DEM Parti 13 Haziran’da Colemêrg’de miting düzenleyecek
DEM Parti Sözcüsü Ayşegül Doğan, kayyım politikalarına karşı 13 Haziran’da Colemêrg’de miting düzenleyeceklerini açıklayarak, “Hakkari halkının iradesine, Hakkâri halkının ortaya koyduğu bu direniş gücüne omuz vermeliyiz” çağrısında bulundu.
Haber Merkezi- Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) Sözcüsü Ayşegül Doğan, Colemêrg Belediyesi’ne kayyım atanmasına karşı başlatacakları kampanyaya ilişkin partisinin genel merkezinde basın toplantısı düzenledi. Kayyım politikalarına dair “İflas eden rejimin son çırpınışlarını görüyoruz” ifadesini kullanan Ayşegül Doğan, AKP’li Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, “Kanun yok, hukuku işletiyoruz” sözünü hatırlattı.
‘Hangi hukuku kastettiniz’
DEM Parti’lilere başta Kürtler olmak üzere bu ülkede yaşayan farklı halklara, inançlara, kültürlere işletilen hukukun adının artık konulması gerektiğini belirten Ayşegül Doğan, şöyle konuştu:
“Çünkü şayet Hakkari’de ortaya çıkan görüntüler, akademisyenler tarafından sömürgecilik nedir nasıl işletilir, kolonyalizm nedir, kolonyal hukuk nasıl işletilir diye ders olarak anlatılmak istense üzerine söylenebilecek söze gerek kalmayacak kadar işte bu hukuka gönderme yapan birtakım görüntüler ortaya çıkıyor. O nedenle tekrar soruyoruz ‘kanunu değil hukuku konuşturduk’ derken hangi hukuku kastettiniz tekrar soruyoruz DEM Parti olarak. 31 Mart seçimleri sonrası ortaya çıkan iradeye saygı duyacağını söyleyen bizzat Cumhurbaşkanı Erdoğan Hakkari’de halkın iradesini gasp etmeye karşı nasıl böyle bir söylem ve ifade ile seçilmiş birinin yerine atanmış bir memuru savunabilir.
Hakkari’de yapılan Kepez’de yapılmıyor
Görevden alınan ve kayyım atanan belediye başkanımızla ilgili günlerdir bir tartışma yürütülüyor. Biz diyoruz ki burada ikili bir hukuk uygulanıyor, adeta düşman ceza hukuku uygulanıyor. Biz diyoruz Hakkari’de yapılan Kepez’de yapılmıyor, Kepez’de uygulanan Hakkari’de uygulanmıyor. Bize neden diye soranlar var hatırlatalım tekrar, neden bunları söylüyoruz çünkü kayyım rejimi iflas etti ama iflas eden bu rejimin son çırpınışları için kendine bir meşruiyet zemini bulması gerekiyor ya da bir meşruiyet zemini yaratması gerekiyor.
Nafile olsa da bu çabalar biz tekrar etmek ve bunun herhangi bir yasal dayanağı olmadığı gibi meşru bir zeminin olmadığını ilk kez duyacaklara bir kez daha hatırlatmak isteriz. Şimdi iddia şu Mehmet Sıddık Akış belediye başkanımızla ilgili, ‘örgüt üyeliği’ suçlamasıyla 19 yıl 6 ay hapis cezası aldı. 5 Haziran’da görülen duruşmada ve bu duruşma öncesi hakkında herhangi bir şey yok. Bir anda bir soruşturma açılıyor, gözaltına alınıyor, 48 saati aşan bir gözaltı süresi uygulanıyor yasal olmayan bir şekilde. Bu süre boyunca belediye başkanımıza söz konusu açıldığı iddia edilen soruşturmayla ilgili hiçbir soru sorulmuyor, ifadesi alınmıyor ama buna rağmen tutuklu bir biçimde duruşmaya getirmek, duruşmada ceza vermek için yani atanan kayyıma sözüm ona bir gerekçe yaratmak için saatlerce, günlerce orada ifadesi alınmadan, herhangi bir soru sorulmadan tutuluyor.
Hakkında dosyası olan, davası olan, soruşturma olanları aman efendim DEM Parti’de aday göstermeselermiş diyenlere de buradan bir hatırlatma yapalım yeri gelmişken. Bugüne kadar yerine kayyım atanan hiçbir belediye eşbaşkanımızla ilgili özellikle iktidar medyasının toplumu manipüle etmek için dolaşıma soktuğu ithamlardan dolayı verilmiş bir ceza olmadığını bir kez daha söyleyelim. Defaatle söylüyoruz çünkü kayyım uygulamasıyla ilk kez karşılaşmıyoruz. Bu uygulama üçüncü dönemdir sürdürülmek istenen inatla ve ısrarla vazgeçilmek istenilmeyen bir uygulama. Bunun da nedenlerini birazdan anlatacağım.
Aday olabilirsin ama eşbaşkanlığı yapamazsın bu nasıl bir hukuk
Yüksek Seçim Kurulu Akış’ın aday olmasını engellemiyor, aday olmasın önünde herhangi hukuki bir engel bulmuyor çünkü yok fakat başkan olmasını engellemek isteyenler var. Aday olabilirsin ama belediye eşbaşkanlığı yapamazsın bu nasıl bir hukuk bu nasıl bir karar, bu nasıl bir yargı? Bu ancak güç karşısında eğilip bükülmek isteyen bir yargı olarak izah edilebilir. Güce göre, iktidara göre pozisyon alan ve onun ihtiyaçlarını karşılayan bir yargı tanımlamasını çıkartabilir karşımıza. Yani yargı yalnızca siyasallaşmıyor, yargı artık tek bir siyasi partinin lehine kararlar alan doğrudan bir araca dönüşmüş durumda ne yazık ki. Mehmet Sıddık Akış ile ilgili ilk 2009’da bir soruşturma açılıyor, o dönem kendisi BDP Hakkari İl Eş başkanımız. 2009’da açılan bu soruşturma dosyası, 2010’da bir davaya dönüşüyor, 2011’de tutuklanıyor, 1 yıl cezaevinde kaldıktan sonra 2012’de tahliye ediliyor. Bu dava dosyasıyla ilgili oluşturulan her şey açık ve gizli tanık beyanlarıyla oluşturuluyor, delillerden yoksun bir dava. 60 celse sürüyor, 2014’te yeniden canlanıyor, 60 celse boyunca süren bir dosyadan bahsediyoruz. Dosyada özel yetkili yani 3’üncü ağır ceza mahkemesi yetkisizlikle dosyayı Hakkari’ye devrediyor. Hakkari’ye geldikten sonra bu dosya heyet 20 kez değişiyor. Bugüne dek her duruşma arası en az 6 ay oluyor ama 31 Mart yerel seçimlerinin ardından yapılan ilk duruşmada alelacele savcıdan mütalaa alınarak duruşma sadece 13 gün sonraya yani 5 Haziran’a erteleniyor.
Mehmet Sıddık Akış’ın tek bir suçu var Kürt bir seçilmiş olmak
İthamlar yalnızca bunlarla da sınırlı değil. Aslında bu dosya ile hiçbir şekilde ilgisi yok Mehmet Sıddık Akış’ın. Şu anda tutuklu bulunan Sıddık Akış’ın tek bir suçu var, Kürt bir seçilmiş olmak. Hakkâri belediye eş başkanı olmak. Başka da hiçbir suçu yok. Peki, neden Hakkari seçildi? Bu tartışmaya bir cevap verelim. Elbette Hakkâri seçimi bir tesadüf değil. Yıllardır bir garnizon gibi kullanılmaya çalışılan bir şehirden bahsediyoruz. Hakkâri, kayyım atandıktan sonra askerin şehre indiği görüntülerle eş başkanlarımıza, orada adalet nöbeti tutan milletvekili arkadaşlarımıza, iradelerine sahip çıkmaya çalışan Hakkâri halkına karşı postalların göründüğü ve bunlara yaşanılmak istenen bir şehir olarak orta yerde duruyor.
Şimdi hal böyleyken buna bu bir siyasi darbedir demeyelim de ne diyelim? Bu, açıkça demokrasiye yönelik, Türkiye’de bir arada yaşam umuduna yönelik, hukuka yönelik, adalete ve eşitliğe yönelik açık bir darbedir. Çünkü kayyım kötülüktür. Yıkım, talan, halk iradesini tanımama, yok sayma, seçim yaparım ama seçemezsin deme yani sandığa ve demokrasiye olan inancı ve güveni sarsma hamlesidir. O nedenle kayyım rejiminin bu son çırpınışlarına, birlikte dur demek için Türkiye’deki tüm duyarlı yurttaşları, tüm sorumluluk hisseden bu duruma karşı, bunu Türkiye demokrasisine açık bir darbe olarak kabul eden bunu hukukla, yargıyla, yasal düzlemde izah edemeyen herkese DEM Parti olarak buna karşı birlikte ses çıkarma, beraber itiraz etme çağrısı yapıyoruz.”
‘Herkes itirazını olduğu yerden yükseltmeli Hakkari’ye sahip çıkmalıyız’
Colemêrg halkının günlerdir iradesine sahip çıkmak için nöbette olduğuna dikkat çeken Ayşegül Doğan, “Belediyenin önü atanmış vali dolayısıyla asker ve polis ablukasında. Şayet Hakkari halkı kayyım ile yönetilmek istenseydi atamış kayyımı halktan koruma girişiminde bulunma ihtiyacı duyulmazdı. Ama eğer siz belediyeler, orada yaşayanların eviyse, halkınsa siz onları ait oldukları yerlerden korumak için askere polise ihtiyaç duyuyorsanız demek ki oradaki insanlar kayyımla değil, seçtikleri oy kullandıkları, seçmek için bin bir emek ve bedel ödemek durumunda kaldıkları insanlar tarafından yönetilmek isteniyorlar. Peki ne yapacağız kayyıma dur demek için. Bunun bir başlangıçtan çok, kayyım rejimi için bir sonun başlangıcı olması gerekiyor. Hakkari son olmalı ve Hakkari’ye atanan kayyım derhal asıl sahibine görevi devretmeli. Bunun için de herkes itirazını olduğu yerden yükseltmeli ama bir de Hakkari'ye sahip çıkmalıyız. Hakkari halkının iradesine, Hakkâri halkının ortaya koyduğu bu direniş gücüne güç katmalı, el vermeli, omuz vermeliyiz. O nedenle biz DEM Parti olarak kayyım atandığı günden beri her yerde süren adalet ve iradeye saygı nöbetleri, halk buluşmaları, DEM Parti’nin olduğu her yerde DEM Parti ve belediyelerin önünde iradeye saygı nöbetleri, halk buluşmaları kayyım atandığı günden beri sürüyor” dedi.
13 Haziran’da büyük bir miting gerçekleştirilecek
“Halk iradesine saygıya davet ediyoruz” diyen Ayşegül Doğan, 13 Haziran saat 15.00’te Colemêrg’de büyük bir miting gerçekleştireceklerini açıkladı. Ayşegül Doğan, “Olduğumuz yerlerden uçaklarla gelebilenler uçaklarla, otobüslerle, araçlarla yolları çıkıp 13 Haziran’da saat 15.00’te yapacağımız büyük mitinge hepinizi, Türkiye’de kendini adalete, özgürlüğe, eşitliğe, bir arada yaşama ve halk iradesine saygı ve sahip çıkmaya ilişkin sorumlu hisseden tüm yurttaşları Hakkari’de buluşmaya, halk iradesine saygıya davet ediyoruz” dedi.
Akdeniz Belediyesi önünde buluşma yapılacak
Ayrıca Mersin’de Akdeniz Belediyesi önünde 14 Haziran’da bir buluşma gerçekleştireceklerini söyleyen Ayşegül Doğan, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Eğer biz bu gerçeği görmez bize sunulan yalanları gerçek gibi kabul etmeyi tercih edersek iktidarın çizmek isteği tırnak içinde makul olarak belirlediği sınırlarda muhalefet yapmayı tercih edersek o zaman ne olur biliyor musunuz, bakın Türkiye 3 Haziran’dan bu yana yalnızca kayyım konuşuyor peki bu arada neler oluyor? Mesela 9’uncu Yargı Paketi’nde Türkiye’yi neler bekliyor, mesela uygulanmayan 6284 nasıl bir tehlikeye atılabilir. O yargı paketiyle mesela etki ajanlığı nedir, bu arada geçen ve onaylanan müfredat neler getirir neler götürür. İşte tüm bunlar bu tür gündemlerin gölgesinde kalsın yalanlar gerçek gibi dolaşımda kalsın diye kayyım rejimi gibi gündemlerle hepimiz oyalamaya, meşgul etmeye ve hayatımızdan çalınanın muhasebesini yapamayacak hale getirilmeye çalışılıyoruz. Buna hayır demek için bu sorunu başka türlü adlandırmamak, başka türlü tanımlamamak için hep birlikte itiraz etmeliyiz.”