Depremin izleri silinmiyor: Antakya’da kadınlar ağır yük altında

6 Şubat 2023’te meydana gelen ve merkez üssü Maraş olan depremin ardından Antakya halkının yaralarının halen sarılmadığına dikkat çeken Antakya Deprem Dayanışması Derneği yöneticisi Hülya Kavuk, özellikle kadınların ağır yük altında ezildiğini söyledi.

BINEVŞ STÊRK

Antakya- Türkiye ve Kuzey Kürdistan 6 Şubat 2023'te tarihinin en korkunç günlerinden birini yaşadı. Maraş merkezli ve Antakya’yı büyük ölçüde etkileyen iki depremde, resmi verilere göre; 53 binden fazla kişi hayatını kaybetti. Deprem 11 kentte ve Suriye, Kuzey ve Doğu Suriye kentlerinde ağır yıkıma neden oldu. Depremlerde 13 milyon kişinin hayatının doğrudan etkilendiği belirtiliyor. Depremin ardından devletin ilgisizliği nedeniyle yoğun bir göç ve mağduriyet ortaya çıktı.

Depremin etkilediği kentlerden Hatay’da halk kendi yaralarını kendi sarmaya çalışıyor. Antakya Deprem Dayanışması Derneği de sivil bir kuruluş olarak halkın yanında yer alıyor ve yaralarını birlikte sarıyor. 

Depremden sonra yoğun bir şekilde faaliyet gösteren derneğin yönetim kurulundan Hülya Kavuk, depremin ardından başta kadınlar olmak üzere, halkın yaşadığı sorunları ajansımıza değerlendirdi.

Halk konteynırlarda yaşıyor

Depremin ardından yaşanan sorunlara dikkat çeken Hülya Kavuk, “Depremden bu yana aslında halen insanların konteynır kentlerde oturuyor olması ciddi bir sorunken, kadınlar açısından çok daha büyük bir sorun boyutuna dönüştü. Çünkü bakım yükünün çok ağır olduğu, teknolojik neredeyse birçok şeyin olmadığı, çamaşırın toplu alanlarda yıkandığı, duş alınan yerin neredeyse ortak olduğu yerlerde yaşıyor insanlar. Dolayısıyla, depremle birlikte kadının yükü kat be kat fazlalaştı” diye konuştu. İlk zamanlar halkın çadırlardan çıktıkları için sevinçli olduğunu dile getiren Hülya Kavuk, ancak konteynır kentlerde kültürel yönden birbirinden farklı binlerce insanın çok küçük alanlara, ortak yaşama mahkum edildiğini belirtti.

Çocuklar taciz ediliyor

Çocukların da yaşadıkları sorunlara dikkat çeken Hülya Kavuk, şunları söyledi: “Çocukların güvenli alanları yok. Konteynır kentlerin güvenlik kameraları hiçbir şekilde çalışmıyor. Sürekli çocuklara yönelik taciz olaylarının yaşandığı dönemlerden geçiyoruz. Çocukların okula gidip gelirken yaşadıkları problemleri de aslında kadınlar birebir yaşıyor. Çünkü sabah erkekler kalkıp işlerinin başına dönüyor. Ama çocuklar hastaneye götürülecekse anne götürüyor, okula gidecekse anne götürmek zorunda, yaşlı aile bireylerinin bakımını üstlenen de yine kadınlar oluyor. Dolayısıyla toplu ulaşım yokluğu, güvenlik problemi, kentteki hava kirliliği, en çok kadınları etkiliyor.”

‘Boşanmalar arttı doğum oranı azaldı’

Depremin ardından boşanma oranları ve şiddet olaylarının çok arttığına dikkati çeken Hülya Kavuk, “Doğurganlık azaldı. Çünkü sağlık hizmetlerine erişimde problem yaşanıyor. Mesela Defne’de oturan bir kadının, Kadın Doğum Uzmanı bulabilmesi için kilometrelerce yol gitmesi gerekiyor. Hastanelere toplu ulaşım saatte bir, iki saatte bir oluyor. Dolayısıyla kadınlar acil durumlarda, özellikle sağlığa erişimde çok ciddi problemler yaşıyor. Depremden önce Hatay’da mülteci kadınlar da çok fazlaydı. Şimdi sayısal olarak çok azaldılar. Türkiye’nin başka yerlerine göç ettiler. Ama bir kısmı halen Narlıca ve civarında yaşıyor. Oralarda halen doğurganlık oranı yüksek ve ciddi sorunlar yaşanıyor. Kısa bir süre öncesine kadar, acil durumlarda müdahale edebilecek bir hastane bile yoktu. 5-6 aydır hastanelerin durumu biraz daha iyi. Ama öncesinde insanlar çevre illere göç etmek zorunda kalıyordu. Sağlık Ocakları halen konteynırların içinde. Şu an iki tane hastane var ve ikisine de ulaşım çok ciddi bir problem. Sağlık personeli sayısı halen çok az. Sağlığa erişim halen Hatay’da çok büyük problem” dedi.

‘150-200 yıllık zeytin ağaçları kesildi’

Antakya’nın depremden önce çok ciddi tarım alanları olan bir bölge olduğunu aktaran Hülya Kavuk, şu bilgileri verdi: “Samandağ ve civarında narenciye, Antakya ve köylerinde zeytincilik, sebze meyve yetiştiriciliği vardı. Ancak şehir depremden sonra büyük bir şantiyeye dönüştü. Korkunç bir hava kirliliği var. Toz içinde yaşıyoruz. Dolayısıyla sağlıklı gıdaya erişimde sorunlar yaşıyoruz. Aynı zamanda dağ taraflarına kurulan TOKİ’ler, büyük bir tarım alanı katliamı yapılarak kuruluyor. İnsanların daha önce ekip biçtikleri tarlalar kamulaştırıldı. Oralara binalar dikilmeye başlandı. 150-200 yıllık zeytin ağaçları kesildi. Bunun karşısında çok ciddi direnişler de örgütlendi. Özellikle kadınların öncülük ettiği direnişler geliştirildi. Ama maalesef başarıya ulaşamadı. Halen Hatay’da zeytinlikler katlediliyor.”

‘TOKİ evlerine ulaşım yok’

Ekonomik açıdan da birçok zorlukla karşı karşıya olduklarını dile getiren Hülya Kavuk, bu sıkıntıları şöyle sıraladı: “Her şeyin fiyatı depremden öncesine kıyasla yüzde 200-300 arttı. Kiralar da buna dahil. Bu yüzden insanlar konteynır kentlerden de çıkamıyorlar. TOKİ’lerin yeni teslim ettiği evlerin ulaşım problemleri giderilmedi, eğitime ulaşım yok oralardan. Market, eczane, hastane yok, sağlık ocağı yok. Dolayısıyla insanlar teslim edilen yerlere yerleşemiyor halen.”

‘Kadın dayanışması bizi ayağa kaldırdı’

Depremin ilk günlerinden itibaren Türkiye’deki ve dünyadaki birçok kadın örgütünden, Antakya’ya çok ciddi destekler geldiğini aktaran Hülya Kavuk, “İlk dört gün kimse yoktu. Devlet yoktu. Ama gönüllüler ikinci günden itibaren yanımızdaydı. Yaklaşık bir yıl boyunca kadın örgütlerinin de Türkiye’nin ve dünyanın birçok yerinden insanların da gündemindeydi. Hatay yeniden ayağa kalkıyorsa, o arkadaşlarımızın emeğiyle kalkıyor diyebiliriz” diye konuştu.

‘Hatay halen normalleşmedi’

“Son 6-7 aydır insanların gözleri Hatay’ı görmüyor” sözleriyle sitemini dile getiren Hülya Kavuk, şunları söyledi: “Devletin de televizyonlarında, ‘her yerde binalar yükseldi, inşaatlar başladı, insanlar evlerine yerleşiyor’ şeklinde yaptığı bir propagandadan kaynaklanıyor olabilir, ama maalesef Hatay’da halen hayat normalleşmedi. Diğer deprem bölgelerinde, yıkımın Hatay kadar yıkıcı olmamasından kaynaklı depremzedeler daha normal bir hayat sürebilir, ama Hatay’da halen ciddi sorunlar yaşıyoruz. Çok basit bir örnek vereceğim; insanların doğru dürüst yürüyebileceği bir yol yok. Her gün, başka bir yol kapalı. Şu an benim yaşadığım mahalleden, çocuklarımızın okula gittiği bir mahalleye bir erişim yok. İki kilometrelik bir yola çocuklarımızı götürebilmek için şu an 30 kilometre gitmek zorundayız. Bunun gibi onlarca sorun yaşamaya devam ediyoruz.”

‘Eğitim alanında sorunlar yaşanıyor’

Eğitim alanında da birçok sorunun sürdüğünü ifade eden Hülya Kavuk, şu bilgileri paylaştı: “Anadolu Lisesi’ne Emniyet Müdürlüğü var. Oradaki öğrenciler maalesef başka bir lisede, yarım gün eğitim alıyorlar. Okullarda halen eğitim çok ciddi bir problem. İki okul birleştirildiği için ders saatleri azaltıldı. Dolayısıyla çocuklar, diğer bölgelerdeki çocuklarla eşit şartlarda eğitim alamıyor. Birçok aile, depremin hemen ardından çocuklarının eğitimini düşünerek kenti terk edip gitti. Ama bunların büyük bir kısmı, başka şehirlerde yapamayıp geri döndü. Şu an çok zor koşullarda da olsa çocuklarıyla birlikte yaşamaya devam ediyorlar. Eğitim aileler için özellikle de anneler için çok ciddi bir problem.”

‘Toplu terapiler gerekiyor’

Hatay’ın ilk günlerdeki gibi ciddi bir dayanışmaya ihtiyacı olduğunu vurgulayan Hülya Kavuk, “Özellikle toplu terapiler gerektiren bir dönemin içindeyiz. Aslında depremin o bütün acılarını, yıkımını, yaşanan bütün o sorunların o sıcaklıkla çok fazla fark edilemediği, aslında şimdi daha çok psikolojik olarak bir yıpranma içinde olduğunu hep birlikte gözlemliyoruz. O yüzden bu konuda destek talep ediyoruz. Ulaşabildiğimiz her yere, dışardan gelen bütün arkadaşlarımıza bunu iletiyoruz” diye konuştu.