Bir yürüyüşün öğrettikleri: En büyük silah örgütlenme
‘İradeye Saygı Yürüyüşü’nde birçok hikaye, mücadele deneyimi yollarda bir araya geldi. Büyük bir moral ve kararlılıkla aşınan yolların sonunda direnişin zaferi getireceğine olan umut ve inanç kaldı geriye.
MEDİNE MAMEDOĞLU
Colemêrg- Wan’dan Colemêrg’e kesintisiz takip ettiğimiz ‘İradeye Saygı Yürüyüşü’nden öne çıkan kimi notları derledik. Yürüyüşten, molalara, uykulardan halaylara her anın mücadelenin güzelliği hissedilerek yanan yürüyüşten geriye kararlılık, örgütlülük ve ortak mücadelenin önemi kaldı.
Maddeler halinde sunacağımız önemli kimi hususlar şöyle:
*Yürüyüş 30 Haziran’da İzmir ve İstanbul’dan yola çıkan heyetlerle başladı. Heyet önce Ankara ardından ise Adana’da bir araya gelerek Kürdistan’a geçti. Burada Êlih’te toplanan yüzlerce kişi halk tarafından coşku ile karşılandı. Coşkulu karşılamanın ardından büyük yürüyüşün provasını Êlih’te yapan heyete binlerce kişi eşlik etti. Yürüyüşün ardından yapılan basın açıklaması ile kayyım ve tecrit politikalarına tepki gösterildi. Êlih’in ardından toplu bir şekilde Wan’a geçen heyet burada da yüzlerce kişi tarafından karşılandı.
*7’den 70’e herkesin katıldığı büyük yürüyüş basın açıklamasının ardından başladı. Kent merkezinden çıkışına kadar büyük bir coşku ile yürüyüş yapan heyet, taşıdıkları pankartlar ile hem savaş politikalarına hem de kayyım politikalarına olan öfkelerini dile getirdi. “Kayyıma da botlulara da geçit yok”, “Kayyım defol”, “Kayyım kadın düşmanıdır”, “Kayyımı istemiyoruz”, “Kayyıma geçit yok”, “Özgürlüğe ses ver”, “Kayyım gidecek, halk gelecek” ve “Kayyım kültür ve kadın kırımıdır” pankartlarının yer aldığı yürüyüşte özellikle kadınların coşkusu ve katılımı da dikkatlerden kaçmadı.
*İki taraflı polis ablukası şeklinde gerçekleşen yürüyüş daha sonra Gürpınar’a doğru yola çıktı. İlçe merkezinde polis, yollarda ise jandarmanın ablukası altında gerçekleşen yürüyüş ilçe merkezine kadar büyük bir coşku ile sürdü. İlk günün akşamı Payizava (Gürpınar) ilçesinde konaklayan yurttaşlar ilk günlerini “Jin Jiyan Azadi” sloganları atarak ve halay çekerek sona erdirdi. Kimisi çadırda kimisi ise ailelerde kalan yürüyüşçüler sabah 06.30 rojbaşı ile kahvaltıya başladı. Kahvaltının ardından bir araya gelen heyet sıcak havaya rağmen yürüyüşlerini devam ettirdi. Slogan, alkış, zılgıt ve stranlarla süren yürüyüşte, anneler yorulmamak için birbirinden destek alarak el ele tutuştu. El ele tutuşarak direnen anneler beyaz tülbentleri, ellerindeki çantaları ve ayaklarındaki terlikleri ile 196 kilometre yol gitti.
* “Yürümek değil, susmak yoruyor” diyerek yollara çıkan heyetin talepleri ise çok net. Kısaca sıralayacak olursak; kayyım politikalarının sona ermesi, Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan üzerindeki ağırlaştırılmış tecridin kaldırılıp fiziksel özgürlüğünün sağlanması, cezaevlerine dönük işkence politikalarının ve Kürdistan’da yürütülen siyasi soykırım operasyonlarının yok olması. Demokrasi ve adalet talebiyle yürüyen heyet sadece kendileri için değil, bütün halklar için yürüdüklerini ise sık sık dile getirdi. Mücadelenin yeni başladığını dile getiren yurttaşlar başlayan bu yürüyüşün bir son değil, bir başlangıç olduğunu ise her adımda haykırdı.
*Van’dan Colemêrg’e 6 gün süren yürüyüşte sadece direnişe ve yoldaşlığa değil çok sayıda hikâyeye de tanık oluyoruz. Öncelikle neden yoldaşlık dediğime gelecek olursak, yolun ilk dakikasından sonra birbirini tanımayan yüzlerce insan birlikte ter döktü, birlikte acıktı, birlikte susadı ve yorulduğunda omuz omuza birbirlerine destek oldu. Bu yürüyüş bana yoldaşlığın en somut ve derin halini gösterirken, örgütlenmenin ise bireye kattığı gücü ortaya çıkardı. İlk gün birbirinin adını bilmeyen yüzlerce insan son yürüyüş gününde aynı stranlar ve aynı sloganlarla kent merkezine yürüdü. Kürdistan ve batı illerinden gelen yurttaşların kimi elinden tuttuğu çocuğuyla yürüyüşe katılırken kimi ise “Demokrasi için burada olmam gerektiğini hissettim ve geldim” duygusu ile yola çıkmış. “Kayyım Türkiye’nin sorunu” diyerek yollara çıkan yürüyüşçüler, gittikleri her dağda, taşta ve ovada kendilerinden bir iz bırakırken, beraber çekilen fotoğraf kareleri de bu anlar ölümsüzleşti.
*İlk iki gün herhangi bir sorun olmadan geçen yürüyüş her akşam çekilen halaylar ve sloganlar ile son buldu. İkinci günün sonunda aralarında kadınların da olduğu çok sayıda kişinin ayaklarında patlaklar ve yaralar oluşmaya başladı. Yaralılar gelen ambulansta tedavi edilirken, ayağına bandaj sarılan yurttaşlar bütün ısrarlara rağmen yürümeye devam etti. Kimi ayağındaki yarayı hiç dillendirmezken kimi ise topallayarak yürümesine rağmen ne tedaviyi ne de dinlenmeyi kabul etmedi. Kendileri için bir ‘Xiret’ meselesine dönüşen yürüyüşte tehlike arz eden yollar dışında her yerde yürüyen heyet geçtikleri noktalarda gerek Nudaları gerek Deniz Gezmiş’leri gerek ise Mazlum’ları anmayı unutmadı.
*Kürdistan’ın havasını soluyarak, taşına dokunarak ve dağlarındaki gölgelerden geçerek yapılan yürüyüşteki her adım hem bizleri hem de yürüyüşçüleri mest etti. Direnişi ve doğal güzelliği ile kendini hayran bırakan Kürdistan coğrafyası renk renk çiçekleri ile de cennet kokusundan bizi mahrum bırakmadı. Bölgeye ilk defa gelen yurttaşlar gördükleri her çiçeğin fotoğrafını çekerek her gün batımını ise hayranlıkla izliyor. Doğal güzellikleri de ziyaret etme fırsatı bulan yurttaşlar direnişlerini her bir ağaç ve çiçekle de buluşturdu.
*Her şey bir yana ayrı bir parantez açmamız gereken noktalardan biri de yürütüşte yer alan kadınlar, gençler ve ileri yaştaki amcalar. Bütün yokuşları, sıcak güneşte yürüyüşleri ve susuzluğa rağmen dağları aşarak yürüyüşe renk ve coşku katanlar oldu. Bir an olsun ne sloganları ne de halayları duran yürüyüşçüler, sabah “Jin Jiyan Azadi” ile başlayan yürüyüşlerini akşam da aynı sloganla sürdürdüler. Hiç durmayan adımları ile herkese temas eden bu yürüyüşçülere koyunlarını otaran çobandan koyununu sağan berivana yoldan geçen herkes destek verdi. Kimi yurttaşlar heyeti görmek için kaldıkları köylerden Colemêrg’e doğru yola çıkarken, bir elinde çiçek bir elinde meşale olan anneler, birbirlerinden destek alarak yürüdü.
*Her gün 30 kilometreye kadar yürüyen ekip 8’inci günde Colemêrg kent merkezine vardı. Burada anneler tarafından sloganlar ve zılgıtlarla karşılanan heyet sıcak hava, yokuş yola rağmen bir an olsun durmadan yürüdü. Sıcak havadan korunmak için başına karton tutan, yine aldığı şemsiye ile yürüyen heyet, uzun bir sıra halinde kent girişinde yer alan yokuşu geçti. Zap Vadisi ve sıralı dağlarından geçerek irade mücadelesine doğru yol alan heyet kararlılıkları ile dağlarla bütünleşti. Annelerin kol kola gençlerin ise stranlarla yürüdüğü yol herkes tarafından bitmez sanılırken, kısa sürede bitti. Yürüyüş, kent merkezinde ise adeta coşku seline dönüştü. Polis ablukası altına alınan valilik binası önüne geçen heyet, burada “Hırsız kayyım dışarı” sloganları atarak kayyım olarak atanan Vali Ali Çelik’i dışarı çağırdı. Annelerin ellerindeki sopalarla ablukanın önüne geçmesi dikkatlerden kaçmazken, kent merkezinde uzun süredir böyle bir coşkunun yaşanmadığını da sözlerime eklemek istiyorum. Bir irade mücadele veren yurttaşlar yaşanan yürüyüşün bir son değil başlangıç olduğunu her fırsatta dile getirirken, 3 Temmuz günü Wan’da başlayan yürüyüş 8 Temmuz günü Colemêrg valiliği önünde “Serhildan” ezgisi ve kadınların “Kayyım kaç kaç kaç, kadınlar geliyor” sloganları ile sona erdi.
*Hepimize büyük bir deneyim kazandıran yürüyüşün önemli birkaç maddesi ise şunlar oldu: Kayyım sürecine dair Türkiye’nin birçok ilinden gelen yurttaşlar, bu hukuksuzluğa karşı ortak mücadelenin önemine bir kez daha dikkat çekti. Hukuksuzluğu bu şekilde alt edeceklerini aktaran yurttaşlar ana muhalefete de sık sık pratiklerde bulunma çağrısı yaptı. Ortak mücadeleyi Zap’ta buluşturan bu yürüyüş Kürt halkı için de halkların ortak yaşamı ve birlikte mücadele kavramını daha da güçlendirip, pekiştirdi. Yine Kürdistan halkının uzun süredir hasret kaldığı, topluma temas ve direnişteki kararlığa dair önemli adımlar atıldı. Kayyımları kolay kolay kabul etmeyeceklerini bir kez daha gösteren ve gören halk bundan sonraki süreçlerde yapılacak eylemler için de moral aldı. Günlerce süregelen ve ana akım medyanın körlüğüne rağmen durmaksızın devam eden yürüyüş toplumun öz savunma mekanizması olan örgütlülüğü de bir kez daha ortaya çıkardı. Bu yürüyüşle daha sağlam bir zemine oturan örgütlülük bölgede uzun süredir devam eden sindirme, korkutma ve özel savaş politikalarına da bir yanıt oldu.
6 günlük izlenimlerimiz bunlardan oluşurken son gün herkesin içinde bir burukluk oluşmuştur. Günlerce yan yana oldukları yoldaşlarından ayrılacak olan heyet, “Yarın da bu yürüyüşe devam edelim” diyerek, yürüyüşten aldıkları morali ortaya koyuyorlardı. Biz gazeteciler içinde yorucu ama bir o kadar da anlamlı bir zaman dilimiydi. Yorgunluğa rağmen kararlılıkla kentten ayrılan yüzlerin attığı her adım uzun süre bölgeden silinmeyecek.