İran’daki çatışmalar ev içi şiddeti arttırdı
İran’da İsrail’in saldırıları ile başlayan ve 12 gün süren savaşla birlikte kadınlara yönelik ev içi şiddet de arttı. Kadınlar savaşla birlikte danışma hatlarının sustuğunu, sığınma evlerinin kapılarını kapattığını anlattı.

VIYAN MEHRPERWER
Mahabad- İran ile İsrail arasında yaşanan 12 günlük savaşın ardından gözler askeri ve siyasi gelişmelere çevrilmişken, ev içi şiddetin arttığı gelen bilgiler arasında.
Dünya Sağlık Örgütü ve UN Women gibi kuruluşlara göre, savaş dönemlerinde ev içi şiddet iki kat artıyor. Irak, Suriye, Lübnan ve Filistin’de yapılan araştırmalar, kadınların yüzde 25 ila yüzde 55’inin savaş sırasında ya da sonrasında fiziksel, ekonomik ya da psikolojik şiddete maruz kaldığını gösteriyor. İran’da da durum farklı değil: savaşın başlamasıyla birlikte kadınlara yönelik şiddet arttı.
Resmi veri yok
İran’da ev içi şiddete dair resmi istatistikler paylaşılmıyor. Ancak savaşın ardından birçok şehirden kadın katliamları haberleri geldi. Örneğin 22 Haziran’da Abdananlı öğretmen Mahbube Delaveri, evli olduğu erkek tarafından katledildi. Ateşkes sonrası kimliği ortaya çıktı.
Urmiye, Kirmanşah, Nişabur, İlam ve Pîranşar gibi birçok kentte savaş sonrası kadınların katledilme oranlarında artış yaşandı. Bazı kadınlar ise şüpheli şekilde yaşamını yitirdi.
Sessizlik, korku ve izolasyon
Konuya ilişkin görüş aldığımız kadınlar “Ekonomik, fiziksel, sözlü ve benzeri şiddet türleri, toplumun en görünmeyen katmanlarında gizleniyor” diyor. Lale S, "Savaş sırasında işsiz kalan eşim birkaç aylık birikimimi hesabımdan çekti. İtiraz etmeye bile hakkım yoktu" diyerek anlatıyor yaşadıklarını.
Kadınlara karşı yasal ve kültürel baskıların yoğun olduğu İran’da, savaşla birlikte birçok psikolojik danışma hattı devre dışı kaldı, kadınlara destek sunan kurumlar ya kapatıldı ya da sınırlandırıldı.
Savaşın en büyük etkisi Tahran’da hissedilse de özellikle internetin kesildiği şehirlerde kadınlar tam bir sessizlik ve yalnızlık içine itildi.
Şima Q. şöyle anlatıyor: "Ailem Güney Kürdistan’da yaşıyor ve onlara ulaşma imkânım yoktu. Eşimle ciddi sorunlar yaşadım, sürekli beni evden atmakla tehdit ediyordu. O an kimsem yoktu ve korku içindeydim, çünkü daha önce de bunu yapmıştı."
Evin S. ise yaşadığı olayı şu şekilde dile getiriyor: "Eşimin kardeşi, aile içi anlaşmazlık nedeniyle beni suçladı ve tartışma sonrası bana şiddet uyguladı. Kendi ailemin evine döndüm ama Tebriz'de yaşadığımız için savaş koşullarında ona dava bile açamadım."
22 yaşındaki Atena S., Tahran’da yaşıyor, yaşadıklarına dair şunları söylüyor:
"Ev ortamına hiçbir zaman dayanamadım, çalışmak benim için bir kaçış yoluydu. Ama bu on iki günde babamın yanında kalmak zorunda kaldım. "
Kadın dayanışmasının önemi
Savaş sonrası, ülkede yüzlerce kişi casusluk ve İsrail’le iş birliği suçlamasıyla tutuklanırken, güvenlik atmosferi daha da ağırlaştı. Kadınlar, sessizliğe itildiler. Kadına karşı şiddeti önleyecek kapsamlı bir yasa yok, yeterli sayıda sığınma evi de bulunmuyor. Erkek egemen zihniyeti ise şiddete maruz bırakılan kadınları çaresiz bırakıyor. Bu ortamda devlet şiddeti, diğer şiddet biçimlerinin de ötesine geçiyor.
Bukan’da yaşayan kadın hakları aktivisti Kajal şöyle konuşuyor:
"Kadınlar bu tür savaşların ötesini görebilmeli. Her şeyden önce bir zihinsel devrime ihtiyacımız var. Bu devrim kendimizden başlayıp kadınlar arasında evrensel bir dayanışmaya dönüşmeli. Biz kadınlar barışın savunucusuyuz. Savaş her yönüyle kadına ve yaşama karşıdır."