Afganistan’da zorunlu göç krizi: İnsanlar sınırlara sıkıştı

Afganistan’da son kırk yıldır savaş ve istikrarsızlık içinde milyonlarca Afgan, hayatlarını kurtarmak için göç etmek zorunda kalıyor. Afganlar büyük bir umutla gittikleri yerlerde insanlık dışı muamelelere maruz kalıyor.

BAHARİN LEHİB

Afganistan- Taliban’ın yönetimi ele geçirmesinin ardından ülkede artan baskılar daha da çoğalırken ekonomik kriz de insanların yaşamlarını derinden etkiliyor. Afganistan halkı yaşanan çok yönlü krizlerle birlikte her an sayısı artan yerinden edilmelere tanıklık ediyor. Daha insani bir yaşam özlemiyle yer değiştirmek zorunda kalan Afganlar, gittikleri ülkelerde de ağır insan hakkı ihlallerine maruz kalıyor.

Son bir ayda İran’da yeni bir yaşam kuran Afganların işyerleri ve evlerinden zorla koparılarak sınır dışı edildikleri raporlara yansıdı. Son iki haftada 450 binden fazla insanın sınır dışı edildikleri belirtilirken yerlerinden edilenler İran-Afganistan sınırında en temel ihtiyaçlarından mahrum bir şekilde bekletiliyor. Sınırdan tüm dünyaya yansıyan bu insanlık dışı görüntülere karşı uluslararası kurumlar sessizliğini sürdürüyor.

Mevsimlik göçler

Afganistan özellikle son yılların en çok göç veren ülkeleri arasında sayılıyor. Savaş ve çatışmalar başlamadan önce Afganistan’da göç çoğunlukla kabile sorumluları tarafından engellenebiliyordu. Bu motivasyonla toplu göçlerin önüne geçilebiliyordu.  Göçler genellikle İran ve Hindistan’a yöneliyordu. Bu dönemde göç olgusu, siyasi veya zorunlu bir göçten ziyade, daha çok iş ve mevsimlik bir nitelik taşıyordu. Ancak ülkeye işgallerin başlamasıyla birlikte milyonlarca Afgan ülkelerini terk etmek zorunda kaldı. Özellikle Rus işgali sonrası Afganlar için toplu olarak ülkenin terk edilmesi anlamına geliyordu.

Rus işgali ve yaşananlar

Rus güçlerinin çekilmesi ve Dr. Necibullah hükümetinin düşmesinin ardından, iç savaşlar başladı. Büyük şehirler savaş alanlarına dönüştü ve göç dalgası devam etti. Bu dönemde, insanlar resmi belgelere ihtiyaç duymadan bu ülkelerde yaşayabildikleri için, Pakistan ve İran'a göç yaygınlığını sürdürdü. Bu iki ülkenin çeşitli yerlerinde mülteci kampları kuruldu. Bu göç, Afganlar ile İran ve Pakistanlılar arasında evliliklere yol açtı ve bu ailelerin çocuklarının bir kısmı ev sahibi ülkelerin vatandaşlığını alarak eğitimlerine orada devam etti.

İstikrar sağlanamadı

İlk Taliban yönetimi sırasında da göç devam etti ve hiçbir aile ülkeye geri dönmedi. ABD askeri işgali döneminde de sözde demokratik bir hükümetin kurulmasıyla birlikte güvenlik durumu ‘daha iyi’ olarak yorumlandı fakat istikrar sağlanamadı. Bu dönemde, özellikle İran ve Pakistan'da yaşayan çok sayıda göçmen Afganistan'a geri dönse de zaman geçtikçe, intihar saldırıları, patlamalar, Taliban'ın yeniden güçlenmesi gibi nedenlerle göç tekrar yoğunlaştı. Avrupa ve Amerika ülkelerinde yaşayan veya yıllarca Pakistan ve İran'da kalan göçmenler ise geri dönemedi.

En büyük göç dalgası

Dehşet ve umutsuzluğun eşlik ettiği en büyük göç dalgalarından biri, Taliban'ın yeniden iktidara gelmesiyle yaşandı. Kabil Havalimanı'nda uçaklardan düşen altı gencin ölümüne tanık olundu. Kadınlar, çocuklar ve yaşlılar ezilerek hayatını kaybetti ve birçok aile dağıldı. Havaalanında düzenlenen intihar saldırısında onlarca kişi hayatını kaybetti ve yaralandı. ABD, aileleri insansız hava aracıyla vurdu. Havaalanından kaçamayan ve yasal belgeleri olmayanlar, canlarını kurtarmak için İran, Pakistan ve Tacikistan gibi komşu ülkelere sığındı.

Bu ülkelere giderken, yasal belgelerin yüksek maliyeti ve güvenlik sorunları nedeniyle birçok Afgan, sınırları yasadışı yollardan geçmek zorunda kaldı. Yol boyunca sınır muhafızları tarafından insanlık dışı muameleye maruz kaldılar. Kimileri ise sınır hatlarında hedef alınarak katledildi. Özellikle İran ve Türkiye'de sınır görevlileri tarafından uygulanan işkence, cinayet ve kötü muameleye dair acı verici videolar dijital medyada paylaşıldı.

İnsanlar hapsediliyor, sınır dışı ediliyor

Bir Afgan özellikle Avrupa ülkelerine ulaşmayı başarsa bile, yol boyunca korkunç kabuslarla karşı karşıya kaldı. Son yıllarda birçok genç, Afganistan'daki işsizlik ve güvensizlik nedeniyle kendileri ve aileleri için göç etmeyi tercih etti. Afganistan kırk yılı aşkın süredir güvenlik, ekonomik ve eğitim istikrarsızlığı yaşıyor ve halk ülkeyi terk etmek zorunda kalıyor. İran ve Pakistan yıllardır belgesiz Afgan mültecileri tutukluyor, hapsediyor ve insanları sınır dışı ediyor. Ancak Kasım 2023'ten bu yana önce Pakistan, ardından İran, yasal belgeleri olan Afganlara da insanlık dışı muamelelerde bulunuyor.

Bulundukları yerlerde zaten kötü şartlarda yaşama tutunmaya çalışan Afganlar aynı zamanda gittikleri her yerde kölelik koşullarında çalıştırılıyor. Sonuç olarak, Afganistan'da göç kişisel bir tercih değil, siyasi, güvenlik, sosyal ve ekonomik krizlere zorunlu bir tepki olarak değerlendiriliyor. Afganistan'da sürdürülebilir barış, sosyal adalet ve insan hakları sağlanana kadar, göç birçok kişi için bir alternatif olarak duruyor. Ancak egemen güçlerin yarattığı bu karanlık zihniyete karşı mücadele etmek daha da önemli bir seçenek olarak karşımıza çıkıyor.