Şam’da kadınlar etkinliklerden dışlanıyor: Sahnede sesimizi duyuracağız
Suriye’de kadınlar, kültür sanat etkinliklerinden dışlanıyor. Bazı etkinliklere kadınlar alınmazken, bazılarında ise özel bölmelere alınarak ayrımcılığa uğruyor. Duruma tepki gösteren Nesrin Mahmud, “Sahnenin ortasında sesimizi duyuracağız” diyor.

RAMA XALAF
Şam- Baas rejiminin 8 Aralık 2024 tarihinde devrilmesi sonrası cihatçı Heyet Tahrir El-Şam (HTŞ) geçici yönetim kurdu. Kurulan geçici yönetim, her ne kadar ilk etapta demokrasi ve eşitlik söylemlerini dillendirse de Alevi, Hıristiyan, Durzilere dönük gerçekleştirdiği soykırım saldırıları ve kadınların kamusal alandaki varlığına dönük getirilen yasaklarla kısa sürede zihniyetini gösterdi.
HTŞ, kadınları en çok kültür sanat alanında görünmez kılmak istiyor. Her alanda örgütlenerek mücadele yürüten kadınlar ise geri adım atmayarak; emek, yetenek ve çabayla ortaya çıkardıkları kültürel ve sanatsal ürünlerini özgür bir Suriye’de sergilemek için mücadele ediyor. Son olarak yapılan fiili yasakla; Şam’da kültür sanat etkinliklerinin çoğuna ya kadınlar alınmıyor ya da özel bölümlere ayrılıyor.
Bu yasaklara, ayrımcılığa tepki gösteren Feminist aktivist Nesrin Mahmud, kadınlar olarak sahnenin ortasında seslerini duyuracaklarını belirtiyor.
‘Kadınlar için yer vardır’
Yaşanan durumu “Yumuşak dışlama” olarak tanımlayan Nesrin Mahmud, bir şiir gecesi davetinde “Kadınlar için yer vardır” ifadesini okuduğunda yaşadığı rahatsızlığı şöyle anlatıyor:
“Bu ifade yüzeyde olumlu gibi görünse de aslında büyük bir ayrımcılığı gizliyor. Sanki kadınların varlığı istisnai bir durummuş gibi özel bir alan ayrılması gerekiyor. Oysa kültür, sanat herkesin, kadınların da doğal hakkı olmalı. Böyle söylemler kadınların kültürel ortamın asli parçası olmadığını, sadece özel bir izinle var olabileceklerini düşündürüyor.”
‘Kadınlara etkinliklerde küçük alanlarda yer veriliyor’
Nesrin Mahmud’a göre; bu yaklaşım kadınları küçümseyen ve katılımını sınırlandıran bir zihniyetin ürünü olduğunu şöyle ifade ediyor:
“Kadınlara etkinliklerde sadece görünüm için, küçük alanlarda yer veriliyor. Ancak karar alma, içerik belirleme ve finansman süreçlerinde kadınlar ya yok sayılıyor ya da kenara itiliyor. Kadınların seslerini yükseltmeleri çoğu zaman sorun çıkaran veya abartılı olarak görülüyor.”
‘Devrim, değişim fırsatı olmaktan çok eski yapıların üretilmesi oldu’
Baas rejiminin uygulama ve zihniyetinin geçici yönetimle devam ettirildiğini söyleyen Nesrin Mahmud, “Sansür yok, ama kadınlar sistematik olarak görmezden geliniyor. Devrim, gerçek bir değişim fırsatı olmaktan çok, eski yapıların yeniden üretilmesi oldu. Kadınlar sadece özgürlük sloganları için sahneye çıkarılıyor ama karar ve finansman süreçlerinde yoklar” diye belirtiyor.
‘Kadınlar hâlâ masada bir yer için mücadele ediyor’
Nesrin Mahmud, Suriye kadınlarının devrimden beri kültürel alanda önemli işler başardığını da şu sözlerle hatırlatıyor: “Yazdılar, çevirdiler, yönettiler, çizdiler, platformlar kurdular, girişimler başlattılar. Ama bu emekler gerçek anlamda tanınıyor mu? Kadınlar hâlâ masada bir yer için mücadele ediyor.”
‘Kadınlar özel bir köşe değil, sahnenin gerçek paydaşları olmak istiyor’
Nesrin Mahmud, kadınların artık sadece görünür olmak değil, kültür ve sanatın tam merkezinde yer almak istediğini şöyle vurguluyor: “Biz kadınlar özel bir köşe değil, sahnenin gerçek paydaşları olmak istiyoruz. Kültür, sanatta istisna değil, kural olmalı. Aksi takdirde kültürel ortam ne kadar çok etkinlik barındırırsa barındırsın eksik kalır.”
‘Sahnenin tam kalbinden sesimizi duyurmak istiyoruz’
Son olarak, kadınların talebinin sadece katılım değil, eşitlik ve tanınma olduğunu dile getirerek, “Kadınlar olarak her yerde olmak hakkımızdır, ayrım olmadan. Biz sadece sahnenin dışından değil, tam kalbinden sesimizi duyurmak istiyoruz. Kadınlar ne ek fikir ne özel bir bölüm ne de hoş bir misafir olmalıdır. Eğer bu görülmüyorsa, orası kadınlar için değil, onları sadece etkisiz bir köşeye hapseden bir yerdir” diyor.