Barış süreci için adım: Cizre Katliamları yeniden gündemde
Cizre’de sokağa çıkma yasağı sürecinde yaşananlar Türkiye’de ‘barışın’ ne kadar elzem olduğunu gösteriyor. Sürecin nasıl ilerleyeceği konuşulurken tozlu raflarda bekletilen dosyaların açılması yola atılan adımlardan biri olarak dile getiriliyor.

SARYA DENİZ
Haber Merkezi- Şırnak’ın Cizre ilçesinde 4–12 Eylül 2015 tarihleri arasında ilan edilen sokağa çıkma yasağı sürecinde tüm dünya ağır insan hakları ihlallerine tanıklık etti. Sekiz gün süren yasak sırasında evler ve işyerleri tahrip edildi, yedisi çocuk olmak üzere toplam 22 kişi, keskin nişancıların kurşunları ve zırhlı araçlardan hedef gözetilerek açılan ateş sonucu katledildi. Onlarca kişi ise yaralandı.
Yasaklı günler boyunca sağlık personellerinin yaralılara müdahalesi, itfaiye ekiplerinin yangınlara ulaşması ‘güvenlik güçleri’ tarafından engellendi. Keskin nişancılar 10 yaşındaki Cemile Çağırga’yı da hedef aldı. Kimliğindeki ismi ‘Cizîr’ di. Cemile’nin bedenine 3 kurşun isabet etti. Cemile, annesi Emine Çağırga’nın kollarında yaşamını yitirdi. Ambulansa haber verildi ama sağlık görevlilerinin eve ulaşması engellendi. Cemile’nin bedeni 3 gün boyunca evdeki buzdolabında saklandı. Dünya Cemile’yi sarılmış bir şekilde buzdolabındaki haliyle tanıdı. Annesinin acısından bin bir zorluk ve ölüm tehdidi ile görev yapan gazeteciler sayesinde haberdar olundu. Upuzun süren 3 günün sonunda ambulansa izin verildi ve Cemile’nin cenazesi götürüldü ama ancak 9 gün sonra toprakla buluşabildi.
Yasaklı günler boyunca yaşanan yaşam hakkı ihlalleri soruşturulmadı. Suçlar örtbas edildi ve korundu. Tek bir kişi bile yaşananlarla ilgili tek bir kelime ifade vermedi. Cemile Çağırga dosyasında da aynı süreç işletildi. Öyle ki savcılık ‘bu olay Filistin’de yaşandı’ dedi. Belgelerle Cemile’nin en güvenli yer olarak tarif edilen evinin önünde hedef gözetilerek çocuk olduğu ayan beyan ortadayken katledildiği gösterildi. Tek bir emniyet personelinin ifadesinin alınmadığı katliamda dosya hala açık ve daimî arama kararı verildi.
Barışa neden sahip çıkılmalı?
Kürt sorununun demokratik çözümü için Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan öncülüğünde yürütülen sürece destek özellikle çocuklarını yitiren ailelerden geldi. Katliamın yıl dönümü olan şu günlerde barışın ya da bu sürece neden ve nasıl sahip çıkılması gerektiği bir kez daha konuşuluyor. Daimî arama kararı verilen dosyalar nasıl raflardan indirilebilir? Annelerin adalet arayışı ne şekilde sonuçlanır? Soruları yanıt bekliyor.
‘Hiçbir adım atılmadı’
DEM Parti Şırnak Milletvekili Newroz Uysal, Cizre’de yaşananlar arasında Cemile Çağırga’nın en çarpıcı örneklerden biri olduğunu belirterek "Bir annenin kızını derin dondurucuda saklamak zorunda kalması ve sonrasında yaşananlar o sürecin en çarpıcı, en vicdana, akla, hukuka da sığdırılamayan hafızalardan silinmeyen olaylardan bir tanesi” dedi. Cemile’nin hedef alınması ve derin dorundurucuda saklanmasının izleri ve acısının hala taze olduğunu ifade eden Newroz Uysal, şunları dile getirdi:
“Sadece Cemile Çağırga için değil hem 1’inci yasak dönemi dediğimiz bu dönemde hem de sonrada 2’nci dönem dediğimiz 79 günlük süreçte hiçbir dosyada hiçbir fail yargı önüne çıkarılmadı. Hiçbirinin ifadesi alınmadı. O süreçte hangi polis büroları, hangi özel birimler, Şırnak dışında hangi il ve ilçelerden kaç kişinin getirildiği hangi silahların kullanıldığına dair adaleti ortaya çıkarabilecek tek bir bilgi açıklanmadığı gibi bu konuda bir adım atılmadı.”
‘İnkâr ve savaşın bir parçası’
Doyadaki daimi arama kararının hukuki olarak dosyanın açık olduğunu anlamını taşıdığını anlatan Newroz Uysal, “Aslında dosyanın kapatılması değil devam edeceği anlamına geliyor. Türkiye’deki faili meçhul cinayetlerden sonra getirilen bir hukuki kavram. Ancak devlet aslında fail ya da failleri korumak istediği dosyalarda daimi arama kararları veriyor” şeklinde konuştu. Cemile Çağırga katliamında vurulmasından 112’nin aranmasına cenazenin götürülmek istenmesinden üzerlerine ateş açılmasına kadar dosyada her şeyin kayıtlı olduğunu vurgulayan Newroz Uysal, “Bunlarla ilgili tutanaklar var. Cemile Çağırga olayında aile ısrarlı bir biçimde evin kapısının önünü karayolları binasının gördüğünü ve orada keskin nişancıların yasak boyunca durduğunu, tek vuruş yerinin orası olduğunu söylemelerine rağmen o bina ile ilgili tek bir inceleme yapılmadı. Yani tüm bu açıklığa rağmen Cemile için de diğer öldürülen sivil vatandaşlar için de failler tespit edilebilirdi. Burada bulunmak istemeyen failler olduğunu söyleyebilirim. Bu da Kürt halkıyla inkarın ve savaşın bir parçası diyebiliriz” şeklinde konuştu.
‘Cezasızlığın formülü’
“Cemile Cağırga dosyasında da Kürt meselesi bağlamında da birçok politik dosyada daimi arama kararı demek cezasızlığın formülü demek” diyen Newroz Uysal, konuşmasına şöyle devam etti:
“Daimî arama kararı Zamana yayılıp cezasızlığın iradesi demek. Sonsuz erteleme olmaz. Tabi ki burada zaman aşımı meselesi de olacak. O dönemki milletvekillerimiz ve bizler partimiz olarak bunun aydınlatılmasını önergelerle çokça istedik. Bunların hepsi istisnasız reddedildi. Faili meçhul bırakılmasına karşı kurumsal olarak adalet arayışının gerçekleşmesi için tarihe not düştük. Hala da bu konuda talepkârız. Ne o katliamların ne de Cemile gibi dosyaların faile meçhul çıkarılması devletin bilinçli tercihidir.”
‘Failler korunarak barış inşa edilemez’
Cemile Çağırge ve 2015-2016 sokağa çıkma yasakları döneminde katledilenlerin hepsinin aydınlatılması taleplerinin olduğunu vurgulayan Newroz Uysal, özellikle son süreçte bunun önemine dikkat çekti. Newroz Uysal, “Barış ve Demokratik Toplum Süreci silahların susması değil aynı zamanda hakikatle yüzleşme ve adaletin tesisi şeklinde herkes tarafından söyleniyor. O kadar geçmişe o kadar çok arşivlere bakmaya gerek yok. Daha yakın zamanda işlenen suçlardan bir bütünen 2015-2016 suçlarının ortaya çıkarılması bile bu hakikatin ve bu hesap verilebilmenin en büyük adımı olacaktır. Barış, faillerin korunmasıyla, katliamların üzerinin örtülmesiyle veya devletin rolünün ve güvenlik güçlerinin korunmasıyla sağlanamaz; bu şekilde gerçek bir barış inşa edilemez. Çatışma çözümü tek taraflı olarak gerçekleşemez. Eğer bir yüzleşme ve hesap verme olacaksa, bu süreçte en büyük sorumluluğun sahibi olan devletin, çatışmanın ve bu sorunun ortaya çıkışındaki rolünün inkarının sonuçlarıyla da yüzleşilmesi gerekir” diye ifade etti.
‘Bir yüzleşme gerçekleşmeli’
“Cemile Çağırga aynı zamanda bu sürecin gerçeğe mi yaslanacağı yoksa inkar siyasetinin daha yumuşatılmış bir hali olup olmayacağının bir turnusolu olacaktır. Tabi ki Cemile şahsında 2015 sürecinin hepsi” diye konuşan Newroz Uysal, bu dosyaların hepsinin bir şekilde ya hiç açılmadığını ya da kapatıldığını hatırlattı. Newroz Uysal, “Bu süreçte yer alan kolluk güçleri tabi ki tespit edilebilir. Emir talimat zinciri çok rahat bir şekilde çıkarılabilir” derken yaşananların savaş ve insanlığa karşı işlenen suçlar olarak tanımlandığına işaret etti. Newroz Uysal şöyle devam etti:
“Şu açık ki benzer insanlık dışı uygulamaların gerçekleşmemesi için barışın gerçekten ortaya çıkması için yürütmede de yargıda da emniyette de askeriyede de bir bütünen hem köklü demokratik ve toplumsal dönüşüm yaşanmalı hem de bu süreçte bu dava örneği üzerinden Kürt halkına yapılan katliamların bir yüzleşmesi gerçekleşmeli.”
Her şeye rağmen ‘barış’ diyen anneler
Cemile’nin annesi Emine Çağırga’nın süreci destekleyen açıklamalarına da değinen Newroz Uysal, “Anne tüm dirayeti soğuk kanlılığıyla Kürt halkının tüm acısının hafızasının ortak bir belleği halini aldı. Bu nedenle önemli ve sembolik bir isim olarak yer alıyor. Annenin her şeye rağmen barış diyen söylemleri ve barışı sahiplenmesi ve yaptığı kimi röportajlardaki ‘yeter ki başkalarının evladı ölmesin’ şeklindeki söylemleri barış mücadelesinin ve diğer Kürt annelerinin ortaya koyduğu en güçlü ahlaki kaynaktır. Bu sorunun çözümü konusundaki iradeyi ortaya koymuşlardır. Kürt annelerinin benzer katliamların mağdurları olan ailelerin bu tutumu, halkların barış iradesine kadınların ve annelerin de dirayetiyle nasıl yorulduğunun bir örneği bizler açısından” şeklinde konuştu.
‘Hakikat ve adalet barışın olmazsa olmazı’
Annelerin aynı duruşu Meclis komisyonundaki toplantıda da gösterdiklerini söyleyen Newroz Uysal, “Asker annelerinin konuşmalarında da bunu görebiliriz. Mağdurların sadece göz yaşı ve acısıyla değil çözüm iradesi ile de hakikat arayışına dahiliyetini gördük. Annelerin iradesinin karşılıksız bırakılmaması hakikatlerin ortaya çıkarılması çok önemli. Anneler aynı zaman da barış sürecinde faillerin de ortaya çıkarılmasını istiyor. Anneler adalet de istiyor. Annelerin çağrısı barışın ertelenemez olduğunu ve bu barış sağlanırken hakikat ve adaletin olmazsa olmaz olduğunu vurgulamak gerek” diye konuştu.