‘Daniel Kasırgası Libya’daki derin yasal boşlukları ortaya çıkardı’
Daniel Kasırgası’nın yalnızca bir doğal afet olmadığını, aynı zamanda Libya’daki derin yasal boşlukları ortaya çıkardığını belirten Avukat Fariha Hüseyin El-Cilani, kayıp kişiler dosyalarının mevcut mevzuat ve kararlarla sınırlı kaldığını vurguladı.
İBTİSAM AXFİR
Bingazi- Daniel Kasırgası’nın Eylül 2023’te Libya’nın Derna şehrinde yarattığı yıkım, sadece taş ve suyun sürüklediği bir sel değil, aynı zamanda ülkedeki yasal boşlukları gözler önüne seren bir felaket oldu. Kasırga sonrası aileler sevdiklerini ararken, mevcut mevzuatın kayıpları ele almakta yetersiz olduğu ve kurumların düzensiz bir şekilde çalıştığı ortaya çıktı. Bu süreçte, 21 Aralık’ta Kayıp Kişileri Arama ve Kimlik Tespiti Genel Müdürlüğü’nün DNA eşleştirmesiyle 19 kişinin kimliğinin belirlenmesi, sürece dair bir umut ışığı oldu.
‘Yasalar yeterli değil’
Avukat Fariha Hüseyin El-Cilani, Libya’nın Daniel Kasırgası gibi büyük felaketlerle başa çıkarken yeterli yasal desteğe sahip olmadığını belirtti. Fariha Hüseyin El-Cilani, ülkede kayıp kişilerle ilgili yasaların bulunduğunu, ancak bu yasaların özellikle doğal afetlerde kaybolan kişiler için yeterli olmadığını söyleyerek, “Kayıp kişilerle ilgili genel yasalar var, ancak doğal afetlerde kaybolan kişiler söz konusu olduğunda ciddi bir yasal boşlukla karşılaşıyoruz” dedi.
Avukat Fariha Hüseyin El-Cilani, Şehitler ve Şubat Devrimi sırasında kaybolan kişilerin ailelerine hizmet vermek amacıyla 2014’te kurulan “Kayıp Kişileri Arama ve Kimlik Tespiti Genel Müdürlüğü”nün Daniel Kasırgası sırasında önemli bir rol oynadığını belirtti. Fariha Hüseyin El-Cilani, ancak kurumun başlangıçta bu büyüklükte bir doğal afetle başa çıkmak için tasarlanmadığını vurguladı. Libya’da bu tür acil durumları ele alan özel yasaların bulunmadığını dile getiren Fariha Hüseyin El-Cilani, Derna’daki kayıp kişiler dosyasının yönetiminde yaşanan karışıklığın da bu eksikliğin kanıtı olduğunu ifade etti.
‘Afetlerde kaybolanlar için süreçler yeterli olmuyor’
Fariha Hüseyin El-Cilani, sözlerine şöyle devam etti:
“Şubat olaylarında yaşamını yitirenlerin ve kayıp olanların ailelerinin bakımıyla ilgili olarak, 2014 tarihli (184) sayılı karar da dahil olmak üzere farklı bağlamlarda çeşitli kararlar alındı. Bu idari karar, 2014 tarihli 1 sayılı kanunun uygulanmasını düzenlemek amacıyla çıkarıldı. Ancak bu düzenlemeler, doğal afetlerde kaybolan kişilerin sorununu kapsayan bütünlüklü bir yasal çerçeve oluşturmadı. Sıradan kayıp vakaları ile afetlerde yaşanan kayıplar arasında temel hukuki farklar var. Normal durumlarda raporlar hazırlanır, adli süreçler işletilir ve bazı durumlarda İslami Şeriat hukukuna başvurulur. Örneğin 1992 tarihli 17 sayılı kanun, kayıp kişiyi mali işlerini yönetemeyen bir çocuk olarak ele alır ve ölümünün ya da hayatta olduğunun kanıtlanmasına kadar işlerini yürütecek bir vasi atanmasını öngörür. Ancak afetlerde kaybolanlar için bu süreçler yeterli olmuyor ve bu durum, ailelerin yaşadığı acıyı daha da derinleştiriyor.”
‘İhbarlar yeterli olmuyor’
Normal şartlarda aileler söz konusu olduğunda, prosedürün genellikle kayıp durumunu ilgili makamlara bildirmekle başladığını belirten Fariha Hüseyin El-Cilani, özellikle 2011'den beri birçok kayıp kişinin akıbetinin bilinmediğini, ele alınmamış kayıp vakalarının da bulunduğunu kaydetti. Fariha Hüseyin El-Cilani, ailelerin, kayıp vakasının muhtemelen ölümcül olup olmadığı konusunda net bir yasal anlayışa sahip olmadan, hatta savaşlar veya ölümün muhtemel olduğu olaylar gibi istisnai durumlarda bile, genellikle sadece ihbarlarda bulunduğunu açıkladı. Fariha Hüseyin El-Cilani, “Bu durumlarda, kayıp kişinin öldüğünü ilan eden bir mahkeme kararı verilmeden önce dört yıl beklemek gerekiyor ve bundan sonra diğer ölü kişiler gibi muamele görüyorlar” dedi.
‘Gerçeklik daha acımazsız’
Derna’daki durum söz konusu olduğunda gerçekliğin daha da acımasız olduğunu belirten Fariha Hüseyin El-Cilani, “Aileler kimlik belgelerini ve evlerini kaybettiler. Bu da DNA örneği vermek için akrabalık kanıtlama gibi basit bir görevi, tanık ifadeleri ve yıpranmış resmi kayıtlardan yeni çıkarılan belgeler gerektiren zorlu bir yolculuğa dönüştürdü. Katı yasal çerçeveler bu anormal durumu ele alamadı. Kayıp Kişilerin Aranması ve Kimlik Tespiti Genel Müdürlüğü daha sonra çalışmaları organize etmeye başladı, kimliği belirsiz cenazelerden örnekler aldı ve ailelerden eşleştirme için örnek vermelerini istedi. Bu süreç, birçok yaşamını yitiren kişinin kimliğinin belirlenmesini sağladı. Tüm bunlar, net bir strateji veya özel bir acil müdahale ekibi olmadan gerçekleşti. Kızılay, sivil toplum örgütleri ve gönüllülerin cenazeleri kurtarmadaki rolleri, başlangıçta koordinasyon eksikliğine yol açtı” diye kaydetti.
‘Derna’da yaşananlar acı bir dersti’
Bu karışıklığın, cenazelerin gömüldükten sonra örnek almak ve tekrar gömmek için çıkarılması gibi en acı verici biçimde kendini gösterdiğini aktaran Fariha Hüseyin El-Cilani, “Bu, önceden bir acil durum stratejisi ve afetlerle başa çıkmak için yasal ve teknik olarak eğitimli personel mevcut olsaydı yaşanmayacak bir işlemdi. Derna’da yaşananlar acı bir dersti. Yasa çıkarmak yeterli olmuyor, yasalar eğitim planları ve proaktif hazırlık önlemleriyle desteklenmelidir. Ayrıca çocukların afetlere nasıl müdahale edeceklerini bilmeleri için okullarda bile acil durum kültürünün geliştirilmesi gerekiyor. Benzer afetlerle karşılaşmış ülkelerin prosedür ve mekanizmalar konusunda deneyimleri var. Libya bu deneyimleri dikkate almalı ve uluslararası uzmanlığın aranması ilk adım olması gerekiyor” tavsiyelerinde bulundu.
‘Kalıcı kurumlar oluşturma çalışmaları devam ediyor’
Doğal afetlerde kayıp kişilerin durumlarını düzenleyen yeni bir yasa taslağı hazırlamak için oturumlar ve görüşmeler yapıldığını söyleyen Fariha Hüseyin El-Cilani, “Bu yasa kapsamlı bir acil durum yasası veya özel bir mevzuat kapsamında olabilir. Yasa, ilgili makamların yetkilerini tanımlayacak ve proaktif hazırlığı sağlayacaktır. Ayrıca, çeşitli alanlarda eğitimli personelle donatılmış kalıcı kurumlar oluşturma çalışmaları da devam ediyor. Katedilecek yol uzun ve kayıp kişiler meselesi, Derna’nın o karanlık günlerde yaşadığı kaosun tekrarını önlemeye yönelik sürekli çaba gerektiriyor” ifadelerinde bulundu.