Şam’dan Qamişlo’ya ilk yolculuk: Newroz’un bir parçasıydım

Newroz, Kürt halkının maruz kaldığı zulüm ve baskıdan özgürlüğe kavuşmasını simgeler. Ben de bu yıl Şam’dan ilk defa Qamişlo’ya giderek, bu büyüleyici atmosfere tanıklık etti. İçimde hissettiğim aidiyet duygusu, Newroz’un bir parçası gibi hissettirdi.

RAMA HALAF

19 Mart akşamı, Şam’dan Qamişlo’ya giden otobüste koltuğuma oturmuş, Qamişlo’ya uzanan uzun yolu düşünüyorum. Daha önce hiç gitmediğim bir yer... Bu sadece sıradan bir ziyaret değildi; Kürt arkadaşlarımla birlikte Newroz kutlamalarına ilk kez katılacak olmanın heyecanını taşıyordum. Yolculuk başladığı andan itibaren, içimde garip bir heyecan ve merak duygusu vardı.

20 Mart sabahı güneşin doğuşuyla Qamişlo’ya vardım. Arkadaşlarım bana sıcak bir karşılama hazırlamıştı. Şehir, ulusal bayram için canlanmıştı. Kutlama ritüellerini büyük bir coşkuyla anlatıyorlardı ve ben her detayı öğrenmeye çalışarak, heyecanla dinliyordum. Bu bayram, onlar için baskıdan kurtuluşun ve özgürlüğün sembolüydü.

Newroz ateşi, özgürlüğün sembolü

Güneş batmaya başladığında, kutlamaların en önemli anlarından biri geldi, Newroz ateşinin yakılması. Geniş bir meydanda toplandık; yüzlerce insan meşaleler taşıyor ve yanan ateşin etrafında halaylar çekiyordu. Manzara etkileyici ve büyüleyiciydi; ateşin alevleri karanlıkta dans ediyor, Kürt ezgileri gökyüzüne yükseliyordu. İnsanlar el ele tutuşarak halka oluşturmuştu.

Arkadaşlarımdan birinin elini tuttum ve onlarla birlikte halaya durdum. O an, garip bir uyum ve aidiyet hissettim; sanki yıllardır bu kutlamaların bir parçasıydım.

Kürt ulusal giysileri: Kimliğe dokunmak

Eve döndüğümüzde bayram kıyafetlerini hazırlamaya başladık. İlk defa geleneksel Kürt kıyafetini giydim ve bu bambaşka bir histi; sanki yeni bir kimliğe bürünmüştüm. Bu sadece bir elbise değildi, bu kıyafet o büyük günün ruhunu ve kimliğini taşıyordu.

Newroz sabahı: Unutulmaz bir gün

21 Mart sabahı, bayram resmen başladı. Binlerce kişiyle birlikte meydanlara çıktık. Bayraklar gökyüzüne yükselmiş, etraf rengârenk olmuştu. Her şey canlı ve coşkulu görünüyordu: müzik, halaylar, kahkahalar ve hatta hava bile kutlamanın kokusunu taşıyordu. Kendimi tamamen bu atmosfere kaptırdım ve zamanın nasıl geçtiğini fark etmeden onlarla birlikte dans ettim.

Günün sonunda, bir sokağın köşesine oturdum. Çocuklar sevinçle koşuyor, yaşlılar bir araya gelmiş sohbet ediyor, gençler ise hala şarkı söyleyip halaylar çekiyordu. Duygularla dolu bir gündü; mutluluk, aidiyet ve hayranlık iç içe geçmişti. O an anladım ki, ben sadece bir ziyaretçi değildim; bu bayramın, bu hikâyenin bir parçasıydım. Newroz’un hikâyesi, hafızamda daima canlı kalacak.