‘Cihadistlerin kapsayıcı dil sergileme çabası geçici, kantonlar güç birliği ile korunmalı’
Suriye’deki gelişmeleri değerlendiren SAMER Koordinatörü Yüksel Genç, cihadislerin yumuşak ve kapsayıcı bir dil sergileme çabasının geçici bir tutum olduğuna dikkat çekerek, halkların kurduğu Rojava sisteminin güç birliğiyle korunması gerektiğini söyledi.
MEDİNE MAMEDOĞLU
Amed- Suriye'de, 61 yıllık Baas iktidarı, cihadis örgüt Heyet Tahrir El-Şam'ın (HTŞ) 27 Kasım'da önce Halep ardından Hama ve Humus, son olarak da 8 Aralık’ta başkent Şam’ı ele geçirmesinin ardından devrildi.
Türkiye ve ona bağlı Suriye Milli Ordusu (SMO) çetelerinin de Kuzey ve Doğu Suriye’ye yönelik saldırıları devam ediyor. Özerk Yönetim ise, bölgenin barış ve huzuru için sık sık diyalog çağrısı yapıyor.
Sosyo Politik Saha Araştırmaları Merkezi (SAMER) Koordinatörü Yüksel Genç, Suriye’de ve Ortadoğu’da yaşananları değerlendirdi.
Yüksel Genç, HTŞ’nin ülkedeki pratiklerine dikkat çekerek, Suriye’yi HTŞ öncülüklü koalisyona teslim edenlerin, Kürtlerin etkin olduğu sahanın iradesini zayıflatmak istediğini vurguladı.
‘Ülkenin demokratik kurucu özneleri yok sayılacak’
Yüksel Genç, “Suriye’de güçler bölündü ve güçlü irade kılmayacak bir denge oluşturulmak isteniyor. Ortak ve müstakil bir iradenin, egemenliğin oluşmamasına özen gösteren bir denge içinde, esas irade dışarıdaki ülkelerde olacak gibi görünüyor. Bir diğer durum, Suriye’de farklı toprak parçalarında yerel etkinliği olan ya da etkin kılınan güçlerin, yapıların bambaşka dünya tahayyüllerine sahip olmasıdır. Öyle görünüyor ki, Suriye’de ortaya çıkmış yapılar kendi hâkimiyet alanları dışında hem birbirine izole kılınacak hem bu izole kılınmanın getirdiği doğal güçsüzlüğü yaşayacaktır. Ülkenin demokratik kurucu özneleri olma vasıfları ya yok sayılacak ya da sınırlandırılacak. En azından şimdiki vaziyet bu olasılıkların devrede olduğunu düşündürüyor” değerlendirmesinde bulundu.
Suriye’de yeniden inşanın olabilmesi için demokratik bir ortama ihtiyaç olduğunu belirten Yüksel Genç, “Suriye’nin yeniden inşa olabilmesi için ülkede var olan farklı ulusal, inançsal ve mezhepsel kimliklerin hem yaşam sahalarında kendilerini yönetebilecekleri, temsil edecekleri bir sisteme ihtiyaçları var, hem de Suriye olabilmenin demokratik mekanizmalarını birlikte yaratmaya ihtiyaçları var” dedi.
‘Suriye’nin geleceğine dair kararı Suriyelilere bırakmama konusunda iddialılar’
Suriye’nin geleceğine Suriye halkı dışında başka dengelerin karar verici olduğunu belirten Yüksel Genç, “Şimdiki görünüm, Suriyelilerin farklı inanç halk ve düşünüş kimliklerini buluşturan yeni bir Suriye fikrine uzak. Başta Körfez ülkeleri ve komşu ülkeler, Suriye üzerinde etkinlik kazanma ve paylaşma hevesinde. Bir yandan Körfez ülkeleri, bir yandan Türkiye ve İsrail, Suriye’nin geleceğine Suriyelilerden önce karar vermiş görünüyor. Suriye’nin geleceğine dair kararı Suriyelilere bırakmama konusunda çok iddialılar” diye belirtti.
‘Bölgesel gücü arzulayan devletler bu karmaşadan faydalanmak istiyor’
“Hamas’ın ‘Aksa Tufanı’ adını verdiği harekâttan bu yana İsrail’in çizdiği strateji ve batının bu strateji ile kurduğu ilişki Ortadoğu’nun büyük oranda İsrail’in güvenliğine, gelişimine uygun olarak dizaynını içeriyor” diyen Yüksel Genç, Suriye’de İsrail’in ihtiyaçlarına odaklı bir dizayn arzulandığını söyledi.
Yüksel Genç, “Eski paradigmanın ve güç odaklarının dağıtılmasının ardından meydana gelen karmaşadan, güçsüzleşmeden elbette bölgesel güç olmayı arzulayan diğer devletler faydalanmak isteyecek. Bu isteğe sahip ülkelerden biri de Türkiye olduğunu tutum ve demeçlerden, gösterilen çabanın niteliğinden anlıyoruz” şeklinde konuştu.
‘Türkiye bir hami gibi sürece dâhil oluyor’
Türkiye’deki mültecilerin varlığına dikkat çeken Yüksel Genç, Türkiye’nin bu nedenle Suriye’nin geleceğine dair söz kurma hakkını kendinde gördüğünü ifade etti. Yüksel Genç, “Türkiye, SMO ve HTŞ gibi yapıların Suriye’de hakimiyetlerini kurma ve yeni Suriye’yi dizayn süreçlerine bir ‘ağabey’ bir ‘hami’ gibi dahil olurken, Türkiye’de 4 milyonu aşkın Suriyeli mültecinin varlığını da Suriye’nin geleceği konusunda söz hakkına sahip temel ülke olma hakkı olarak yorumluyor. Yani Suriye masasına güçlü oturan bir komşu ülke olarak bir yandan Ortadoğu da ‘ben de varım’ derken, diğer yandan Kürtlerin yeni paradigma içinde jeopolitik bir değer olarak yükselmesini engellemeye çalışmanın olanaklarını yokluyor” açıklamasında bulundu.
‘HTŞ, DAİŞ’in kısmen dönüşüm geçiren yeni bir formu’
“HTŞ’nin şeriatçı selefi yapılarla ideolojik ortaklığı bulunuyor” diyen Yüksel Genç, bahsi geçen çetelerin yumuşak ve kapsayıcı bir dil sergileme çabasının geçici bir tutum olduğuna dikkat çekti. HTŞ’nin iktidar olma süreçleri güçlendikçe, ideolojik kodlarına uygun bir devlet formu kurmak isteyeceğini sözlerine ekleyen Yüksel Genç, “HTŞ, DAİŞ’in kısmen dönüşüm geçiren yeni bir formu olarak kendini güncellerken, ideolojik tabanı İslami bir devlet kurmayı öngörüyor. Baasçıların, seküler otoriterizmden, İslamcı bir otoriterizme geçme arzularının olabileceği unutulmamalı. Doğrusu gömlek değiştiren siyasal İslamcılığın, demokrasi gömleğini ya da demokratik çoğulculuk gömleğini güçlendiği anda çıkardığı deneyimlerle sabittir” ifadelerini kullandı.
‘HTŞ iktidar olursa…’
Suriye’de HTŞ’nin iktidar olması durumunda yaşanacak olasılıklara dikkat çeken Yüksel Genç, “HTŞ’nin bulacağı ilk fırsatta şeriata uygun bir ülke tahayyülünü gerçekleştirmek isteyeceğini öngörebiliriz. Böylesi yapıların demokrasi vizyonu yoktur. Demokrasinin, bu tür yapılar için işlerin yolunda gittiği anda inilen bir durak olma riski büyüktür. HTŞ ve beraberindeki koalisyon en nihayetinde Suriye’yi öz güçleri ve tabansal hareketleri ile kazanmadı, Suriye bu yapılara hediye edildi. Hediye edenler, kuşkusuz çıkarlarına uygun yönetmeleri koşuluyla hediye etti. Bu durumdaki güçlerin demokratik dinamikleri işletmesi, demokrasi olanaklarını güçlendirmesi eşyanın doğasına terstir. Dolayısıyla Suriye halkına Esad’dan daha demokratik ve daha özgür bir yaşam sunma kapasiteleri de şüphelidir” değerlendirmesinde bulundu.
‘Suriye’de paylaşım siyasi yürütülüyor’
Suriye’de çıkar devletleri tarafından bir “paylaşım siyaseti” yürütüldüğünü, buna İsrail ve Türkiye’nin de dâhil olduğunu belirten Yüksel Genç, Türkiye’nin Suriye’de Kuzey ve Doğu Suriye’yi hedef aldığını kaydetti. Türkiye’nin bu amacını hem pratikleri hem de söylemleri ile açıkça belli ettiğini aktaran Yüksel Genç, “Suriye’de yaşananlar aslında bölgede bir model arayışına örneklik teşkil edebilir. Aslında Suriye, Körfez ülkeleri Türkiye gibi komşu ülkeler için kriz ve çıkmazlardan kurtulabilecekleri bir paylaşım olanağı, bir etkinlik olanağını temsil ediyor. Daha doğrusu bu sürece böyle yaklaşıyor görünüyorlar. Önemli bir diğer konu ise birkaç aydır İsrail’in Hamas ve Hizbullah’ı güçsüzleştirerek, İran’ı aslında kuşatmaya çerçevelemeye aldığını sandığımız süreç boyunca Lübnan’da yürüttüğü savaşın da hedefi İran’ı zayıflatma, İran’ı savaşa çekme çabası gibi görünüyordu. Ancak bugün baktığımızda İsrail’in çabalarının yakın hedefinin Suriye olduğunu, Suriye’nin paylaşım ve dönüşüm masasına bölge ülkelerinin bazı isteklerle oturmasını mümkün kılan koşullar yaratmak olduğunu anlıyoruz” diye belirtti.
‘Oluşacak düzen Kürt sorununun çözüm yönünü de tayin edecek’
Bu isteğe sahip ülkelerden birinin de Türkiye olduğunu ifade eden Yüksel Genç, Türkiye’nin Suriye politikasına dair şunları söyledi: “Türkiye Suriye’de etkinlik düzeyini, Kürt meselesinden kurtulmanın bir anahtarı olarak görüyor. Suriye’nin tek en büyük gücü olan Kuzey Suriye kanton yapısını ve yöneticilerini hedef alan çabaları bunun işaretleri ile dolu. Dolayısıyla Suriye’de kurulacak düzen, bu düzende Türkiye’nin kuracağı etkinlik bağlamı, Kürt sorununun çözüm yönünü de tayin edecek özellikler taşıyor.”
‘Demokratik model, güç birliği ve dayanışmayla korunmalı’
Güç birliği ile inşa edilen Rojava’nın bugün aynı güç birliğiyle korunması ve güç hesaplarının ortasında bırakılmaması gerektiğini belirten Yüksel Genç, “Bugün Suriye, bölgenin ve dünyanın egemenleri arasında pay edilme riskini yaşıyor. Kuzey ve Doğu Suriye’de kurulan demokratik modelin bu denli büyük hesapların ortasında yok. Daha doğrusu korunabilmesi için Kürt, sol, demokrat güçlerin güçlü desteğine ihtiyacı var. Bu güç birliği, o kantonların oluşmasını sağlamıştı. Yine bu güç birliği bunca irili ufaklı emperyal hevesin ortasında o kantonları koruyabilir” dedi.
“Yeni Suriye” inşasının halkların katılımı ile olabileceğini ifade eden Yüksel Genç, şöyle dedi: “Suriye’nin mevcut en istikrarlı, en demokratik modeli konumundaki kanton yapının korunması, istikrarlı Suriye ve istikrarlı barışçıl Ortadoğu içinde bir örneklik teşkil ettiği hatırlanmalı. Suriye’de ortaya çıkan yeni durumu, sorunları çözüm olanağına çevirmek devletlere değil, halklara düşüyor.”
‘Çözümün sorumluluğu üstlenilmeli’
“Suriye’de çözümsüzlük değil, çözüm yaratmanın sorumluluğu üstlenilmeli” diyen Yüksel Genç, bölge dinamiklerinin süreç karşısında sessiz kalmaması çağrısında bulundu. Yüksel Genç, “Suriye’de mevcut haliyle Aleviler, Dürziler ve Kürtler yakın tehdit halindeki topluluklar konumunda. Bu tehlikeleri bertaraf etmenin, yeni insanlık trajedilerini önlemenin en etkili aracı komşu ülkelerdeki demokratik dinamikler, komşu halklar ve elbette ki Kürtler. O nedenle Suriye’nin Suriyelilere rağmen değil, Suriye’nin Suriyeliler tarafından yeniden inşasını sağlama çabası belki de hiç olmadığı kadar bölgenin demokratik dinamiklerine düşüyor” şeklinde konuştu.