Dijital medyadan sokağa Ortadoğu’da yeni bir direniş hattı örülüyor
Ortadoğu ve Kuzey Afrika'yı kasıp kavuran hızlı dönüşümlerin ortasında, gençler direniş ve değişimin ön saflarında yer alıyor ve ulusal kurtuluş arenalarından dijital mücadele alanlarına uzanan bir mücadele mirası taşıyorlar.

AVRİN NAVDAR
Haber Merkezi- Tarihe ve günümüze baktığımızda, Ortadoğu ve Afrika’da kadınlar ile gençlerin yalnızca hak talep etmekle yetinmeyip, aynı zamanda liderlik sorumluluğu üstlenerek değişime öncülük ettiklerini görüyoruz. Yaratıcılık ve kararlılığı ellerinde tutan bu kesimler, uyumlu bir toplumsal dönüşümün temel aktörleri haline geldi. İnsanlığın doğduğu ve birlikte yaşama değerlerinin kök saldığı bu topraklarda, geleceği şekillendirenler; zulme karşı direnen, kapitalist savaşların Ortadoğu’yu kalıcı bir çatışma alanına dönüştürme çabalarına karşı duran kadınlar ve gençler oldu. Kadınlar ve gençler, tüm zorluklara rağmen, bölgenin coğrafi, kültürel ve toplumsal kimliğini koruyan bir direnç hattı oluşturarak, halklar için bir kalkan görevi gördüler.
Ortadoğu ve Kuzey Afrika'da gençliğin direniş mirası
Ortadoğu ve Kuzey Afrika'da gençlik uyanışının tarihine baktığımızda, mücadele ve zaferle yazılmış parlak sayfalarla karşılaşırız. 1919 Mısır Devrimi’nde gençler, İngiliz işgaline karşı ulusal hareketin ön saflarında yer alarak direnişin kalbini oluşturdu. Üniversite öğrencileri ve genç aktivistler, barışçıl gösteriler ve halk protestolarıyla kitleleri harekete geçirdi; sömürgeciliğe karşı direnişte toplumsal bilinci yükseltti. Bu süreçte gençlik, ulusal onurun ve özgürlük arayışının sembolü haline geldi.
Silahlı direnişe öncülük ettiler
Cezayir’de, 1954-1962 yılları arasında gençler, Fransız sömürgeciliğine karşı yürütülen kurtuluş savaşının omurgasını oluşturdu. Genç devrimciler ve savaşçılar, işgale boyun eğmeyi reddederek yıllarca süren silahlı direnişe öncülük etti. Kararlılıkları ve fedakârlıkları sayesinde Cezayir, bağımsızlığına kavuştu. Bu dönem, bölge tarihinde gençliğin en güçlü direniş ve kahramanlık örneklerinden biri olarak hafızalara kazındı.
Benzer şekilde, 1979 İran Devrimi’nde gençler, Şah liderliğindeki monarşinin devrilmesinde kilit bir rol oynadı. Protesto yürüyüşleri ve oturma eylemlerine aktif olarak katıldılar; adaletsizlik ve yolsuzluğa karşı sloganlar atarak halkı radikal değişime yönlendirdiler.
Gençler ilham kaynağı oldu
2010-2011 yıllarında yaşanan “Arap Baharı” sürecinde ise Tunus, Mısır, Libya ve Suriye’de gençler, otoriter rejimlere karşı yükselen protestoların temel itici gücü oldu. Sokaklara özgürlük, onur ve toplumsal adalet talebiyle çıktılar.
Tunus'ta ötekileştirilmiş bir gencin bireysel eylemiyle başlayan devrim, kısa sürede bölgesel bir dalgaya dönüştü. Tunuslu gençler, yalnızca ülkelerinde değil, tüm Ortadoğu'da değişim arzusunu büyütmede ve halklara ilham vermede belirleyici bir rol üstlendi.
Gençlik krizlerin seyircisi değil değişimin aktörü
Artık gençler, yaşanan krizlerin sadece seyircisi değil. Geçmiş mücadele deneyimlerinden beslenerek ve dijital çağın olanaklarını kullanarak, gerçekliği yeniden şekillendirmede merkezi aktörler haline geldiler. Mısır ve Cezayir’den Tunus, Suriye ve Fas’a kadar birçok ülkede protesto kıvılcımı yeniden alevleniyor. Yeni bir gençlik kuşağı, vatandaş ile devlet, talepler ile mevcut durum ve tarih ile gelecek arasındaki ilişkiyi sorgulayan ve yeniden tanımlayan bir dalganın öncüsü olarak sahneye çıkıyor.
Gençlik yeni bir protesto dili geliştiriyor
Fas’ta ekonomik, sosyal ve siyasi krizler kesişerek, özellikle gençler için boğucu bir gerçeklik yaratıyor. Gençleri yeni bir protesto söylemi geliştirmeye iten birçok dinamik bulunuyor. Etkili hükümet politikalarının eksikliğiyle birlikte, şeffaflık, hesap verebilirlik ve kamusal alanın otoriter kısıtlamalardan arındırılması yönündeki talepler giderek artıyor. Aynı zamanda, sağlık ve eğitim hizmetlerinin kalitesinde yaşanan belirgin gerileme, vatandaşların günlük yaşamını olumsuz etkiliyor ve toplumsal gerginlikleri derinleştiriyor. Siyasal düzeyde ise sendikal haklara yönelik kısıtlamalar, yaygın yolsuzluk ve etkili kriz yönetimi stratejilerinin yokluğu, gençlerin tepkisini büyütüyor. Tüm bu etkenler, gençleri sadece tepki gösteren değil; aynı zamanda değişim talep eden ve şeffaflık ile hesap verebilirlik taleplerini yükselten aktif bir özne haline getiriyor.
Dijital dünyadan sokaklara…
Bu tablo içinde, Fas’ın Z kuşağı protesto sahnesine yeni ve etkili bir aktör olarak çıktı. Krizlerin gölgesinde büyüyen bu genç nesil, hareketlerini örgütlemek için dijital çağın araçlarını kullanmayı tercih etti ve geleneksel yapılardan uzaklaştı. Dijital medya aracılığıyla gündelik yaşamlarına dair memnuniyetsizliklerini dile getiren gençler, aynı zamanda dijital platformlar üzerinden protesto çağrıları yaptı. Bu çağrılar, kısa sürede Kazablanka, Rabat, Fez ve Tanca gibi büyük şehirlerde sokak protestolarına dönüştü. Bu yeni kuşağın hareketini diğerlerinden ayıran en önemli özellik, merkezsiz ve yatay örgütlenme biçimi. Eylemler, birleşik bir liderlik yapısı olmaksızın, bireyler ve küçük gruplar tarafından başlatılıyor. Ancak talepler ortaklaştığında, hareketin etkisi büyüyor ve protestolar daha geniş bir toplumsal zemine yayılıyor.
Faslı kadınlardan şiddete karşı etkin mücadele
Fas’taki gençlik hareketleri içerisinde kadınlar yalnızca katılımcı değil, aynı zamanda yeni bir protesto söyleminin başlatıcısı ve yaratıcıları olarak öne çıkıyor. Dijital platformları etkin biçimde kullanan genç kadın aktivistler; eğitim, sağlık ve işgücü piyasasında karşılaştıkları yapısal ayrımcılığa karşı ses yükseltiyor. Toplumsal cinsiyet adaleti olmadan adalet mücadelesinin tamamlanamayacağını vurgulayan kadınlar, bu sürecin ancak kadınların aktif katılımıyla mümkün olabileceğini dile getiriyor. “Faslı Kadınların Sesi” ve “Ötekileştirmeye Karşı Faslı Kadınlar” gibi feminist gruplar, dijital kampanyalar aracılığıyla kadınların kamu politikalarının şekillendirilme süreçlerine katılmasını, örgütlenme hakkının güvence altına alınmasını ve ekonomik ile kurumsal şiddetle etkin şekilde mücadele edilmesini talep ediyor.
Gençlerin talepleri net
Fas’ta Z kuşağı, yalnızca kamu hizmetlerinin iyileştirilmesini talep etmekle kalmıyor; aynı zamanda kamu harcamalarının dağılımına dair alternatif bir vizyon da sunuyor. Gençler, kaynakların çoğunluğun ihtiyaçlarını yansıtmayan büyük spor projelerine değil, eğitim, sağlık ve sosyal hizmetler gibi toplumsal önceliklere yönlendirilmesini istiyor. Bu yeni kuşak hareketlerin merkezinde ise oldukça net ve somut talepler yer alıyor: Eğitim sisteminde köklü reformların hayata geçirilmesi, temel hak ve özgürlüklerin güvence altına alınması, yolsuzlukla etkin mücadele yürütülmesi, gençlerin ve kadınların siyasi karar alma süreçlerine aktif katılımının sağlanması ile örgütlenme ve grev hakkının korunması.
Dönüşüm kapıda!
Bugün Fas’ta tanık olduğumuz şey, geçici bir protesto değil; ötekileştirilmeyi reddeden ve toplumun merkezinde yer almakta ısrar eden genç bir grubun öncülüğünde gerçekleşen derin bir siyasi ve toplumsal farkındalık değişimidir. Bu gençler yalnızca haklarını talep etmekle kalmıyor; aynı zamanda vatandaşlığın anlamını yeniden tanımlıyor, sosyal adalet, siyasi katılım ve insan onuruna dayalı alternatif bir güç ve kaynak dağılımı vizyonu sunuyorlar. Yapısal krizlerin, dijital ifade araçlarının patlamasıyla kesiştiği bir dönemde, protesto etmekle yetinmeyen, kendi anlatısını inşa eden ve hükümet ile toplum, tarih ile gelecek arasındaki ilişkiyi yeniden şekillendiren yeni bir nesil yükseliyor. Peki, hükümet gençlerin sesini dinleyecek mi? Yoksa dijital sokaklar, onur için tek platform olarak mı kalacak? Dönüşüm kapıda ve artık asıl soru, bunun olup olmayacağı değil; nasıl ve ne zaman gerçekleşeceği ile bayrağın tekrar çekildiği anda değişimin yanında kimlerin olacağıdır.
Gençler geleceğe yolculuğa önderlik ediyor
Ortadoğu ve Afrika'da yaşanan radikal dönüşümler ışığında, gençlerin ülkelerinin geleceğini ve hükümetleri yeniden şekillendirmede merkezi bir rol üstlenmek için gereken yeteneklere sahip oldukları açıktır. Ulusal kurtuluş arenalarından dijital mücadele alanlarına kadar gençler, geleneksel yapıları aşma ve sosyal adalet, siyasi katılım ve insan onuruna dayalı alternatif güç ve kaynak dağılımı vizyonları önerme yeteneklerini kanıtlamışlardır. Bu yeni ritim, resmi zamanla değil, sokağın nabzıyla, meydanlarda toplanan grupların sorduğu sorularla ve merkezi yeniden tanımlamak için kenarlardan ortaya çıkan girişimlerle ölçülmektedir. Gençlik, rolleri yeniden dağıtmakla yetinmiyor, aynı zamanda dilin kendisini de yeniden formüle ediyor: Direnişin dili, adaletin dili, siyasi eyleme dönüşen günlük yaşamın dili.
Bu bağlamda liderlik, bir bireyle sınırlı kalmayıp, yazanlar, örgütleyenler, iyileştirenler ve haykıranlar arasında paylaştırılan kolektif bir eylem haline gelir. Hiyerarşisi, aracıları olmayan ve sembolik veya saha mücadelesinin verildiği her anı beklemeyen bir liderliktir. Bu liderlik, bu grubun temsil arayışında olmadığını, aksine eylemde bulunduğunu kanıtlar. Tanınmayı beklemez, kırılganlığı güce ve yokluğu varlığa dönüştürme becerisiyle süreklilik yoluyla bunu dayatır.
Dolayısıyla genç grup, yalnızca şimdiki zamanın haritalarını yeniden çizmekle kalmıyor; içinde aktif olmanın ne anlama geldiğini yeniden tanımlıyor. Kendisinden önce gelenlerin ayak izlerini takip etmek değil, yeni yollar açmak ve başkalarını da aynı yolu izlemeye davet etmektir.