3’üncü Dünya Savaşı ve ‘Jin, jiyan, azadi’ çizgisine karşı Uluslararası Komplo
Ben buradan halkımıza artık müjdeyi verebilirim: Komployu boşa çıkarmayı başardık. Bu kesin olarak anlaşılmıştır. Bu benim buradaki sabırlı duruşum ve halkımızın ortak çabasıyla gerçekleşmiştir.
![](https://jinhaagency1.com/uploads/tr/articles/2025/02/20250212-onderlik-jpg4b0e4b-image.jpg)
Haber Merkezi- Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın Suriye’den 9 Ekim 1998’de çıkarak, 15 Şubat 1999’da Türkiye’ye verilmesi ile devam eden uluslararası komploya dair tespitlerini sizler için derledik. Günümüzde başta kadınlar olmak üzere dünya halklarının sahiplendiği demokratik ulus paradigması ile ‘jin jiyan azadi’ felsefesinin mimarı Abdullah Öcalan, bu derlememizde komplonun amacını tarihsel bağlamı ile ortaya koymaktadır.
El birliğiyle tüm kıtaların efendi güçleri sözüm ona komployla beni İmralı adasına derdest ettiklerinde, aklıma gelen bir efsane de Yunan tanrısı Zeus’un yarı-tanrılardan Prometheus'u Kafkas dağlarında kayalıklara bağlayıp her gün ciğerini kartallara yedirerek yenileyen gerçeğini hatırlamak oldu. Hani şu insanlık için tanrılardan ateşi, özgürlüğü çalan Prometheus! Sanki efsane şahsımda gerçeğe dönüşüyordu.
Suçu hemen Türkiye yönetimine yüklemek ve dünya sistemin Türkiye’ye verdiği rolü derinliğine ve tüm tarihi kapsamı içinde değerlendirememek, direk ve dolaylı komplocu güçlerin düşündükleri gibi kendilerini gizleme anlamını da taşıyacaktır. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine yönelik savunmamda da, bu nedenle günümüzün nasıl bir dünya sistemi olduğunu açıklamaya çalıştım. Ortaya çıkan sonuç; sadece bir infaz da değil, bir çarmıha gerilmedir. Şahsımda dile gelen belki de bir değil, bin defalarca gerçekleşen de budur.
Her şey benim ölümüme göre ayarlanmıştı
İmralı’daki yargılanmada dönemin koşulları, komplo temelinde geliştirilen tutuklanmanın doğuracağı şiddetin ivedilikle önüne geçmek, komplocuların ve dayanaklarının temel beklentilerine fırsat vermemek, ayrıca doğru olanı yapmak; çok sınırlı da olsa onurlu bir barış ortamına gidişte katkı sunabilecek çabalara büyük ihtiyaç gösteriyordu. Buna en pratik yaklaşım, geliştirilen savunmaların barış ve demokratik birlik çözümü temelinde olmasıydı.
Bu koşullarda ortama siyasi linç havasının egemen kılındığı asla unutulamaz. Öyle sanıyorum ki, Türkiye’nin sağduyulu ve yetkili çevreleri de o koşullar altında komplonun gelişim mantığını kavramaktan uzaktı veya gelişmelerin bu yönlü akışına hazırlıklı değillerdi. Sağlıklı karar ortamı her düzeyde yoktu veya çok sınırlıydı. Komplo esasta histeri düzeyine varan şovenizme havadan bir paket sunarak, tam bir 20. yüzyılın arenada aslana yedirme Roma oyununu hazırlamıştı. Burada aslında Kürt Özgürlük Hareketi’nin tüm amaçlarını da aşan ve hatta bu amaçlara zıt olan, içinden çıkılmaz bir kör şiddetin derinliğine sahnelenişi söz konusuydu.
Aslında her şey benim ölümüme göre ayarlanmıştı. Ağırlıklı olarak fiziki, bu olmazsa anlam itibariyle yok edilme hedefti. Çok düşünmeme rağmen, bunun dışında bir hedefin tanındığını tahmin etmiyorum. Komplo o kadar derin ve bilinmezlerle doluydu ki, bunu yırtmak gerçekten mucize değerinde çok ileri bir insanlık çıkışını gerektiriyordu. Tüm dünyanın karşı taraf durumuna düşürüldüğü, en yakın dost ve yoldaşların bile hakim inanç ve moral değerlerine göre “şerefli bir ölüm”den başka bir şey beklemedikleri bir acımasızlık kaderine göre düzenlenmişti. Asrın mantığı buydu.
Ortadoğu’nun basit ve güncel politik çıkarcılığı ile emperyalizmin onurlu çözüme imkan vermeyen, uşaklaştırıcı ve çıkarlarına uygun hale getirmek için kendine uygun yöntemleri devreye sokması; buna tepki verilince, hiçbir demokratik hukuk geleneğine saygı duymadan, tüm Doğusu ve Batısıyla insanlık dışı bir komployu kararlaştırıp uygulaması karşısında yapılacak işler çok sınırlı ve zordu. En kolayı hemen ölüme yatmaktı. Komplocuların planı, bu yönlü beklentiydi. Buna fırsat verilmeyen yol ise, çarmıha gerili bir tabutluk sisteminde yaşamayı denemekti. Her şey bir dönemin sonunu, yeni bir dönemin başlangıcını zorluyor ve gösteriyordu
‘Üçüncü Dünya Savaşı’nın en yoğun ve sonuç alıcı aşamalarından biri
Komplonun ardındaki felsefi ve politik zihniyeti anlamak büyük önem taşır. Sıkça komplonun asırlık bir temeli olduğundan bahsediyor, döne dolaşa bunu açıklıyorum. Her dönemin kilometre taşı olan komplolardan bahsettim. Komploları düzenleyenler bunu ustaca düzenlenmiş iktidar sanatı saymaktadırlar. Yani komplo iktidar sanatının en önemli aracı ve ruhu durumundadır. Bu sanat Kürtler için kesinlikle komplo temelinde yürütülmek durumundaydı. Komplonun açıktan bir yöntemle uygulanması, çocuğun “Anne bak, kral çıplak” demesine yol açacaktı.
Beni İmralı Cezaevine buyur eden yetmiş yaşındaki Avrupa Konseyi temsilcisi hanımcığın arkasındaki büyücü sistemi, yani kapitalist moderniteyi çözmedikçe kaderimi doğru çözemeyeceğim açıktır. Süreç baştan sona kadar İsrail-ABD-AB ve çözülmüş bir Sovyet Rusya tarafından yaratılmıştır. Suriye, Yunanistan ve Türkiye Hükümetlerinin komplodaki rolü ise ikinci el bürokratik hizmetlerden öteye gidemez.
Alçakça ve kalleşçe bir yönteme başvurup dost ilişkisini kullanarak, eşi görülmemiş bir komployla beni uçağın içine atıp üzerime çullanmaları yiğitçe bir savaş tarzı değildir. Bu gerçek bile ABD’nin hegemonu olduğu kapitalist modernitenin ne menem bir liberalizm olduğunu çok çarpıcı bir örnek olarak ortaya koymaktadır:
Benim için ABD’nin arkasında durduğu ve AB’nin kontrol ettiği bir sistem icat edilmişti. Sistemin kurgulanması İngiltere’ye aitti, icrası da Türklerin payına düşmüştü. Hedefinde soykırıma dek giden uygulamalar bulunan bir iktidar gücünün elinde komplo dışında bir araç ve buna yön veren zihniyet yoktur. Burada önemli olan, komploya dahil olan güçlerin doğru tanınması ve tanımlanmasıdır.
Resmi dünya sanki benim şahsımda en tehlikeli rakibini kıstırmış gibiydi
Asırlık düşmanlar olan Türkler ve Yunanlıları birleştiren neydi? Neden benim sırtımdan bu kadar ilkesiz ittifaklar veya çıkar birlikleri kuruluyordu? Ayrıca hedeflenmeme için için sevinen Türk ve Kürt sol ve ulusal işbirlikçilerin sayısı hesaplanmayacak kadar çoktu. Resmi dünya sanki benim şahsımda en tehlikeli rakibini kıstırmış gibiydi. Şüphesiz en başta ve en genel bir tanımlama, tüm bu güçlerin kapitalist modernitenin liberal çıkarlar peşinde koşan önde gelen kesimlerinden oluştuğunu ortaya koyuyordu. Ben birçoğunun liberal faşist zihniyetini ve çıkarlarını tehdit etmekteydim.
Komplonun Kıbrıs ve Ege hesapları
Komplonun genelde Doğu-Batı çatışma çizgisi üzerinde gerçekleştiği görülmektedir. Beni Anadolu'nun, Türkiye'nin zayıflatan noktası olarak değerlendirmektedirler. Batının şımarık çocuğu ve uç noktası olarak Yunan siyaseti beni hep ilkesiz, sadece zarar veren bir pozisyonda görmek istemiştir. Tersine ilişkimin kendilerine zarar vereceğini görür görmez ateşe atmaktan çekinmemiştir. Fakat son komplodaki rolü, esas olarak dostluğu kullanan hain işbirlikçilik biçimindedir. Bizzat planlayan ve uygulayan değil, daha çok taşerondur. Bu taşeronluk karşılığında ilerde Kıbrıs ve Ege konusunda taviz beklediği çok açıktır. Sonraki gelişmelerde bu husus fazlasıyla açıklığa kavuşmuştur.
Koordinasyonun temelleri Londra'da atılmış olup, beni izole ederek Kürtleri ve Kürt Özgürlük Hareketi’ni kendi kontrollerine almanın hesabı çok güçlüdür. Benim önderlik konumum Kürtler üzerinde geleneksel Batı politikasını sarsmaktadır. Olayın özü de bu gerçekliğe dayanmaktadır. Avrupa bu nedenle tasfiye edilmemi çıkarlarına uygun bulmuştur. Çünkü uzun süredir yürüttüğü Kürt politikası yine benim yüzümden boşa çıkmaktadır. Birleştikleri daha genel bir özellik, Doğu kültürünü benim şahsımda çözememiş olmalarıdır.
Büyük Ortadoğu Projesi’nin kilit adımlarından ilki bana yönelik olan operasyondu
Birinci Dünya Savaşı nasıl Avusturya Veliahdının bir Sırp milliyetçisi tarafından vurulmasıyla başlatıldıysa, bir nevi ‘Üçüncü Dünya Savaşı’ da bana yönelik operasyonla başlatılmıştı. Irak’ın işgal senaryosu da benim teslim edilmemle sıkı sıkıya bağlantılıdır. İşgal aslında bana yönelik operasyonla başlatılmıştır. Aynı husus Afganistan’ın işgali için de geçerlidir. Daha doğrusu, Büyük Ortadoğu Projesinin hayata geçirilişinin kilit adımlarından biri ve ilki bana yönelik olan operasyondu. Ecevit’in “Öcalan’ın niçin teslim edildiğini bir türlü anlamadım” demesi boşuna değildi. Üçüncü Dünya Savaşı derken, bu olası gelişmeleri de göz önünde bulunduruyoruz. Nükleer silah dahil en gelişkin silahlar kullanılacaktır. Sonuç herhalde İkinci Dünya Savaşı sonrasının Avrupa’sından pek farklı olmayacak, hatta çok daha ağır olacaktır. Şu son on yıllık aşamadaki gelişmelerle kıyaslandığında, olası gelişmelerin dehşeti daha anlaşılır olacaktır.
Mutlaka ayrılmam ve bağımsız Kürt kimliği ile özgürlük çizgisine son vermem dayatılıyordu
ABD Başkanı Clinton Suriye’den çıkarılmam sorununu görüşmek için Hafız Esad’la biri Şam’da, diğeri İsviçre’de dört saatten fazla süren iki toplantı yaptı. Clinton ve ilişki içinde olduğu Irak Kürt liderleri Suriye’de bulunmamı kendi stratejik amaçları için uygun görmüyorlardı. Çünkü Kürdistan ve Kürtler giderek kontrollerinden çıkıyordu. İsrail de bu durumdan çok rahatsızdı. Kürdistan’daki gelişmelerin seyri ve Kürtlerin kontrolünün ellerinden çıkması onlar için kabul edilemez bir durumdu. Kürdistan’ı kontrolleri altında tutmak, özellikle Irak’la ilgili planları için hayati rol ifade ediyordu. Mutlaka ayrılmam ve bağımsız Kürt kimliği ile özgürlük çizgisine son vermem dayatılıyordu.
KDP bağlamında da benzer bir Beyaz Kürt oluşumu inşa edilmeye çalışıldı. Aynı merkez hem Türklerde hem de Kürtlerde benzer ama aralarında çelişkiler bulunan iki güç yaratmayı varlıkları için (ABD ve İngiltere başta olmak üzere, Batının Ortadoğu’daki hegemonik çıkarları ve İsrail’in güvenliği için) hayati önemde görmekteydiler. Kendilerine bağlı ama aralarında hep problemler olan bu iki güç bağlamında bölgedeki çıkarlarını kollamak son derece akıllı bir politikaydı.
Komplo benim şahsımda sadece Kürtlere değil, Türklere de yapılmıştı
PKK’nin çıkışı, tarihsel olduğu kadar güncel geçerliliği de olan bu oyunu bozuyordu. 1993 ve 1998’deki çözüm ve barış imkânının doğması bu oyunun sonu demekti. Onun için bu tarz bir çözüme müsaade edilmedi. Büyük suikastlar ve komplolar düzenlendi. Kürt Özgürlük Hareketi’nin Kürtleri denetim altından çıkarıp, başta Türkler olmak üzere diğer toplumlar ve devletlerle barıştırması, bu güçlerin Ortadoğu’daki hegemonik oyunları ve çıkarlarının devamı açısından stratejik bir darbeydi. Gerekçelerini daha da kapsamlı biçimde sıralayabileceğimiz bu hususlar, 1998 komplosunun neden büyük ve stratejik amaçlı olduğunu yeterince kanıtlamaktadır.
Bu kısa tarihi hatırlatmamın nedeni, bana uygulanan komplonun Türkiye Cumhuriyeti’ne biçilen rolün sarsılmasıyla olan bağlantısından kaynaklandığını belirtmektir. Rolü, işlevi, içeriği ve Ortadoğu’daki konumu katı anti-İslamîk, anti-Kürt ve anti-komünist temelde programlanmış minimalist bu Cumhuriyeti kim sarsar ve bu çizgisinden saptırırsa düşman bellenecek ve imhasından çekinilmeyecektir. Kim bu programı aşarsa ezilecektir. Kürt direncinin kırılması, muhalefetin tasfiyesi, NATO’ya girilmesi, Gladio’nun darbelerle inisiyatifi eline alması, idamlar, suikastlar ve devrimci harekete yönelik provokasyonlar bu program gereği gerçekleştirilmiştir.
Avrupa’ya ilk çıktığımda beni hemen istenmeyen kişi (persona non grata) ilan eden İngiltere, yine bu programın gereğini yapmaktaydı. ABD Başkanı Clinton’ın Özel Danışmanı Galtieri’nin benim özel olarak Başkan Clinton’ın emriyle derdest edildiğimi açıklaması, Avrupa hava sahasının bindiğim uçağa kapatılması, İsrail’in Moskova’dan Kenya’ya kadar yoğun takibi, İmralı’da karşılaştığım birçok uygulama hep aynı program kapsamında gerçekleştirildi. İmralı’daki yargılanma mizanseni, tecrit koşulları, idam cezasıyla verilen gözdağı, psikolojik savaşlar ve AİHM’nin komployu meşru kabul etmesi, Türkiye Cumhuriyeti’nin gerçek kurucuları ve koruyucularının kimler olduklarını gittikçe netleşen biçimde gösterdi.
Tipik bir İsrail-Filistin ikilemi yaratılmak isteniyordu
Tipik bir İsrail-Filistin ikilemi yaratılmak isteniyordu. Nasıl ki İsrail-Filistin ikilemi yüz yıldır Ortadoğu’da Batı hegemonyasına hizmet etmişse, ondan çok daha büyük boyutlu olan Türk-Kürt ikilemi de en azından bir yüzyıl daha hegemonik hesaplarına hizmet edebilirdi. Zaten 19. yüzyılda bölgedeki birçok etnik ve mezhepsel sorunun geliştirilmesinde ve çözümsüz bırakılmasında aynı amaç güdülmüştür.
Planlar ortadan kalkmadı, zamana yayıldı
Barış için en makul adımları bile atmayanlardan her şey beklenebilir. Komployu boşa çıkarmak daha çok çaba istemektedir. Çürütme tarzının nereye götürmek istendiğini iyi hesaplamak gerekir. Bana başta intihar etme biçimi dayatılmıştı. Benden sonrası birçok alanda planlanmıştı. Talabani'ninki sadece bir tanesidir. Barzani'ye bağlı olan planlar da vardır. Her ilgili ve iddialı gücün bir planlaması vardır. Bu planlar ortadan kalkmadı, zamana yayıldı. Türkiye'nin çözüm tarzının ne olduğu hiç bilinmemektedir. Ama çürütmeye çalıştığı, zaman içinde lehine olan en uygun alternatifleri kolladığı açıktır.
Zaten ne tür bir komployla buraya alındığım bilinmektedir. Komplocuların geleneksel Anadolu, Mezopotamya ve Türkiye üzerindeki emellerine daha fazla fırsat tanımamak, siyaseti kan ve savaş üzerinde yürüten gerici şoven kesimlere daha fazla fırsat vermemek için, tüm Türkiye halkının yararına olan barış ve özgür birliktelik tavrımı sürdürmekte kararlıyım
Politik-ekonomik zemin, hukukun gücünün çok üstündedir
Pozitif hukukun ölçüleri göz önünde bulundurulduğunda, haklarımın ciddiyetle irdeleneceğine pek ihtimal vermiyorum. Ayrıca davanın altındaki politik-ekonomik zemin ve komplo gerçeğinin gücü hukukun gücünün çok üstündedir. Kaldı ki, hukukun kendisi uzun vadeli kural ve kurumlara bağlanmış siyasetten başka bir şey değildir. Bu koşullar altında yargılanmam, altındaki komplo bir yana bırakılsa bile iddiasını yitirmiş bir toplumu talepli kılmaktan ötürü, güç ve kâr hırsına kapılmış sisteme karşı köklü bir eylem olduğundan ötürü en ağır bir cezayı gerekli kılmaktadır.
Komplo gerçeğinin gücü hukukun gücünün çok üstündedir
İmralı Adasındaki yargılanmam özünde Avrupa ulus-devlet sistemi adına Türkiye Cumhuriyeti’ne yaptırılmıştır. İmralı’daki yargılama hukuk dışıdır; yargılamayı reddettiğimi bir cümleyle açıklamıştım. Bir aldatmacadır demiştim. Türk devlet gücüyle gerçekleştirilen bir yargılama değildir. Türk iktidar elidinin bundaki rolü taşeronluktan öteye gitmez. Şüphesiz bu çirkin ve düşünce karıştırıcı bir roldür. O zaman da yargılanmayı uygun görmemiştim. Ama İmralı yargılamasını barış mesajı vermek, barışı geliştirmek için kabul bütün riskleri göze alarak barış çizgisini geliştirdim.
Kürt-Türk kardeşliği ve komplo
AKP İslamiyet’i Türk milliyetçiliğinin hizmetinde kullanırken, hiçbir dinî ve ahlâki ilkeye uymadı. Vicdanın ve inancın gereğini yapmadı. Bu yüzden binlerce genç daha öldü. Devletin büyük maddi ve manevi kayıpları oldu.
Ben daha önce Recep Tayyip Erdoğan için Özal mı olacak, Çiller mi olacak diye sormuştum. Recep Tayyip Erdoğan Çillerleşti. Tercihini Çiller olmaktan yana kullandı. Kürtleri sürekli tasfiye ediyor hem askeri hem siyasi operasyonla her gün Kürtleri tasfiye ediyorlar. Benim şu andaki duruma ilişkin yorumum; Kürtler soykırım kıskacındadır. Kürtlere karşı yeni bir gladio devrededir. Gelinen aşamada çözüme yaklaşırken bir NATO Gladiosu komplosuyla karşı karşıyayız. Türkiye'nin Ortadoğu'da ABD'ye vereceği destek karşılığı Kürtlerin kellesi kendilerine verilecektir. ABD ve Türkiye Kürtlerin kellesi karşılığında anlaşmışlar.
Olumlu olan tek yan, devlet içinde daha Cumhuriyet’in kuruluşundan beri var olan darbeci-komplocu kesimle karşıtları arasındaki gerginliğin ilk defa benim İmralı sürecine alınmamla birlikte darbeci-komplocu kesime karşı olanların lehine gelişmesi ve üstünlük kazanmasıydı. Belki de son seksen beş yılın en önemli gelişmesi buydu. İlk defa barış ve demokrasiye doğru adım atılabileceğine dair umutlar yeşermişti. Bunda benim sabrım ve barış ve demokratik çözüme yönelik savunmalarım büyük rol oynamıştı. Kürtlerin, Türklerin tarihindeki yeri anlaşılır olmaya başlamıştı. Ayrıca tüm tasfiye çabalarına rağmen, Özgürlük Hareketi’nin sağlam bir temele dayandığı anlaşılmıştı.
Benim Türk-Kürt ilişkilerinin yeniden düzenlenmesine ilişkin çok eskiye dayanan fikirlerim vardı. İlk defa birlikte yaşamaktan bahsetmiyordum. Ama sabrım ve savunmalarımla inandırıcı ve sağlam argümanları en çok İmralı sürecinde geliştirdiğim de bir gerçekti. Son yıllarda bazı devlet yetkilileri ile geliştirdiğimiz diyaloglar darbe ve komplo karşıtları için gelişmeleri çok daha olumlu etkiledi.
Kürtler de bu imhalara karşı ittifaklar geliştirebilirler
Bugünden sonraki tabloyu şöyle görüyorum. Suriye ve İran’daki Kürtler özgürlük çizgisinde kalacak ve daha da gelişecekler. Irak’taki Kürtler ise özellikle bir kesimin İran’la derin ilişkileri var ve İran’ın etkisi çok fazla. İran'ın buradaki etkisi köklü olduğu için tamamen İran'dan kopmazlar. Bu nedenle oradaki Kürtlerin politik olarak ikiye bölünme tehlikesi vardır, bu şimdiden görülmelidir. Biz bugüne kadar hiç kimsenin boyunduruğu altına, etkisi altına girmedik, girmeyiz de. Bugüne kadar hep bağımsız kaldık. ABD'nin etkisi altına hiç girmedik, bugünden sonra da girmeyeceğiz. Türkiye, İran, Irak, Suriye de bunları iyi bilsin. Ama Kürtlerin daha fazla üzerine gelirlerse, daha fazla imha, daha fazla tasfiye dayatırlarsa, başka ittifaklar gelişebilir. Kürtler daha farklı ittifaklara yönelebilir. Nasıl ki ABD Türkiye ile ittifak geliştirip Kürtleri imhayı planlıyorsa, Kürtler de bu imhalara karşı ittifaklar geliştirebilirler.
İmralı sürecini bu oyunu bozmak için ideal bir platform olarak değerlendirdim
Benim şahsımda Özgürlük Hareketi’nin bitirilişini sağlamak istiyorlardı. Cezaevi uygulamaları, AİHM ve AB’nin tüm yaklaşımları bu ana amaçla bağlantılıydı. İğdiş edilmiş, efendilerinin hizmetinde olan geleneksel işbirlikçiliğin modern bir versiyonu oluşturulmak isteniyordu. Özellikle ABD ve AB’nin uzun vadeli çalışmaları bu doğrultudaydı. Türk yönetici eliyle bu temelde ittifaklara açıklardı.
Özcesi, özellikle İngiliz hegemonyacılığının önce işçi sınıfı hareketinde, daha sonraları ulusal kurtuluş hareketleriyle devrimci-demokratik hareketlerde başarıyla uyguladığı bu iğdiş etme modeli, liberal insan hakları ve özgürlükleri yöntemiyle başarıya ulaşmıştı. Devrimci önderleri ve örgütleri tasfiye etmişlerdi. Bu dönemde komplonun bir gereği olarak AB de PKK’yi ‘terörist örgütler’ listesine almaya hazırlanıyordu. Bu kararı almak için uzun süre beklemesi, bazı Avrupa ülkelerinin buna razı olmamasından ileri geliyordu. Ayrıca ABD ve İngiltere’nin de planlı çabaları vardı. Türkiye’yle sıkı dayanışma içindeydiler. Artan baskılar ve AB’ye verilen sözler PKK’nin terörist ilan edilmesiyle sonuçlandı.
İmralı sürecini bu oyunu bozmak için ideal bir platform olarak değerlendirdim. Bunun için gerekli olan teorik temelimi güçlendirdim. Barışın ve siyasi çözüm koşullarının bütün felsefi ve pratik argümanlarını geliştirdim. Demokratik siyasi çözümün özgünlüğü üzerinde yoğunlaştım. Zorlu ve sabır isteyen bu çalışmalar komplonun kısırdöngülerini kırabilir ve çözüm alternatiflerini geliştirebilirdi. Bu konuda kendime güvenmekten başka çarem yoktu.
Benim bunlara mukabil geliştirdiğim savunma ne klasik Ortodoks dogmatik tutuma ne de kendimi kurtarmaya ve koşullarımı iyileştirmeye dayanıyordu. Savunmama yön veren şey ilkeli, halkların tarihsel ve toplumsal gerçekliğine uygun onurlu barış ve demokratik çözüm yolu oldu.