Amed Baro Başkan Yardımcısı Şilan Çelik: Yargısal reformlara ihtiyaç var
Amed Baro Başkan Yardımcısı Şilan Çelik, kadınların “devletin tekelleştirdiği bir şiddet sarmalı” içinde yaşadığını belirterek, bu şiddettin sona ermesi için yargısal ve toplumsal reformlara ihtiyaç olduğunu söyledi.

ARJÎN DİLEK ÖNCEL
Amed- Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın yaptığı Barış ve Demokratik Toplum Çağrısı’nın etkileri sürüyor. PKK’nin çağrıya yanıt olarak silahları imha törenin ardından devletten somut adımlar beklenirken, sürecin devam etmesi için Meclis’te bir komisyon kurulması yönünde partiler arası uzun süre görüşmeler yapıldı.
Meclis Başkanı Numan Kurtulmuş’un imzasıyla 25 Temmuz’da Meclis’te grubu bulunan siyasi partilere gönderilen yazıda yeni bir komisyon kurulacağı bildirildi.
Ağustos ayının başında yeni bir komisyonun kurulacağı belirtilirken, Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti), komisyonun kurulması ve çalışmalarına başlamasının demokrasiye giden en önemli adımlardan biri olacağını belirtti.
Amed Barosu Başkan Yardımcısı Şilan Çelik Şimşek, Barış ve Demokratik Toplum Süreci, Meclis’te kurulacak komisyon ve yeni anayasa tartışmalarını değerlendirdi. Şilan Çelik, yapılacak yargısal reformların önemine dikkat çekti.
‘Yargısal güvencelere ihtiyaç var’
Sürecin, PKK’nin silahları imha töreninin ardından yeni bir aşamaya taşındığını ifade eden Şilan Çelik, bu adımdan sonra hükümet tarafından da somut bir adım atılması gerektiğini söyledi. Şilan Çelik, “Çünkü toplum nezdinde somut şeylerin yaşandığının görülmesi gerekiyor. Bu somut adımlardan biri de Meclis’te bir komisyonun kurulacak olması oldu. Bu süreçte bir takım yargısal güvencelere ihtiyaç var” dedi.
Anayasa tartışmaları
Yeni anayasa tartışmalarına ilişkin de değerlendirmelerde bulunan Şilan Çelik, toplumun bütün taraflarının kabul görüleceği bir anayasaya ihtiyaç olduğunu söyledi.
Şilan Çelik, yüzyıllardır süren Kürt meselesinin, tarafları çözüme iten bir mesele olduğunu ve anayasada bu sorunu çözüme kavuşturacak birtakım düzenlemelere ihtiyaç duyulduğunu belirtti.
Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 66. maddesine göre, “Türk Devleti’ne vatandaşlık bağı ile bağlı olan herkes Türk’tür.” Bu madde, vatandaşlığı, bir kişinin Türk Devleti’ne olan hukuki bağı ile tanımlamaktadır.
Bu maddeye işaret eden Şilan Çelik, öncelikle anayasadaki “vatandaşlık” tanımının değişmesi gerektiğini vurguladı. 66. maddeye ilişkin bir düzenleme yapılması gerektiğini vurgulayan Şilan Çelik, “Anayasada herkesin ‘eşit olduğu’ yazıyor ancak bu eşitliği aynı zamanda kadın erkek eşitliği, toplumsal cinsiyet eşitliği olarak doğru bir temele oturtmak gerekiyor. Bu temele oturmak için de başta anayasa olmak üzere buna ilişkin ciddi bir yargısal reform oluşturmak gerekiyor. Bunun yolu da anayasadan geçiyor” diye belirtti.
Anayasa değişikliğinin diğer kanuni metinlerde de bazı değişiklikler ve yeni kanunlar yapılmasını sağlayacağını ifade eden Şilan Çelik, “Bu değişiklik Türkiye’nin bugün çekince koyduğu uluslararası sözleşmelere, İstanbul Sözleşmesi gibi çekildiği sözleşmelere yeniden imza atması ya da yeniden bu sözleşmelerin tarafı olması için gerekli” ifadelerini kullandı.
‘Devletin tekelleştirdiği bir şiddet’
Ülkede yaşanan sosyal, siyasal ve toplumsal krizlere işaret eden Şilan Çelik, insanların bu krizler sonucu doğan şiddet sarmalının içinde yaşadığını belirtti. Şilan Çelik, “Ülkece uzun yıllardır devletin tekelleştirdiği bir şiddet içerisindeyiz. Kürtler, kadınlar, toplumun bütün kesimleri hem devletin tekelleştirdiği bir şiddet sarmalının içinde, hem de diğer vatandaşlar tarafından birbirlerine uygulanan bir sivil şiddet içinde. Bu şiddet sarmalından kurtulabilmemiz için, insanların kendilerini güvende hissedebilmesi için öncelikle hukuki güvenliğin olması gerekiyor. Çünkü bugün yargının bağımsız ve tarafsız olmadığına dair çok ciddi emarelerin olduğu bir sistem var” değerlendirmesinde bulundu.
“Barış ve Demokratik Toplum Süreci”nin bozulan bu sistemin düzeltilmesine bir olanak sağlayabileceğini ifade eden Şilan Çelik, şöyle dedi: “Benzer şekilde ekonomik anlamda bozulan bir sistem var, sosyolojik ve toplumsal olarak bozulan bir sistemin içindeyiz. Bu barış süreci bozulan sistemi düzeltmeye yönelik bir özeleştiri de olabilir. Düzeltmek için bir adım olabilir.”
‘Kendimizi bozdukları adalet terazisinin insafına bırakmayacağız’
“Ama bozdukları o adalet terazisinin insafına kendimizi bırakmayacağız. Kürtler ve kadınlar olarak kendi mücadele alanımızı yaratıp, bu mücadeleyi büyütmemiz gerekiyor” diyen Şilan Çelik, mücadelenin süreceğini söyledi.
Devletin tekelleştirdiği şiddetin toplum üzerindeki yansımalarına işaret eden Şilan Çelik, konuşmasını şöyle sürdürdü: “Devlet şiddetinin insanlara sirayet ettiğini net bir şekilde görüyoruz. O ayrımcılık ve nefret her zaman tek mekanizma tarafından olmuyor, kişinin de birbirine duyduğu bir nefret ve ayrımcılık var. Dolayısıyla yıllardır süren bu ayrışma Kürt varlığının inkârına dayanıyor. İnsanların artık kodlarına işlenen bir şey. Belki yasaların, anayasanın değişmesi bile Kürtlere karşı bu yaklaşımın değişmesine vesile olmayacak, bunun için toplumsal bir dönüşüme de ihtiyaç var. Ancak toplumsal dönüşümler uzun zaman alabilir. Bu nedenle toplumsal dönüşüm beklemeden, insanların haklarını, varlıklarını güvence altına almak için anayasal ve diğer yasal güvencelere ihtiyaç var. Bu düzenlemelerle birlikte o kanunu uygulayacak onlara büyük bir rol düşüyor. Onların bağımsız ve tarafsız olması gerekiyor. Yargı bağımsız ve tarafsız olursa, birinin talimatı ile hareket etmezse, günlük, kısa vadeli gündemlerle hareket etmezse kanunun uygulanmasına yönelik sorun yaşanmayacaktır.”
‘Kadına yönelik şiddet cezalarının arttırılması gerekiyor’
Kadına yönelik şiddet, cezasızlık politikaları ve toplumun sesiz bir onayının birbirini tetikleyen etkenler olduğunu söyleyen Şilan Çelik, “Bunların önünün alınabilmesi için belirli yasalarda, Türk Ceza Kanunu’nda kadına yönelik suçlarda cezaların artırılmasına yönelik düzenlemeler yapılabilir. Yakın zamanda kadına yönelik yaralama suçları bakımında bir ceza artırımı öngörüldü, ancak yeterli değil. Kadına yönelik her türlü şiddete ilişkin cezaların artırılması gerekiyor. Bunlar önleyici bir yargı pratiği olabilir. Koruma tedbirlerinin uygulanacağı yasaların çok daha dikkatli bir şekilde uygulanması ve bunların uygulama alanlarının büyük bir ciddiyetle takip edilmesi gerekmektedir.”
‘Anayasada toplumsal cinsiyet eşitliği ile ilgili net ibare olmalı’
Kadınlar için ciddi yargısal reformlara ihtiyaç olduğunu ve bu reformlar ile toplumsal değişimin de sağlanacağını ifade eden Şilan Çelik, “Anayasada toplumsal cinsiyet eşitliği ile ilgili net ibarelerin olması gerekmekte ve bu net ibarelerin tüm kamu kurumları, bürokrasi ve yargı makamlarınca da dikkate alınacak şekilde bir tutum sergilenmesi gerekmektedir. Belediyelere kayım atanmasının sebeplerinden biri eşbaşkanlık sistemiydi. Bunun da önüne geçilmesi için Avrupa Yerel Özerlik Şartı’ndaki çekincelerin kaldırılması, yerel yönetimlerde kadın temsiliyetinin artırılması gerekiyor. Merkezi hükümetlerin yürüttüğü politikalar, atacağı adımlar maalesef yereldeki kadınlara yetişemeyebiliyor ve bu fırsat eşitsizliği yaratıyor. Bu sebeple yerel yönetimlerin güçlendirilmesi, kadınların yerelde çok daha hızlı bir şekilde hizmete erişebilmelerine olanak sağlanmalıdır. Bu anlamda ciddi yargısal reformlara ihtiyaç var” diye belirtti.
Anayasa değişikliğinin “toplumsal sözleşme” formu şeklinde olacağını ve bu sürece kadınların aktif katılımının önemine vurgu yapan Şilan Çelik, konuşmasını şu şekilde tamamladı: “Kadının adının geçmediği, kadının elinin değmediği bir anayasa yapmak mümkün olmayacaktır. Bu sebeple biraz daha açık bir şekilde kadının haklarını gözeten, kadının adının geçtiği bir anayasa yapmak gerekiyor. Anayasada yapılacak her değişiklik diğer kanunlara da sirayet edecektir. Yapılacak yargısal reformlar, diğer kamu kurumlarını, kadın alanında politika üretebilecek kurumları da etkileyecektir. Yargısal metinler ve reformlar hükümetin/ devletin dilini değiştirecek, bu dil insanlara da sirayet edecek ve toplumsal alanda bir farkındalık yaratacaktır."