve hukuki işlemlerde zorluk yaşadığına dikkat çekerek, şöyle konuştu: “Özellikle pasaport almakta sorunlar var, tüm yasal şartlar karşılanmasına rağmen işlemler bazen ten, etnik köken veya isim nedeniyle engelleniyor. Sorun kanunlarda değil, uygulamada. Bu durum birçok Tebu’nun mağdur olmasına yol açıyor. Irkçılık yapanlara karşı caydırıcı önlemler olmalı.”

Ayrıca Mabruka Hüseyin, Tebu halkına ait medya platformlarının kurulması gerektiğini, bunun nefret söylemi ve asılsız söylentilerle mücadelede etkili olabileceğini, ancak bunun toplumsal uçurumu derinleştirmeden yapılması gerektiğini belirtti.

Nefret söylemi

Mabruka Hüseyin, “Farklı halklara yönelik nefret söylemi, dışlanmamızı artırdı. Hatta bizi ayrılıkçı olmakla ya da ülkeyi bölme planları yapmakla suçladılar. Bu söylemler somut etkiler yaratıyor” dedi.

Çözümün diyalogdan geçtiğini belirten Mabruka Hüseyin, “Merzuk’ta Tebu halkı ile diğer yerel halklar arasındaki sorunların çözümü için kadınlardan oluşan bir barış girişimindeydim. Öncelikle farklılıkları kabul etmek, birlikte yaşamın ilk adımıdır. Tebu, Tuareg, Arap ve Amazigh halklarını barındıran bir ülke, güçlü bir ülkedir” ifadelerini kullandı.

Hakların anayasada güvence altına alınması

Hakların anayasa ile korunması gerektiğini vurgulayan Mabruka Hüseyin sözlerini şöyle sürdürdü: “Anayasa, Tebu ve diğer halkların Libya halkının ayrılmaz parçası olduğunu açıkça belirtmeli. Dil, kültürel kimlik ve adil siyasi temsil hakkımız güvence altına alınmalı. Yasama ve yerel meclislerde azınlıklara özel sandalye tahsis edilmeli. Bu haklar, iptal edilemez ve siyasi pazarlıklara konu edilemez olmalı.”

Parlamentoda çoğunluk sisteminin azınlıkları dezavantajlı duruma düşürdüğünü belirten Mabruka Hüseyin, “Eğer parlamentoya bir ya da iki Tebu girebilirse, lehimize kararları geçiremez ya da aleyhimize olanları engelleyemez. Bu yüzden haklarımız anayasada sabitlenmeli, sayısal çoğunluk oylamasına veya siyasi pazarlıklara bırakılmamalı” dedi.

Adil yasalar ve güvenceler

Mabruka Hüseyin sözlerini, “Dünya Yerli Halklar Günü; kimliğini koruyan halkların kutlama günü. Ancak gerçek kutlama, sloganlarla değil, adil yasalar ve güvence altına alınmış anayasalarla olur. Aksi takdirde kutlama şekli kalır, sorunlarımız devam eder” diyerek tamamladı.