'Öcalan ile görüşmek istiyorum' kampanyası başlıyor

“Abdullah Öcalan’a Özgürlük, Kürt Sorununa Çözüm” hamlesinin sözcüleri, Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan ile görüşme sağlamak için “Öcalan ile görüşmek istiyorum” kampanyasının başlayacağını duyurdu.

Haber Merkezi- Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın özgürlüğü ve Kürt sorununa çözüm için 10 Ekim 2023’te başlayan "Abdullah Öcalan’a Özgürlük, Kürt Sorununa Çözüm" hamlesi kapsamında Kürdistanlılar ve dostları topyekûn bir eylemlilik başlattı.

Hamlenin sözcüleri Hatip Dicle, Zübeyde Zümrüt ve Sinan Önal, Fırat Haber Ajansı’nın (ANF) sorularını yanıtlayarak, “Öcalan ile görüşmek istiyorum” kampanyasının başlayacağını duyurdu.

Sinan Önal, Abdullah Öcalan’ın barış için rolünün belirleyici olduğunu belirtti. Bugün yaşanan tartışmalarda Abdullah Öcalan’ın müzakereci kimliği ve halklar arasında köprü kurma kapasitesinin altını çizen Sinan Önal, “Türkiye devleti, bu tarihi deklarasyonun ardından siyasi ve hukuki adımlar atarak müzakere zeminini yaratmalı, Kürt halkının haklarını tanıyan yasal reformları hayata geçirmelidir. Bu sürecin başarısı, demokratik bir anayasa ile güvence altına alınacak eşit yurttaşlık haklarıyla doğrudan ilişkilidir” dedi.

Sürecin yürüyebilmesi için uluslararası güçlerin de rol oynayabileceğini hatırlatan Sinan Önal, PKK’nin “terör listesinden” çıkarılması gerektiğini ifade etti. Sinan Önal şöyle devam etti: “Avrupa'daki devletler ise Türkiye üzerinde baskı oluşturarak hem Kürt halkının meşru taleplerini tanımalı hem de militarizmin dışında bir çözüm için yasal destek sunmalıdır. Bu, onlarca yıllık çatışmayı sona erdirip diyalog, adalet ve demokrasiye dayalı yeni bir aşamaya geçiş için tarihi bir fırsattır. Bu sürecin Kürt halkı açısından bir özgürlük baharı, Türkiye açısından ise demokrasi baharı olarak değerlendirilmesi gerekmektedir. Ortadoğu'nun kalbinde yükselen bu barış çağrısı, yalnızca Türkiye için değil, bölgesel barış ve istikrar açısından da belirleyici olacaktır.”

‘Küresel hamlenin 3’üncü aşamasındayız’

Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın 27 Şubat'ta yaptığı çağrıyı küresel hamlenin üçüncü aşaması olarak değerlendiren Zübeyde Zümrüt, "Bu çağrı, sadece bir metin değil, aynı zamanda Kürt sorununun demokratik çözümü için bir yol haritası ve politik bir vizyon sunmaktadır" diye konuştu.

“Umut hakkı” tartışmalarına da değinen Zübeyde Zümrüt, “Hukukçular bu çerçevede ‘umut hakkı’na dikkat çekiyor. Avrupa Konseyi de geçtiğimiz yıl Eylül ayında, ağırlaştırılmış müebbet hapis uygulamasına ilişkin reformun Eylül 2025’e kadar Türkiye tarafından gerçekleştirilmesini mutlak bir şart olarak koşmuştu.  Dolayısıyla bu adımın artık atılması gerekiyor. Kampanyamız aynı zamanda tüm siyasi tutsakların serbest bırakılmasını da hedeflemektedir. Bu yönlü çalışmalarımız yoğunlaşarak sürecektir.

Hem Türkiye içinde hem de uluslararası alanda eş zamanlı yürütülen bu kampanya, yeni bir demokratik sürecin temel taşlarını döşemektedir” dedi.

‘Türkiye’ye baskı yapılması için çalışmalar sürecek’

Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi’nin haziran ayı sonunda gerçekleşecek 86. oturumunu hatırlatan Hatip Dicle de bu oturumda ‘umut hakkı’ düzenlemesinin yürürlüğe girmesi için Türkiye'ye baskı yapılması amacıyla çalışma yürüteceklerini duyurdu.

Hatip Dicle, “Avrupa kurumlarının artık somut adımlar atması ve Türkiye’nin yükümlülüklerini yerine getirmesini sağlaması gerekiyor” dedi. Avrupa Parlamentosu'nun geçtiğimiz hafta kabul edilen Türkiye raporunda, Önder Apo'nun 27 Şubat çağrısından övgüyle bahsedildiğini belirten Dicle, “Bu, Avrupa siyasetinde Kürt sorununa dair anlayışın derinleştiğini ve çözüm beklentisinin kurumsallaştığını göstermektedir” değerlendirmesinde bulundu.

‘Öcalan ile görüşmek istiyorum’ kampanyası

İşkenceyi Önleme Komitesi'nin (CPT) 2 buçuk yıl önce yaptığı İmralı ziyaretine dair raporunu hâlâ yayınlamadığına dikkat çeken Hatip Dicle, “CPT’nin geçtiğimiz günlerde Türkiye’yi yeniden ziyaret etmesine rağmen İmralı’ya gitmemesi ciddi bir endişe kaynağıdır. Bu konular, ilgili hukukçular ve insan hakları grupları tarafından gündemde tutulmaktadır. Hukuki ve vicdani sorumluluklarını yerine getirmeyen kurumlar, kamuoyunun güvenini zedelemektedir” diye konuştu.

“Öcalan ile görüşmek istiyorum” sloganıyla yeni bir küresel mektup kampanyasının başlatılmasının beklendiğini duyuran Hatip Dicle, bu kampanyanın barış ve özgürlük iradesine sahip çıkan uluslararası kamuoyunun vicdanı olduğunu ifade etti.

Hatip Dicle, konuşmasını şu sözlerle sonlandırdı: “Nelson Mandela’nın Güney Afrika’da ‘De Klerk’ yönetimiyle yaptığı barış müzakereleri bunun en yakın ve ilham verici örneğidir. Mandela’nın özgürlüğüyle birlikte ülke demokratikleşmiş, siyahi halk kendi kaderini tayin etmiştir. Benzer şekilde, Türkiye’de de barış ve demokrasi yan yana ilerleyebilir. Bu da benzer şekilde, birlikte ve toplumsal mutabakatla inşa edilecek bir süreçtir. Bu sürecin inşası için kampanyamızın tüm bileşenleri, Türkiye’yi cesaretlendirici adımlar atmaya devam edecek, barış gündemini diri tutmayı sürdürecektir. Herkesin sorumluluk alacağı, herkesin söz hakkına sahip olacağı yeni bir toplumsal sözleşme için mücadelemiz kararlılıkla sürecektir.”