Şam’dan geçiş anayasası tepkisi: Çok kimlikliliğe karşı adaletsiz bir dışlama
Şam’da yaşayan kadınlar, geçiş anayasasında açık bir şekilde etnik çeşitliliğin görmezden gelinmesinden dolayı duydukları endişeyi dile getirerek, bu durumun, Suriye’nin çok kimlikli yapısına karşı adaletsiz bir dışlama anlamına geldiğini belirttiler.

RAMA HALAF
Şam- Suriye’de cihatçı Heyet Tahrir El Şam’ın (HTŞ) uygulamaya koyduğu geçiş anayasası etrafında yürütülen tartışmalar, yalnızca hukuki ya da teknik bir reform sürecinden ibaret değil. Aksine, bu tartışmalar ülkenin gelecekteki kimliğini, vatandaşlık tanımını ve toplumsal sözleşmesini yeniden inşa etme çabasını ifade ediyor. Bu bağlamda, anayasanın giriş bölümünde yer alan ve devletin resmi adını tanımlayan “Suriye Arap Cumhuriyeti” ifadesi dahi tek başına özellikle Arap olmayan etnik topluluklar açısından derin bir dışlanmışlık duygusu yaratıyor.
Suriye’nin resmi adında yer alan "Arap" vurgusu, 20’nci yüzyılın ortalarından itibaren Arap milliyetçiliğinin etkisiyle şekillenmişti. 1963'te Baas Partisi’nin darbe ile iktidara gelişiyle birlikte, devletin kurumsal yapısı ve ideolojik yönelimi Arap kimliği ekseninde biçimlendi. Bu durum, ülkede yaşayan Kürt, Süryani, Ermeni, Çerkes, Türkmen ve diğer etnik grupların sistematik olarak görmezden gelinmesine, dışlanmasına yol açtı. Geçiş anayasasında da aynı ismin var olması tekçi zihniyetin devam edeceğinin işareti olarak yorumlanıyor.
Şam’da mikrofon uzattığımız kadınlar anayasanın Suriye’nin çok kültürlü, dilli ve inançlı yapısını kapsayacak bir içerikte olması gerektiğini vurgulayarak, ülkenin adındaki ‘Arap’ ibaresinin inkâr politikasını ifade ettiğini kaydetti.
‘Anayasa tüm tarafların taleplerini karşılayacak şekilde yeniden yazılmalı’
Belli kesimlerin anayasaya olumlu yaklaştığını fakat ülkenin büyük bir kesiminin tepki gösterdiğini söyleyen Kürt halkından İman Ramazan, "Ancak Suriye toplumu, etnik ve kültürel olarak çok karmaşık ve zengin. Ben bir Kürt olarak, kendi etnik kimliğimi tıpkı Çerkesler, Ermeniler gibi ifade etme hakkına sahibim. Bu nedenle anayasanın tüm tarafların taleplerini karşılayacak şekilde yeniden yazılmasını istiyorum” dedi.
‘Devletin kimliğini yeniden tanımlamak gerekiyor’
Suriye halklarının 54 yıllık Esad rejiminin ayrımcı ve dışlayıcı politikalarına karşı ayaklandığını hatırlatan Sîvan Hac Ali ise, uygulamaya konulan geçiş anayasasının halkların beklentisini karşılamadığını kaydetti. Sîvan Hac Ali sözlerine şöyle devam etti:
"Suriye halkı, geçici hükümetin bu dışlayıcı tutumuna karşı protestolar düzenledi. Çünkü bu halk sadece Araplardan oluşmuyor; Kürtler, Asuriler, Ermeniler de var. Ülkenin adının ‘Suriye Cumhuriyeti’ olarak değiştirilmesini, Suriye’nin birliği ve tüm halkların eşitliği açısından gerekli görüyorum. Ülkenin isminde 'Arap' kelimesinin kalması artık yeterli değil. Devletin kimliğini yeniden tanımlamak isteyen güçlü bir istek var. Bu yeni kimlik, hiçbir kesimi dışlamamalı, aksine eşit haklara sahip bir toplumu temel almalıdır.”
İsim tartışması sembolik değil bir sınav
Geçiş anayasasının imzalandığı 12 Mart’tan bu yana halkların güçlü itirazları devam ediyor. Bu itirazlar içinde belli bir kesim ülkenin ismini değiştirme kararının sembolik olarak önemli bir ulusal uzlaşı adımı olacağına ve tekçi milliyetçiliğin sona erdiğinin bir işareti olacağına inanıyor. Uzun yıllar süren savaş ve bölünmenin ardından hâlâ toparlanmaya çalışan bir ülkede, isim meselesi yalnızca yüzeysel bir konu değil; yeni devletin tüm vatandaşlarını, dillerini, aidiyetlerini ve umutlarını yansıtan bir sosyal sözleşme kurma kapasitesinin gerçek bir sınavı olarak görülüyor.