Cezaevinden çıkan kadınlar toplum tarafından yargılanmaya devam ediyor

Fas’ta cezaevinden çıkan kadınlar, özgürlük yerine toplumun sessiz yargısıyla karşılaşıyor. Tahliye, çoğu zaman yeni bir mücadelenin başlangıcı oluyor. Kadınlar, damgalanmadan onurlu bir yaşam kurabilmek için destek talep ediyor.

HANAN HARET

Fas- Fas’ta kadınların mücadelesi, cezaevinden çıktıkları gün sona ermiyor. Yasal özgürlük, sosyal ve psikolojik zincirleri kırmaya yetmiyor. Eski kadın tutsaklar, her gün “toplum mahkemesinin bakışlarına, sessizliklerine ve peşin yargılarına maruz kalıyor. Böylece tahliye, çoğu zaman cezadan daha ağır bir mücadelenin başlangıcı oluyor.

Resmî verilere göre, Fas Cezaevi ve Yeniden Entegrasyon Genel Delegasyonunun 2024 verilerinde, ülkede bin 816 kadın tutuklu bulunuyor. Bunların bin 574’ü hâlen cezaevinde. Kadınlar toplam tutukluların yaklaşık yüzde 2,5’ini oluştururken, her yıl yeni giren mahkûmların yüzde 4’ü kadınlardan oluşuyor.

‘Ceza cezaevinde bitmedi’

Bu tablo içinde öne çıkan örneklerden biri, ismini gizlemek isteyen 60 yaşındaki üç çocuk annesi Meryem Muhammed. Kazablanka’da yaşayan Meryem, üç yıl önce karşılıksız çek nedeniyle hapse girmiş.

Kısa süre sonra tahliye edilen Meryem, dışarıda yeni bir duvarla karşılaştığını söylüyor ve devam ediyor:

“Cezaevinde kaldığım süre kısaydı ama izleri hâlâ peşimi bırakmıyor. Komşular arkamdan fısıldaşıyor, bazıları benimle konuşmaktan bile kaçınıyor. Ben sanıyordum ki ceza hapisti, ama asıl yargı süreci sonrasında başlıyormuş. Toplum unutmaz, ben ise sadece saygıyla muamele görmek istiyorum.”

Meryem’in en büyük hayali, damgalanmadan ve onuruyla yaşam mücadelesi verebileceği sıradan bir hayat. Ancak toplumun belleğinde geçmiş kolay silinmiyor. Kanunlar cezanı tamamladıktan sonra seni özgür bıraksa da, toplumsal baskı devam ediyor. Hele ki kadınsan, çoğu zaman sana ikinci bir yaşam şansı tanınmıyor.

‘Yalnızca itibarımı geri istiyorum’

Kadınların yeniden hayata tutunma mücadelesine destek veren “Halqa Wasl Hapishane ve Toplum” derneğinden Wehîbe Arş, kadınların asıl cezasının tahliye sonrası başladığını belirterek, “Kadınlar sadece cezaevi deneyiminin izlerini taşımıyor; aynı zamanda çok güçlü bir toplumsal damga ile karşılaşıyor. Ailelerin çoğu, kızlarını bağırlarına basmıyor. Hatta haksız yere ceza alsalar bile, toplum onları ‘yüz karası’ olarak görüyor. Bu durum kadınları daha da kırılgan hale getiriyor” diyor.

Wehîbe Arş, yaşlı bir kadının kendisine şu sözlerle başvurduğunu aktarıyor: “Çocuklarım bile buraya geldiğimi bilmiyor. Yalnızca itibarımı geri istiyorum.”

Birçok kadının komşu tartışmaları veya ailevi anlaşmazlıklar yüzünden cezaevine girdiğini, ancak tahliye sonrası sürekli bir korku ve utançla yaşamaya mecbur bırakıldığını ifade eden Wehîbe Arş, şunları söylüyor: “Kadınlar her zaman suçlu ilan ediliyor, erkekler ise haklı kabul ediliyor. Kadından sabretmesi, itaat etmesi, fedakârlık yapması bekleniyor. Bu zihniyet, onları sürekli yargılanan bir konuma hapsediyor.”

Hukuki ve psikolojik destek ihtiyacı

Wehîbe Arş, derneğin, kadınlara öncelikle psikolojik destek sağladığını anlatıyor ve sözlerini şöyle sürdürüyor: “Ardından iş bulma, hukuki danışmanlık ve özellikle çocukların eğitim giderlerini karşılamada yardımcı oluyor. Kadınların haklarını öğrenmeleri için de yönlendirmeler yapılıyor.”

“Kadınların hayata yeniden katılabilmesi için sosyal destek programlarının artırılması şart” diyen Wehîbe Arş, tutuklu kadınlara verilen özgürlüğün yetmediğini dile getirerek, “Asıl soru şu: Bu kadınlara gerçekten yeni bir hayat kurma şansı tanınacak mı, yoksa özgürlük onlar için hep ertelenmiş bir hayal olarak mı kalacak?” diye soruyor.