Üniversitelerde pankartlarla başörtü dayatması: Kadın öğrenciler geri adım atmıyor

İran ve Doğu Kürdistan’da kadın öğrenciler, “Jin, Jiyan, Azadî” ayaklanmasından bu yana artan baskılara rağmen geri adım atmıyor. Üniversitelerde başörtüsü dayatması ve ideolojik pankartlarla yürütülen baskılara karşı, genç kadınlar direnişi sürdürüyor.

SAYEH MOHEBB

Urmiye – İran ve Doğu Kurdistan’da özellikle “Jin, Jiyan, Azadî” ayaklanmasının ardından, kadın öğrenciler üzerindeki baskılar belirgin şekilde artış gösterdi. Üniversitelerde girişlerde denetimlerin sıkılaştırılması, güvenlik kameralarının yaygınlaştırılması ve öğrencilere yönelik baskıcı önlemler hayata geçirildi. Ancak asıl dikkat çeken unsur, kadınları hedef alan pankartların sayısındaki önemli artış oldu. Üniversitelerin eğitim binalarının tüm katlarında, kıyafet yönetmeliği ve ‘iffetli, makbul kadın’ tanımını örtülü kadın olarak dayatan bu pankartlar, halka açık şekilde sergileniyor.

Girişlerde kişisel detaylar denetleniyor

Kadın öğrenciler, son yıllarda üniversitelerde artan baskıcı uygulamalardan yakınıyor. Girişlerdeki ayrımcı uygulamalar ve denetimler, eğitim ortamını özellikle kadınlar için daha da zorlaştırıyor. Üniversiteye girişlerde kadınlar ve erkekler için ayrı kapılar oluşturulmuş durumda. Kadın öğrencilerin ifadelerine göre her girişte görevliler bekliyor ve paltonun boyu ile rengi, rujun tonu ya da saçların ne kadar dışarıda olduğu gibi kişisel detaylar denetleniyor. Uyarılar ise çoğu zaman aşağılayıcı bir dille yapılıyor.

Darya H. adlı bir öğrenci, yaşadıklarını şöyle aktarıyor: “Girişteki görevliler kadınların giymiş olduğu paltonun boyunu, rujun rengini ya da saçlarının ne kadar göründüğünü kontrol ediyor. Sonra da kadınlara ‘utanmaz’ ve ‘edepsiz’ gibi sözlerle hakaretlerde bulunuluyor. Müslüman bir kadının böyle olmaması gerektiğini belirtiyorlar.”

Darya H. ve onun gibi birçok öğrenci, üniversite ortamını özellikle kadınlar açısından baskı ve kontrolle kuşatılmış bir atmosfer olarak tanımlıyor.

İran devleti baskıyı arttırıyor

Sosyolog ve kadın hakları savunucusu Soraya K.'ye göre, İran toplumunda başörtüsü konusundaki tabular son üç yılda ciddi şekilde yıkıldı. Ancak İran İslam Cumhuriyeti bu dönüşüme baskıyı artırarak yanıt veriyor. Soraya K. rejimin üniversitelerde ve kamusal alanlarda başörtüsünü teşvik eden pankartları yaygınlaştırarak ideolojik bir sembol yaratmaya çalıştığını belirtiyor. Ancak bu politikanın giderek savunmacı bir karakter kazandığını ifade ediyor.

‘Rejimin söylemiyle alay etme bir direniş biçimine dönüştü’

Soraya K. “Bu propaganda artık saldırgan değil, daha çok savunma refleksi taşıyor. Sosyolojik açıdan bakıldığında, sürekli tekrar edilen bu mesajlar sembolik bir şiddet biçimi olarak da değerlendirilebilir. Pankartlar, öğrencilerin direnişini kırmak için rejimin söylemini sürekli olarak hatırlatıyor” sözlerine dikkat çekiyor. Ancak Soraya K.’ye göre bu yöntemler etkisini yitiriyor. Yeni neslin, başörtüsü takmamayı tercih etme gibi gündelik davranışlarla bu sembolleri etkisizleştirdiğini ve hatta rejimin söylemiyle alay etmenin bir direniş biçimine dönüştüğünü söylüyor.

Akademik alanlarda propagandanın sürekli tekrarlanması

Siyasi analistlere göre, İran İslam Cumhuriyeti için başörtüsü yalnızca bireysel bir kıyafet tercihi değil, aynı zamanda rejimin ideolojik kimliğinin temel bir unsuru. Bu nedenle, başörtüsünden taviz verilmesi siyasi bir geri adım ve rejim açısından bir yenilgi olarak değerlendiriliyor. Akademik alanlarda propagandanın sürekli tekrarlanması, toplumun bu zorunluluğu artık kabul etmediği bir ortamda, rejimin meşruiyetini ve kültürel otoritesini koruma çabasına işaret ediyor. Uzmanlara göre, üniversitelerde yaygın şekilde yer alan başörtüsüyle ilgili pankartlar, rejimin otoritesini pekiştirmeye yönelik bir güç gösterisi olmaktan çok, siyasi ve toplumsal kaygıların örtük bir itirafı niteliğinde. Bu durum, toplumun direnç gösterdiği bir konuda baskıyı “normal” hâle getirme girişimi olarak yorumlanıyor.

Başörtüsü takmayan öğrencilerde gözle görülür artış

Urmiye gibi şehirlerdeki üniversitelerden gelen bilgilere göre, 2022’deki kitlesel protestolar sırasında, üniversite güvenlik görevlileri dahi öğrencileri örtünme konusunda uyarmayı reddetti. Bu dönemde, sınıflarda başörtüsü takmayan kadın öğrenci sayısında gözle görülür bir artış yaşandı. Ancak protestoların üzerinden üç yıl geçmesine rağmen, birçok üniversitede baskı mekanizmaları daha da sistematik hâle geldi. Giriş-çıkışlar artık elektronik sistemlerle denetleniyor; örtünme kuralları ise öğrenciler üzerinde baskı kurmanın ve hatta derslerden dışlamanın temel aracı hâline gelmiş durumda. Tüm bu baskılara rağmen, kadın öğrencilerin mücadelesi sekteye uğramadı. Aksine, bu süreç genç kadınlar arasında direnişin gerekliliğine dair farkındalığın artmasına yol açtı.