DEM Parti Milletvekili Beritan Güneş Altın: Eşitlik ilkesine uyulması başlangıç noktası olabilir
10’uncu Yargı Paketi’ni değerlendiren DEM Parti Milletvekili Beritan Güneş Altın, eşitlik ilkesine dikkat çekerek “Anayasa’daki eşitlik hükümlerine göre hareket edilmesi dahi birçok sorunun çözümünde kritik bir başlangıç noktası olabilir” dedi.

SERPİL SAVUMLU
İstanbul- Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan, 27 Şubat’ta yaptığı tarihi çağrının ardından Türkiye’de yeni bir sürecin kapıları aralandı. Abdullah Öcalan “Barış ve Demokratik Toplum Çağrısı”nda, PKK kongresinin toplanmasını istedi ve “Tüm gruplar silah bırakmalı ve PKK kendini feshetmelidir” dedi. Bu mesajın hemen ardından PKK kongre kararı alarak silahlı mücadeleyi durdurduğunu açıkladı.
Bu gelişmeler kamuoyunda ‘Devlet nasıl adım atacak?’ sorusuyla beklentilerin gelişmesine neden oldu. İktidar tarafından yapılan açıklamalar Meclis’te bu yönde bir komisyon oluşturulması önerileri derken beklentilerle birlikte gözler 10’uncu Yargı Paketi’ne çevrildi. Bu kez ‘Meclis barış için ne yapacak?’ sorusu bir kez daha gündeme geldi ama paket toplumun beklentilerinden uzak bir şekilde Meclis’ten geçti. Özellikle ağır hasta tutsakların tahliyeleri, infaz sisteminde eşitlik, umut hakkı ve birçok başlık konuşulurken bayramda güzel haber alınması beklentisi hayal kırıklığıyla sonuçlandı.
Peki bu maddelerin yargı paketinde olmaması adım atılamayacağı anlamına mı geliyor? Hukukçular, siyasetçiler ve Türkiye’deki yasalara ve imzalanan uluslararası sözleşmelere göre cevap: Hayır. Pakette özellikle ağır hasta mahpuslarla ilgili düzenleme beklentisinin olduğunu dile getiren hukukçular ancak bu düzenleme olmadan da adım atılabileceğine dikkat çekiyor. Hukukçulara göre zaten var olan yasalara göre ağır hasta olduğu tespit edilenler cezaevlerinde kalamaz. Bu yönde atılacak adımlar yasalar çerçevesinde demokratikleşmenin bir adımı olarak görülüyor.
10’uncu Yargı Paketi Adalet Komisyonu toplantılarına katılan DEM Parti Milletvekili Beritan Güneş Altın, paketi, paketin süreçle ilişkilendirilerek tartışılması konusunda ajansımıza değerlendirmede bulundu.
‘Düzenleme olmadan adım atılabilir’
Beritan Güneş Altın “Hasta mahpuslar konusu bir aciliyettir ve iki paralel yaklaşım gerektirir: Birincisi, mevcut hukuki altyapı acil durumlar için derhal harekete geçmeye imkan tanır. Ulusal ve yükümlü olunan uluslararası sözleşmeler gereği ağır hasta tutsakların haklarından bugünden itibaren daha etkin şekilde faydalanması sağlanabilir. İkinci olarak ise kapsamlı yasal düzenlemeler şarttır. Muhtemel yargı paketi önemli bir adım olmakla birlikte, hem mevcut yasaların tam uygulanması hem de ilave düzenlemelerin yapılması gerekir. Dolayısıyla ya düzenleme ya uygulama seçimi yerine, 'hem bugün acil çözümler hem yarın kalıcı reformlar' yaklaşımı benimsenmelidir” dedi.
“Ayrıca 27 Şubat'a Sayın Abdullah Öcalan'ın yapmış olduğu Barış ve Demokratik Toplum Çağrısı’nın aslında 100 yıllık Kürt inkarıyla bağlantısını çok net bir şekilde kurmak gerekir” diyen Beritan Güneş Altın, konuşmasına şu sözlerle devam etti:
“Çünkü Kürtlerin yüzyıldır gasp edilen haklarının, yok sayılmalarının, inkarın, asimilasyonun sonucunda Kürtler, topyekûn bir direniş halinde ve dolayısıyla bu direnişin sebepleri var. Ve bir de direnişle birlikte ortaya çıkmış baskı pratikleri, sonuçları var. Cezaevindeki tutsaklar, köy yakılmaları, hasta tutsaklar, demokratik siyasetin kıskaç altına alınması, demokratik siyasetin kriminalize edilmesi bunun en önemli göstergelerinden sadece birkaçı.”
‘Beklentiler farklıydı’
Kürt sorununun nedenlerinin ve ortaya çıkışının ardından Kürtlerin direnişe ve mücadeleye geçmesinin, devlet tarafından kriminalize edilmesinin sonuçları olduğunu söyleyen Beritan Güneş Altın, hasta ve siyasi mahpuslarla ilgili şunları söyledi: “Şimdi hapishanelerdeki binlerce siyasi tutsak, yine binlerce hasta ve ağır hasta tutsak Kürt sorununun sebebi değil bilakis Kürt sorununun sonucunda, mücadele sonucunda ortaya çıkan ve sorunu katmerleyen bir olgudur. Yani yüz yıllık inkar politikalarına karşı sürdürülen mücadelenin baskı altına alınma çabasıyla görünür olan sonuçlardır. Dolayısıyla infaz paketindeki düzenlemeler Kürt sorununun bir parçasıdır.
Türkiye Cumhuriyeti’nin demokratikleşmesi, eşit yurttaşlığın tesis edilmesi, yüzyıllık sorunun nedenlerini ortadan kaldıracaktır. Bu arka planla baktığımızda barış ve demokratik toplum tartışmalarının yaşandığı bugünler dolayısıyla 10’uncu Yargı Paketi’nden bizlerin beklentisi farklıydı. Toplumun beklentisi de farklıydı.”
‘Sürecin ruhuna denk düşmüyor’
Halk tarafından yıllardır dile getirilen eşitlikçi bir infaz rejimi ve de siyasi tutsaklara özgürlük talebinin, son aylarda devlet yetkilileri ile Adalet Bakanlığı tarafından gerçekleştirilen söylemlerle de tüm toplumda tartışılır bir hale geldiğini belirten Beritan Güneş Altın, “Günün sonunda Meclis’te tüm aşamalarda dile getirilmesine rağmen, toplumun beklentisini karşılamayan, sürecin ruhuna denk düşmeyen hasta tutsaklara ve siyasi mahpuslara özgürlük getirmeyen, çocuklara eşit ve özgür bir gelecek vadetmeyen, barış idealine ve sürecin ruhuna denk düşmeyen bir paketle karşılaştık” şeklinde konuştu.
‘Durum demokrasi sorunuyla ilişkilidir’
Paketin güçlendirilmesi gerektiğini söyleyen Beritan Güneş Altın, “Bu paketin bu şekilde ne toplumun ne de adalet sisteminin ihtiyaçlarını karşılamadığını düşünüyoruz” dedi. “Siyasi tutsakların ya da hasta tutsakların şu anda rehin koşullarında tutuluyor olmalarının Türkiye’de demokrasi ve hukuk devleti ilkeleri açısından çok ciddi sorunlar ortaya çıkardığını, ciddi yıpratmalara sebep olduğunu söylemek gerekir” diye konuşan Beritan Güneş Altın, zaten hasta tutsakların cezaevlerinde tutulmasının suç olduğunu vurguladı. Beritan Güneş Altın, şöyle devam etti:
“İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi’nin ve Anayasa’nın getirdiği zorunlulukları uygulamak ve eşitlik ilkesine göre suç ayrımı koymaksızın hasta tutsakların tahliye edilmesini sağlamak, bunun önünü açmak mevzuattaki kimi ufak değişikliklere ihtiyaç duymaktadır yalnızca. Tabi bunları pratiğe dökmek de barış ve demokratik toplum çağrısına dönük bir irade beyanı anlamına gelmektedir. Dolayısıyla bunların bütünü aslında demokrasi sorunuyla ilişkilidir, Kürt inkarıyla ilişkilidir, Kürt sorunuyla ilişkidir ve bu sorunun topyekûn demokratikleşme noktasında çözümü bütün alanlara da sirayet edecektir.
Yani demokratik bir Türkiye, Kürdün varlığını, dilini, kültürünü inkar etmeyen eşit yurttaşlık temelinde yan yana gelen bir Türkiye, hem adalet sisteminde hem ekonomide hem özgürlükler bağlamında hem kültürel haklar konusunda hem de anadilinde eğitim gibi çok türlü ve çok boyutlu sorun alanlarında da çözüme sirayet edecektir.”
‘Abdullah Öcalan’ın özgür çalışma koşullarının sağlanması önemli’
Öncelikli olanın Kürt sorununun çözümü ve Türkiye’nin demokratikleşmesi olduğunu vurgulayan Beritan Güneş Altın, “Bunun da ana aktörü ana müzakerecisi Sayın Abdullah Öcalan'dır. Dolayısıyla onun özgür çalışma koşullarının sağlanması bu noktada çok önemli” dedi.