İHD Amed Şubesi 9 yıllık hak ihlali raporunu açıkladı

İHD Amed Şubesi, 9 yıllık hak ihlali raporunun sonuçlarını açıkladı. Rapora göre 361 gösteriye müdahale edildi, 570’i yasaklandı ve en az 27 bin kişi gözaltına alındı.

Haber Merkezi- İnsan Hakları Derneği (İHD) Amed Şubesi, 2015- 2024 yılları arasında hazırladıkları "Toplantı ve Gösteri Yürüyüşü Özgürlüğü ile Kişi Özgürlüğü ve Güvenliği Haklarına Yönelik İhlal" raporunun sonuçlarını kamuoyuyla paylaştı.

İHD Amed Şubesi’nde yapılan açıklamaya İHD Onursal Başkanı Akın Birdal ile çok sayıda kişi katıldı. İlk olarak konuşan İHD Amed Şubesi Başkanı Ercan Yılmaz, 24 Temmuz'dan bu yana tüm taraflara sorunların diyalog ve müzakere ile çözülmesi için çağrılarda bulunduklarını belirterek barış nöbetleri tuttuklarını getirdi. Ercan Yılmaz, bir ülkenin demokrasi karnesini tüm dünyaya göstermek istediklerine dikkat çekti. Raporun incelenmesi halinde ihlallerin "korkunç" bir boyuta ulaştığının görüleceğine işaret eden Ercan Yılmaz, “Siyasi iktidara Kürt meselesinin barışçıl çözümü için bir kez daha çağrıda bulunmak istiyoruz" şeklinde konuştu. Kısa konuşmanın ardından Ercan Yılmaz raporun sonuçlarını paylaştı.

Toplantı ve gösteriler yasaklandı

Raporda, 2015-2024 yılları arasını kapsayan verilerin, Türkiye’de insan hakları ve medeni haklara yönelik baskının artarak vahim düzeylere ulaştığı, sivil alanın ise gittikçe daha fazla daralmakta olduğunu gözler önüne serdiği belirtildi. “Toplantı ve gösterilerin”, 24 Temmuz 2015 tarihinden bu yana Valiliklerin ve Kaymakamlıkların hukuk dışı ve keyfi bir biçimde aldığı kararlar ile yasaklandığı belirtilen raporda, yasaklamaların kimi kentlerde süresiz, kimi kentlerde ise 15 günde bir ya da her ay yenilendiği kaydedildi. Raporda, “Sadece 2024 yılının 24 Temmuz tarihine kadar idari makamlar tarafından 60 kez çeşitli toplantı ve gösteriler hakkında yasaklama kararı açıklanmış, kolluk güçleri tarafından 36 toplumsal gösteri veya açık hava toplantısına müdahale edilmiştir” ifadelerine yer verildi.

İhlaller sıralandı

Raporda yıl yıl yaşanan ihlaller ise şu şekilde ifade edildi:

* “2015: Polisler tarafından 56 toplantı ve gösteriye müdahale edildi, 2 bin 975 gözaltı, 857 tutuklanma, bin 931 ev baskını, kolluk görevlilerinin müdahalesi sonucu 69 kişi yaralandı.  Toplumsal gösterilere müdahalesi sonrası 20 kişi yaşamını yitirdi. Toplamda 5 bin 909 ihlal yaşandı.

* 2016: 78 toplantı gösteri müdahale, 6 bin 860 gözaltı, bin 724 tutuklama, 3 bin 556 ev baskını, 38 toplantı ve gösteri engellemesi, toplumsal gösterilere müdahale sonucu 54 yaralama ve 4 ölüm, toplamda 12 bin 314 hak ihlali yaşandı.

* 2017: 17 toplantı ve gösteriye müdahale, 3 bin 878 gözaltı, 788 tutuklama, 2 bin 900 ev baskını, 19 gösteri ve yürüyüş yasağı, kolluk müdahalesiyle 65 yaralanma, 1 ölüm toplamda 7 bin 668 hak ihlali yapıldı.

* 2018: 13 gösteri ve toplantıya müdahale, 2 bin 837 gözaltı, 496 tutuklama, 2 bin 368 ev baskını,26 gösteri ve toplantı yasağı, bunlara müdahalelerde 9 yaralanma, toplamda 5 bin 749 ihlal yaşandı.

* 2019: 58 gösteri ve toplantıya müdahale, 2 bin 987 gözaltı, 511 tutuklama, 2 bin 81 ev baskını, 60 toplantı ve gösteri ertelenmesi, kolluk müdahalesiyle 167 kişi yaralandı. Toplamda 5 bin 864 ihlal yaşandı.

* 2020: 19 toplantı gösteriye müdahale, bin 550 gözaltı, 312 tutuklama, bin 345 ev baskını, ertelenen ve yasaklanan toplantı ve gösteri bin 345, ertelenen ve yasaklanan 72, kolluk müdahalesi sonucu yaralama 1 olmak üzere 3 bin 299 hak ihlali yapıldı.

* 2021: 20 toplantı ve gösteriye müdahale, bin 741 gözaltı, 313 tutuklama, bin 461 ev baskını, 70 erteleme-yasaklama, 5 yaralanma toplam 3 bin 610 hak ihlali yer aldı.

* 2022: 19 gösteriye müdahale, 2 bin 143 gözaltı, 194 tutuklama, bin 109 ev baskını, 135 ertelenen, yasaklanan gösteri, kolluk müdahalesi ile 7 yaralı, toplamdan 3 bin 607 ihlal yer aldı.

* 2023: Müdahale edilen toplantı gösteri sayısı 45, bin 809 gözaltı, 304 tutuklama, 951 ev baskını, 89 yasaklama, kolluk müdahalesiyle 6 yaralanma toplamda 3 bin 204 hak ihlali yer aldı.

* 2024: 36 gösteri ve toplantıya müdahale, bin 204 gözaltı, 178 tutuklama, 546 ev baskını, 60 ertelenen-yasaklanan gösteri, kolluk müdahalesiyle 53 yaralanma toplamda 2 bin 77 ihlal yer aldı.”

Raporda, ayrıca Kürdistan kentlerinde kolluk güçleri tarafından müdahale edilen toplumsal gösteri ve yürüyüş sayısının en az 361, ertelenen ve yasaklanan gösteri sayısının ise en az 570 olduğu tespit edildiği bilgisi paylaşıldı.

En fazla ihlal 2015-2019 yılları arasında tespit edildi

Raporda bölgede çatışmalı sürecin tekrardan başlama miladı olarak kabul edilen 24 Temmuz 2015 tarihinden 24 Temmuz 2024 tarihinde kadar geçen 9 yıllık sürede Kürt sorunuyla ilgili olarak “Kişi Özgürlüğü ve Güvenliği” hakkına yönelik ihlallere dair de en az 27 bin 984 kişi gözaltına alındığı, 5 bin 677 kişi tutuklandığı, 18 bin 248 ev-iş yeri baskına uğradığı belirtildi. Gözaltı, tutuklama ve ev-iş yeri baskınlarının en çok gerçekleştiği yıllar ise 2016 ve 2019 olarak açıklandı. Raporda, 9 yıllık süreçte toplumsal gösteri ve yürüyüşlerde yaralanan toplam yurttaş sayısı ise en az 436 olduğu tespiti raporda kaydedildi.

Raporda, şu ifadelere yer verildi: “Kürt meselesinin diyalog ve müzakere yöntemleri ile çözümü fikrinden vazgeçilmesi akabinde çatışmalı sürecin tekrardan başlamasıyla birlikte kolluk görevlilerinin toplumsal gösterilere müdahalesinin artarak devam ettiğini tespit etmiş bulunmaktayız. Kolluğun neden olduğu ölüm ve yaralanma çeşitleri incelendiğinde özellikle biber gazı kapsülü ve plastik mermi isabet etmesi sebebiyle yaralanmaların ortaya çıktığı görülmektedir.”

‘Hak ihlallerine son verilmeli’

Raporda talepler ve öneriler ise şöyle sıralandı:

“*Türkiye Cumhuriyeti Anayasası ile Medeni ve Siyasi Haklara İlişkin Uluslararası Sözleşme ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi dahil Türkiye’nin onayladığı uluslararası sözleşmeler tarafından korunan toplantı ve gösteri yürüyüşü ile kişi özgürlüğü ve güvenliği hakkına her koşul altında riayet edilmeli ve bu bakımdan devlet; negatif ve pozitif yükümlülüklerini yerine getirmelidir.

*Olağan dönemlerde idari amirlere toplantı ve gösteri özgürlüğünü süresiz bir biçimde yasaklama ve diğer olağandışı kısıtlamaları uygulama imkanı veren mevzuat hükümleri iptal edilmelidir;

*Kamu otoritelerine mevzuatta, özellikle de 2911 sayılı Kanun’da, toplanmaların yeri ve güzergahına yönelik makul olmayan kısıtlamalar getirmesine imkan veren hükümler iptal edilmelidir.

 *Kamu otoritelerine mevzuatta, özellikle de 2911 sayılı Kanun’da, Türkiye bakımından bağlayıcı olan ve güç kullanımının ancak son çare olarak ve gereklilik, orantılılık ve de kanunilik ilkeleri çerçevesinde sıkı biçimde uygulanmasını gerektiren uluslararası standartlara aykırı olarak, barışçıl gösterilere yönelik güç kullanımına izni veren hükümler iptal edilmelidir.

 *Toplantı ve gösteri hakkının özüne müdahale niteliğinde olan veya hakkın kullanımına yönelik makul olmayan kısıtlamalar getiren, tüm keyfi uygulamalara son verilmeli ve var olan mevzuat Türkiye taraf olduğu uluslararası kurallara uygun olarak düzenlenmelidir.

 *Kamu otoriteleri tarafından barışçıl gösterileri olumsuz söylem, karalama kampanyası, kriminalize etme, yargı ve idari baskı yoluyla damgalama ve marjinalleştirme politikalarından vazgeçilmelidir.

*Kolluk kuvvetlerinin aşırı güç kullanması nedeniyle oluşan ihlallerin etkili, şeffaf, tarafsız, kapsamlı ve hızlı yürütülecek soruşturmalarla fail kolluk görevlilerini koruyan cezasızlık politikalarına son verilmeli; failler gerçekleştirdikleri ihlaller nedeniyle hesap verebilir kılınmalıdır.

*Barışçıl toplanma hakkı haksız bir biçimde ihlal edilen kişilerin kısıtlama veya ihlale karşı her koşul altında etkili bir telafi mekanizmasına erişimi sağlanmalı; yerel mevzuatın uluslararası standartlarla bütünüyle uyumlu olması sağlanmalıdır.

*Türkiye’deki toplantı ve gösteri özgürlüğünü geliştirmek için sivil toplum aktörleri ve insan hakları savunucularıyla düzenli olarak bir araya gelinmeli; sivil toplum aktörlerinin ve insan hakları savunucularının ilgili karar alıcı süreçlere anlamlı bir biçimde katılımı sağlanmalıdır.

*İdari makamlar hukukun üstünlüğüne ve insan haklarına dayalı demokratik bir toplumun temel prensibi olan çoğulculuk ilkesine uyulmalı; örgütlenme ve gösteri özgürlüğü ile birlikte sağlıklı bir demokrasi için gerekli olan ifade özgürlüğü toplumun her kesimi için desteklenip sivil topluma ve eleştirel seslere yönelik baskılara son verilmelidir.

*Kişi özgürlüğü ve güvenliği hakkının kullanımı önündeki engellerin ortadan kalkması için yargı bağımsızlığı ilkesinin sıkı kurallarla işlevsellik kazanması gerekmektedir.

*Türkiye’nin taraf olduğunu Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi gereği yargı yetkisini kabul ettiği Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarının iç hukukta uygulanması gerekmektedir. Siyasi iktidar temsilcilerinin bu kararların uygulanmaması yönündeki açıklamalarının yargı bağımsızlığı ilkesine zarar verdiği gibi kişi özgürlüğü ve güvenliği hakkının açık ihlalini oluşturmaktadır. Yargıya müdahale olarak değerlendirdiğimiz bu uygulamalardan vazgeçilmesi gerekmektedir."

‘Yaratılan bütün fırsatlar heba edildi’

Raporun okunmasının ardından konuşan İHD Onursal Başkanı Akın Birdal, Kürt sorunun demokratik, barışçıl çözümsüzlüğünün getirdiği sonuçların raporda yer aldığına dikkat çekerek Türkiye’nin 9 yılda demokrasiden, insan hakları ve barıştan uzaklaşmasının raporunu açıkladıklarını ifade etti. Akın Birdal, “Türkiye önemli bir kavşakta. Bugüne kadar Kürt sorunun demokratik ve barışçıl çözümü için, bu coğrafyada yaşayan herkesin insan olmaktan kaynaklanan haklarıyla yaşaması için önemli fırsatlar yaşanmıştır. TBMM'de, yerel yönetimlerde muhatap yaratılmasıyla bu sağlanmıştı. Egemen güçler bu yaratılan bütün fırsatları heba etti" diye konuştu.

‘Barış için kolektif bir irade ortaya çıkmalıdır’

Kürt sorunun çözümü konusunun bir kez daha gündeme geldiğini belirten Akın Birdal, şunları söyledi:

“Bir ülkede barış yoksa demokrasiden, insan haklarından, iş ve ekmekten bahsetmek kolay değil. Kürt sorunun barışçıl çözümü için bugün gelen fırsatın değerlendirilmesi ve birçok belirsizliğin giderilmesi gerekir. Öncelikle ‘Ne oldu ne oluyor ne olacak?’ diye açıklama yapılmalı. Hak, adalet ve barış savunucuları Ankara'da barış konferansı düzenleyebilirler. Barış için kolektif bir irade ortaya çıkmalıdır. Bu irade ile komisyon kurulabilir. Muhatap köprüleri taraflar arasında oluşturulabilir. Resmi bir açıklamadan itibaren de süreç yasaya bağlanmalıdır. Bu süreç barışa gitmelidir. Bize düşen ne varsa onu yerine getireceğiz. Derhal tecride son verilmelidir. PKK Lideri Abdullah Öcalan'ın ne dediği bilinmelidir. Öncelikle bu olanak sağlanmalı. İkincisi siyasi mahpuslar ve hasta mahpuslar serbest bırakılmalıdır. İnfazı yakılan ve 30 yılı aşkın cezaevinde tutulanlar serbest bırakılmalıdır. Barışa dair bir işaret verilmeli.  Umuyoruz ki bu süreç hayal kırıklığına uğramaz. Barış hemen şimdi diyelim.”