DEM Parti Milletvekili Ceylan Akça: Barışı inşa ediyoruz

Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan tarafından geliştirilen Kürt sorunun çözümüne ilişkin süreç hızla ilerliyor. Son gelişmeleri DEM Parti Diyarbakır Milletvekili Ceylan Akça ajansımıza değerlendirdi.

ARJÎN DİLEK ÖNCEL

Amed- Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan, "Barış ve Demokratik Toplum Süreci" kapsamında tarihi bir çağrı daha yaptı. 1999 yılından bu yana İmralı F Tipi Yüksek Güvenlikli Kapalı Cezaevi'nde bulunan Abdullah Öcalan’ın 26 yıl sonra ilk kez görüntüsü paylaşıldı. Abdullah Öcalan bir kez daha "Silahın değil, siyasetin ve toplumsal barışın gücüne inanıyorum. Ve sizi de bu ilkeyi hayata geçirmeye çağırıyorum" çağrısını yaptı.

Tüm dünya Türkiye’de Ekim ayından bu yana gelişen süreci takip ederken aylardır konuşulan silah bırakma sürecinin hızlanacağı ön görülüyor. Kürdistan İşçi Partisi’nin (PKK) silah bırakma törenini gerçekleştireceği gün bekleniyor. DEM Parti Diyarbakır Milletvekili Ceylan Akça, Türkiye’de hızlı gelişmelerin yaşandığı süreci ajansımıza değerlendirdi.

‘Eşsiz bir süreç’                                                                                                                          

Konuşmasına “Olağan çatışma-çözümünün gerçekleştiği diğer dünya örneklerine inanılmaz eşsiz başka bir emsalle karşı karşıyayız” tespitiyle başlayan Ceylan Akça, çatışma süreçlerinin genellikle diyalogla başladığını gelişen diyalog sonrasında adımların atıldığını belirtti. Sürecin bu kez farklı işlediğini söyleyen Ceylan Akça, şunları dile getirdi: 

“Ama bu 29’uncu Kürt İsyanı dediğimiz 80’den bu yana gelen bir önceki 28 tane isyandan da çok farklı bir şekilde devam ediyor. Öncekilerin hepsi şiddetle onların liderlerinin katli ile sonuçlanırken, ilk defa silah bırakılıyor ve oradan bir diyalog zemini oluşuyor. Süreci bu bağlamda eşsiz bir örnek olarak değerlendiriyoruz, belki dünyanın diğer yerlerinde devam eden çatışma süreçleri için de başka bir emsal oluşturabilecek yeni bir literatür oluşturacak bir süreç.”

Sürecin ilerleyişi ile ilgili olarak çok fazla eleştiri olduğuna da işaret eden Ceylan Akça, “Sürecin hiçbir noktasında kırmızı çizgilerin diyaloğun önüne geçmediğini görmek iyi bir örnek ancak aynı zamanda da belli operasyonlar yürüyor, CHP’li belediyelere yönelik operasyonlar var. Bir taraftan gözaltı furyası devam ederken, bir taraftan da böyle bir diyalog süreci yürüyor” şeklinde konuştu.

‘Törenle daha görünür olacak’

‘Barış ve Demokratik Toplum’ olarak tarif edilen sürecin yürümesinin siyah ve beyaz şeklinde ikiye ayrılmış blokların dışında daha pozitif olumlu bir renge dönmesi için umut vadettiğini ifade eden Ceylan Akça, şöyle devam etti:

“Eğer Türkiye demokratikleşirse belediye başkanları tutuklanmayacak, yolsuzluk adı altında yapılan kimi noktalarda siyasi bir saikle yapılan operasyonlar olmayacak. Siyasi bir özgürlük alanı oluşacak. Elbette arzuladığımız birçok şey var. Bu sürecin daha büyük daha görünür adımlarla yürüdüğünü görmek. İmralı Heyeti’nden de gelen açıklamalardan anladığımız kadarıyla süreç yeni bir evreye geçiyor. Yeni bir noktaya ulaşacak Süleymaniye’de yapılması planlanan silah bırakma töreni ile birlikte belki daha fazla adımın atıldığı daha görünür olacak.”

‘Güvenli ortam sağlanması gerekiyor’

Süreçle ilgili sürekli tarafların hangi adımları nasıl atacağı konuşuluyor. Ceylan Akça, insanların bu sürece temkinli yaklaşmalarının çeşitli nedenleri olduğunu belirterek o nedenleri şöyle açıkladı:

“Kürt meselesini çözmek için 90’lardan bu yana 6 girişim var. Bu 6 girişimin 5’i kötü şekilde sonuçlanmış. O nedenle insanların özsavunma mekanizmaları hala çok güçlü kendilerini yaşadıkları toprağı, kimliği, kültürü korumak için bir mekanizmaları var. Bu mekanizmanın daha da esneyebilmesi daha kendini güvende hissedebilmesi için devletin insanlara güvenli bir ortamı sağlayabilmesi gerekiyor. Bu güven duygusunu belli adımlarla görünür olabileceğine inanıyoruz. Sıklıkla hasta tutsaklar konusuna vurgu yapıyoruz ama hasta tutsakların hastalıkları üzerinden yürüyecek bir müzakere esaret ve daha insanlık dışı bir diyaloğu getirir. Bir hastayı içeride tutmamak gerektiğine bu iktidarı ikna etmek zorunda olmamamız gerekiyor. Onların hastadan tutsak olmaz diyebilmesi gerekiyor.”

“Devlet vicdansız yüzünü bir yere bırakıyor diyecek çeşitli adımlara ihtiyaç var” diyen Ceylan Akça, “Kürtlerin seçtikleri kişiyi 5 yıl boyunca görebilecekleri koşulların oluşması gerekiyor. Seçtikleri kişilerin 5 yıl boyunca kaldıkları pozisyonlarda bütün kaynaklardan aynı şekilde faydalanması ve erişebilmesi gerekiyor. İnsanların somut adımları görmesi gerekiyor, işte somut adımlardan bazıları bunlar” dedi.

‘Odak kaçırılıyor’

Ceylan Akça, değerlendirmesine şöyle devam etti:

“İktidardaki yalnız Meclis göreviyle sınırlıyken, muhalefetteki bir vekil alanda, sahada, adliyede karakolda. Her yerde faaliyet yürütüyor. Bu sebeple de bazen Meclis ayağında görünmüyor. Ama o yasanın geçişinin sorumluluğunun direk muhalefete veya daha karar mekanizmasında olaya kişiye karşı yürütülmesi büyük bir manipülasyon. Doğru odağa, yani sorumluya, yasayı getirene yasayı geçirene değil yasanın yapımında ya da geçmesinde herhangi bir payı olmayan insanlara sorumluluk yüklenmesi asıl hedeften şaşmak anlamına geliyor. Hala operasyonların devam etmesi yine aynı odağı kaçırıyor. Bu çağrının bu diyaloğun ana odağını kaçırıyor. Herkes için daha iyi bir dünya yaratma çabasını görmekten ne yazık ki aciz kalıyor.”

‘Kadınlardan alıp savaşa veriyorlar’

Tüm dünyada barış süreçleri en çok kadınlar tarafından sahipleniliyor. Ceylan Akça bununla ilgili olarak ise “Savaş bütçelerinin ilk feda ettikleri alanlar kadın ve çocuk alanları oluyor. Onlardan keserler ve silaha yatırırlar. Avrupa’da bu örneği yeni yeni görüyoruz. Avrupa’nın NATO üyeliği sebebiyle savaş bütçesine daha küçük bir miktar ayırırlardı. Yüzde 1 civarında. Ülke bütçesinden yüzde 1 defans bütçeleri olurdu. Şimdi ABD’nin bastırmasıyla birlikte bu bütçe ayrımının yüzde 5’e kadar çıkmasını öngörüyorlar. Bu da ne demek? Belli sosyal politikalardan vazgeçilmesi demek. Kadınların sosyal ve siyasi yaşama bütünüyle dahil olması için sağlanan bütün girişimlerin iptal edilmesi demek. Buradan ayrılan bütçe silaha gidecek. Burada kadınlar onlardan alınan şeyin nasıl kurşun ve tank ve füzeye gittiğini çok iyi biliyor. Bu nedenle Barışa İhtiyacım Var Kadın Girişimi var. Geçtiğimiz gün Ankara’daydılar. Ankara’da bu talebi dile getirdiler ve Meclis içinde mekanizmaların kurulması çağrısını yaptılar. Bu bağlamda onlardan buradan bakıyor, kendilerinden alınan şeyin savaşa gitmesini istemiyorlar” diye ifade etti.

‘Beklenti yüksek’

ABD’de gerçekleştirdikleri görüşmelere atıfta bulunarak konuşan Ceylan Akça, “Biz ABD’deyken katıldığımız yuvarlak masalarda genel olarak şunu sordular ‘devlet ne adım attı da bu süreç yürüyor.’ Evet Şubat’ta çağrı yapıldı, Mayıs’ta fesih de gerçekleşti hükümet somut olarak şuana kadar ne yaptı soruları var. Beklenti uluslararası bağlamda da ‘eğer böyle bir süreç varsa, 40 yıllık bir çatışma son bulacaksa hükümetin bir adım atması gerekiyor’ şeklinde. Bu bağlamda bu adımın beklentisinin her alanda yükselmesi önemli. Sadece burada Kocaköy’de değil de Amerika’nın Washıngton ve diğer kentlerinde de bu merakın bu beklentinin dillendirilmesi inanılmaz önemli. Genel olarak büyük bir destek var.  Bu desteğin Türkiye için cesaretlendirici olabileceğini umuyorum. Bu Türkiye’ye bir tahakküm kurmak anlamında değil, aksine Türkiye’nin olmak istediği genel potansiyele ulaşabilmesi için bir adım olarak görüyoruz” dedi.

‘Barışı inşa ediyoruz’

Adımlarla ilgili soruların farklı ülkelerden sorulmasının önemli olduğunu vurgulayan Ceylan Akça, “Çok taraflı çok fazla katılımcının olduğu çok paydaşın ve kesimin katkı sunacağı bir barış daha kalıcı bir barış olur” diye ifade etti. Ceylan Akça son olarak konuşmasını şöyle bitirdi:

“Ernest Hemingway'in ‘Silahlara Veda’ kitabında Birinci Dünya Savaşı’nda İtalya’daki anılarından bahsediyor ve silahların bırakılma sürecinin herkesin beklediğini gibi büyük bir patlamayla değil ama çok sessiz sedasız bir şekilde geliştiğini söylüyordu. O kitaptan kendime aldığım mesaj barış öyle bağıra bağıra gümbür gümdür değil de daha sessiz bir şekilde inşa olan üzerinde çalıştığımız bir şey. Bazen çok yüksek bir ses duyulmayabilir ama sahada her yerde halk toplantıları sürüyor. Biz anlatıyoruz onlar anlatıyor belli bir mutabakat oluşturuyoruz sessiz sessiz barışı inşa ediyoruz.”