‘Bu komisyon somut adımların atılacağı çözümün zemini olmalı’
Meral Danış Beştaş ve Gülistan Kılıç Koçyiğit mecliste kurulan komisyonda konuştu. Meral Danış Beştaş, “Bu komisyon sadece bir diyalog platformu değil, aynı zamanda somut adımların atıldığı, atılacağı bir çözüm zeminin olmasını temenni ediyoruz” dedi.

Ankara- Meclis Başkanı Numan Kurtulmuş’un inisiyatifinde kurulan 51 üyeden oluşan süreç komisyonu bugün saat 11.30’da toplandı. Komisyon toplantılarının açık veya kapalı oturum şeklinde sürüp sürmeyeceği henüz belirlenmediği için Meclis Tören salonunda gerçekleşen komisyonun ilk toplantısına sadece isim bildiren muhabirler alınırken, çekim yapmak ise yasaklandı.
Bugün ki toplantının ana gündemi, çalışmalara ilişkin usul ve esasların belirlenmesi. Komisyonun ismi ise henüz belirlenmedi.
Öte yandan komisyon üyeleri söz alarak, değerlendirmelerde bulundu.
Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) Grup Başkanvekili Gülistan Kılıç Koçyiğit, Kürt sorunun çözümün dönük Meclis'te kurulan ve bu gün ilk toplantısını gerçekleştiren komisyon toplantısında konuştu. Köklü bir sorun olan Kürt sorunun çözümünün yıllarca ertelendiğini, bunun yapısal sorunlara yol açtığını dile getiren Gülistan Kılıç Koçyiğit, "Kürt sorununun demokratik, siyasal ve barışçıl yöntemlerle çözüm yollarını ele almak üzere aslında bugün bir aradayız. Bu toplantının, Türkiye'de yaşayan tüm yurttaşların ortak yaşamına, hukukuna ve demokratik geleceğine katkılar sunacağını özellikle altını çizmek isteriz" dedi.
Gülistan Kılıç Koçyiğit: Kürt sorunu güvenlikçi yaklaşımlar ile çözülmez
Gülistan Kılıç Koçyiğit, sözlerini şöyle sürdürdü: "Kürt sorunu yalnızca Kürt halkının yaşadığı özgürlük ve eşit yurttaşlık sorunları çerçevesinde değil, aynı zamanda evrensel hukuk, özgür siyaset, kardeşlik hukuku ve hukuk devleti ilkesinin işlerliği, demokrasinin niteliği, toplumsal barışın kalıcılığı ve ortak eşik eşit yaşamın temel adil adımlarıdır. Eşit yaşamın adil temeller üzerinde kurulması bağlamında ele alınması gerektiğini düşünüyoruz. Bu bağlamda komisyonumuzun çalışmaları kalıcı, kapsayıcı çözüm yollarının tartışılması, belirlenmesi, çözüm aşamalarının kolaylaştırılması açısından tarihsel bir fırsat sunmaktadır. DEM Parti olarak komisyonun çalışmalarına çoğulcu, eşit yurttaşlığa dayalı bir demokratik gelecek inşa etme sorumluluğuyla katkı sunmayı temel bir sorumluluk olarak görüyoruz.Kürt sorununun sağlıklı ve yapıcı bir şekilde ele alınması, izlenecek çözüm yollarının belirlenmesi açısından önem taşımaktadır. Kürt kimliği başta olmak üzere çoğulculuğun, farklı kimliklerin, farklı inançların, reddine ve tekçiliğe dayalı bir sistemin inşası nedeniyle bu sorun ortaya çıkmış, isyan, çatışma, şiddet sarmalında kendisini dışa vurarak günümüze kadar güncelliğini koruyarak gelmiştir. Kimlikleri dışlayıcı, tekçi sistem demokrasinin önünde ciddi sorunlar yaratmış, Cumhuriyetin güçlü bir demokrasi ile buluşmasını, hak ve adalet temelli eşit yurttaşlık hukukunun oluşturulmasını da engellemiş. Gelinen noktada Kürt sorunu başta olmak üzere temel sorunlarımızın güvenlikçi yaklaşımlarla demokrasiyi ve özgürlükleri sürekli erteleyen bir anlayışla çözülemeyeceği ortadadır.
Bugün ülkemizin, halklarımızın, bütün toplumsal kesimlerin acil ihtiyacı, temel yapısal sorunlarımızın müzakereci bir demokrasi kültürüyle, siyasal, hukuki, kültürel ve ekonomik boyutları da içeren bütünlüklü bir yaklaşımla ele alınmasıdır. Tabii ki Kürt sorunu birçok soruna kaynaklık etmektedir. Bugünkü Alevilerin eşit yurttaşlık sorunu da, emekçinin alamadığı hakkı da, kadınların eşit yurttaş olmaması da ve bu ülkenin demokratik teamüllerden uzak olması da Kürt sorunundan, yani bu ülkenin kök sorunundan bağımsız ele alınamaz. Bu vesileyle, her meseleye demokratik, eşitlikçi ve çoğulcu bir perspektifle bakılmasının bugün artık elzem olduğunu belirtmek isteriz.
Kıymetli bir başlangıç
Bu bağlamda bugün çalışmalarını başlatan komisyonumuzun toplumsal siyasal mutabakat zeminini güçlendirmekle birlikte aynı zamanda müzakere yollarının gelişmesine de önemli katkılar sunacağına inanıyoruz. Türkiye'nin çözümsüzlük prangalarından sıyırarak demokratik dönüşüm temelinde yol alabilmesi için parlamentonun tarihsel bir rol ve öneme sahip olduğunu bir kez daha vurgulamak isteriz. Parlamento zemininde, komisyon düzeyinde bu sürecin başlatılması son derece kıymetli bir başlangıçtır.
DEM Parti olarak bu tarihsel sorumluluğun bilincindeyiz ve yapıcı, çözüm odaklı, kapsayıcı bir yaklaşımla bu çalışmaları yürüteceğimizi herkesin bilmesini isteriz. Tarihsel deneyimler gösteriyor ki, tek başına çatışmasızlık barış anlamına gelmiyor. Kalıcı barış, meşru, kapsayıcı bir siyasal zemine oturan demokratik bir çözüm süreciyle mümkündür. Bu nedenle, demokratik siyasetin hem çözümün zemini hem de öznesi olması gerektiğine inanıyor ve bunu ısrarla vurguluyoruz.
Sayın Öcalan'ın sorunların çözüm yolu olarak demokratik siyaseti referans göstermesi, demokratik siyasal yolların ve kanalların ne denli önemli olduğunu bir kez daha teyit etmektedir. DEM Parti olarak bizler, halkların müzakere hakkını, eşit yurttaşlık temelinde ortak yaşamı ve demokratik cumhuriyeti esas alan bir çözüm anlayışı ve barışını savunduk. Bundan sonra da savunmaya devam edeceğiz.
Ne yapmalı?
Bu komisyonun da barışın dilini ve demokratik siyasetin zeminini güçlendiren bir perspektifle çalışacağına olan inancımızı belirtmek istiyoruz. Bu çerçevede, demokratik katılım yalnızca bireysel değil, kolektif hakları ve siyasal temsil imkânlarını da içermelidir. Katılım, seçimle sınırlı kalmamalı; karar alma süreçlerine eşit erişim, yerinden yönetim, yerinden yönetimin güçlendirilmesi ve halkın iradesine saygıyı da içermelidir. Bugün halkın iradesiyle seçilen yerel yöneticilerin kayyım politikalarıyla görevden alınması, yalnızca Kürt halkının değil, tüm yurttaşların demokratik haklarını sınırlandıran bir süreçtir.
Aynı şekilde ana dil hakkı da yalnızca pedagojik değil, varoluşsal bir meseledir. Ana dilde eğitim, kamu hizmetlerine erişim, kültürel üretim imkânları, Kürt halkının eşit yurttaş olarak yaşamasının temelidir. Bu hakların güvence altına alınması, kültürel çoğulculuğu esas alan bir hukuk düzenine geçiş için önemlidir. Bu nedenle, Kürt halkının demokratik siyaset katılımını güçlendirecek yapısal adımların belirlenmesi hem toplumsal barışı hem de anayasal demokrasiyi güçlendirecektir. Demokratik toplum, özgür demokratik yaşamın olmazsa olmazıdır. Demokratik toplumun geliştirilmesinden, örgütlenme ve siyaset özgürlüğüne varıncaya kadar yürütülecek kapsayıcı açılımlar, demokratik dönüşümü hızlandıracağı gibi buna eşlik eden demokratik entegrasyona da kapı aralayacaktır.
Sayın Öcalan’ın dediği gibi, bu topraklar artık demokrasiyi hem hakkı hem de görevi olarak bilenlerin yaşadığı bir ülke olacaktır.
HDK Eşsözcüsü Meral Danış Beştaş: Yeni bir dil inşa etmemiz gerekiyor
Meclis’teki komisyon toplantısında konuşan HDK Eşsözcüsü Meral Danış Beştaş da, “tarihi” olarak nitelendirdiği komisyonun 100 yıllık inkar politikası sonucu ortaya çıkan antidemokratik sistemden demokratik sisteme dönüşümün başlangıç adımı olabileceğini belirtti.
Meral Danış Beştaş, konuşmasında şunları belirtti: “Kürt meselesi sadece Kürtlerin meselesi değildir. Kürtlerin, Kürt halkının hukuk kapısından girmesi Türkiye'nin tüm yurttaşlarının demokratik bir hukuk rejimine kavuşması anlamına gelecektir. Bizce bu komisyonun görevlerinden bir tanesi de mevcut mevzuat hükümlerinin, kanunların uygulanması noktasında irade göstermek ve kararlılığını ortaya koymaktır. Çünkü yasal değişiklik önerileri yapacağız. Bunu, önümüzdeki günlerde daha yoğun çalışacağız. Ama mevcut yasaların uygulanması, anayasanın uygulanması konusunda çok önemli görevlerimiz olduğu kanaatindeyiz. Örnek vermek gerekirse şu anda Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi ve Anayasa Mahkemesi'nin kararlarının uygulanmadığı bir hukuksal ve siyasal iklimde yaşıyoruz. Herkesin bildiği üzere önceki dönem eş genel başkanlarımız Sevgili Figen Yüksekdağ ve Selahattin Demirtaş 4 Kasım 2016'dan beri cezaevindeler ve onlar hakkında iki defa hatta üç defa Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, 18. madde ihlal kararı vererek derhal serbest bırakılmaları gerektiği yönünde kararlar verdi. Bu kararlar aynı zamanda Kobanê davasında yargılanan tüm arkadaşlarımız için de geçerli. Öncelikle bu kararların uygulanması gerekiyor.
Umut hakkı
Tabii ki sadece Demirtaş ve Yüksekdağ değil aynı zamanda yine Mine Özer'den Çiğdem Mater, Osman Kavala, Can Atalay, Leyla Güven ve daha yüzlerce siyasi sebeplerle içeride olan arkadaşlarımız için de aynı kararlar söz konusu. Komisyonun bu konuda inisiyatif almasını, irade ortaya koymasının önemli olduğunu vurgulamak isterim. Diğer yandan yine Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararları demişken yani şu anda çok önemli bir tarihsel olanakla ve sorumlulukla karşı karşıya olduğumuzu hepimiz farkındayız. Sayın Öcalan bu konuda azami düzeyde bu sürecin sağlıklı ve başarıyla sonuçlanması için büyük bir çaba içindedir. Sağlık, güvenlik ve özgürlük koşullarıyla ilgili defalarca taleplerde bulunuldu. Buna dair çalışmalar devam edecek ama yasaları ve kararları anlattığım için umut hakkına atıfta bulunmak isterim. Türkiye'den yapılan başvurularda Abdullah Öcalan davası 18 Mart 2014 tarihinde karar verildi. ‘Umut Hakkı’nın uygulanması aynı zamanda hukuk uygulanmasının bir gereğidir. Bunu da özellikle altını çizerek ifade etmek istiyorum.
Kayyım uygulamaları
Diğer çok önemli bir mesele kayyım uygulamaları. Üç dönemdir belediyelerimize kayyım atanıyor. Kürt meselesinin demokratik yollarla çözümü ve demokratik bir toplumu inşa etmenin temel hareket noktalarından bir tanesi de halk iradesine duyulacak saygı ve kayyım uygulamalarının sonlandırılmasıdır. Sayın Öcalan'ın çözüm sürecinde ifade ettiği gibi Kürtlerin hukukla tanışması Türkiye demokrasisinin kapısını tüm halklara açacaktır. Bu süreç yalnızca Kürt halkının değil, işçilerin, kadınların, gençlerin, Alevilerin, göçmenlerin ve tüm ötekileştirilen kesimlerin hukukla yeniden buluşmasını sağlayacaktır.
Bu komisyon sadece bir diyalog platformu değil, aynı zamanda somut adımların atıldığı, atılacağı bir çözüm zeminin olmasını temenni ediyoruz. Türkiye'nin tüm halklarıyla, tüm yurttaşlarıyla barış içinde adil ve demokratik bir geleceği inşa etmek hepimizin ortak sorumluluğudur. Bu sorumluluğun ağırlığıyla çalışmalarımızı yürüteceğimize inanıyoruz.
Aidiyet meselesi, demokratik bir entegrasyonla mümkündür. Parçalanarak teslim olmak değildir. Demokratik entegrasyon, bütünlüğü koruyarak entegre olabilmektir. Diliyle, kimliğiyle, kültürüyle bunu yapmaktır. Aynı zamanda hiçbir toplumsal kesimin bu komisyonun çalışmalarının dışında bırakılmaması, mümkünse Türkiye'de 86 milyon yurttaşın aslında fiziken bunu yapamayacağımızın farkındayız ama yapacağımız çalışmalarla atacağımız adımlarla, şeffaflığı sağlayarak daha çok kapsayıcı bir yöntemle komisyon çalışmalarını sürdürmemiz gerektiğine inanıyoruz ve en önemli hususlardan biri de yeni bir dili inşa etmemiz gerekiyor. Saygın bir dili inşa etmemiz gerekiyor.”