20 metrekarede yaşam savaşı veren kadınlar

Depremde anne babasını, sevdiklerini kaybeden kadınlar şimdi de geleceğe dair umutlarını kaybetmekten korkuyor. Bu nedenle bir an önce evlerine dönmek istiyorlar.

BINEVŞ STÊRK 
Hatay- 6 Şubat 2023'te biri 7.7 diğeri 7.6 büyüklüğünde Maraş merkezli iki büyük deprem oldu. Bu depremler, başta Antakya olmak üzere Kuzey Kürdistan’ın birçok kentinde çok sayıda can kaybına ve derin acılara neden oldu. Maraş merkezli depremin üzerinden yaklaşık 3 yıl geçti. Resmi rakamlara göre depremde Hatay’da 50 bin 783 kişi yaşamını yitirirken kent sakinlerinin verdiği rakam bundan çok daha fazla. En az 100 bin kişinin hayatını kaybettiğini belirtiyor halk. Hatay deprem sonucu virane bir kente döndü. Şehir merkezinde çok sayıda bina yıkıldı, binlerce insan enkaz altında günlerce çıkarılmayı bekledi. Kentte acılar halen taze. Şehir merkezi tam bir inşaat alanına dönüşmüş durumda. Toz ve dumandan göz gözü görmüyor.

‘Çadırlarda uzunca bir süre kaldık’

Bu hengamede iktidar tarafından görülmeyen, görülmek istenmeyen kadınlar da 20 metrekarelik konteynerlerde yaşam mücadelesi veriyor. Hayatı 20 metrekareye sığdırmaya çalışan kadınlarla, depremi, etkilerini, geleceğe dair beklentilerini konuştuk. Ayfer Ordek 55 yaşında ve bir çocuk annesi. Depremde anne ve babasını kaybetmiş. Kardeşleriyle birlikte prefabrik bir odada kaldıklarını aktaran Ayfer, “Yeğenlerimle birlikte, kardeşlerimle, abimle birlikte yaklaşık 20 kişiydik. Sonra çadırlar dağıtılmaya başladı, çadırlarda uzunca bir süre kaldık. Daha sonra konteyner kentlere geldik ama bizim için çok zor süreçlerdi. Yani banyo yapma, çamaşır yıkama, çocukların psikolojisi, onları sağlıklı besleyebilme sorunları açısından” dedi.

Hurda toplayarak kızına bakmaya çalışıyor

Kızının depremden sonra beyaz kan hücrelerinin düştüğünü dile getiren Ayfer, şunları söyledi: “Antep'te uzunca bir süre yatırdım. Adana'ya götürdüm. İskenderun’a götürdüm. Yani berbat, hâlâ da bir şeyleri düzeltemedik. Düzelmiyor yani, düzelmiyor. Şu an çocuğum mesela bir ev özlemi içerisinde. Ben kızıma bakabilecek kimse olmadığı için çalışamıyorum. Babamın emekli maaşıyla geçiniyorum. Hurda topluyorum. Kızıma bakmaya çalışıyorum. Babası pek katkı sunmuyor. Bir de çocuk işte, ev ortamı arıyor. Eve çıkmamızı istiyor. Çıkarsak geçinebilir miyiz? Çünkü şu anda TOKİ’lere çıkacak olanlar yüklü bir aidat ödüyor. Onun dışında hani su faturası, elektrik faturası, altından kalkamam diye düşünüyorum. Özellikle gerçekten ihtiyaç sahibi benim durumumda olan birçok insan var. Eşinden ayrı çocuklarına bakmaya çalışan kadınlara devlet destek sağlamalı, yani ev açısından.”

‘Kendime zarar vermekten korkuyorum’

Kiraya çıkmak da bir soruna dönüşmüş durumda. Kiralar çok fazla ve ekonomik sıkıntılar nedeniyle insanlar bu kiraları ödemek yerine, konteynerlerde kalıp TOKİ’nin vereceği daireleri beklemeyi tercih ediyor. Ayfer “Eğer kiraya çıkarsam kiramı bile karşılayamam. Yani ben de ne yapacağımı bilmiyorum. Psikolojim hiç iyi değil. Artık kaldıramadığım için kendime zarar vermekten korkuyorum. Psikoloğa gidip destek almayı düşünüyorum. Yani şimdiye kadar dayandım ama artık tahammül edemiyorum, dayanamıyorum da. Gelecekle ilgili kaygılarım var. Yani kaygılarım derken kızıma bakarken yapabilecek miyim? Ne yapacağım? Bilmiyorum. Kaygılıyım” sözleriyle özetliyor bu sorunu.

‘Sadece kızıma iyi bir gelecek istiyorum’

Depremden sonra dışarıdan epeyce destek geldiğini belirten Ayfer, şunları söyledi: “Şu ana kadar ufak tefek destek sağlayan hayırseverlerimiz var. Bizi ufak da olsa destekleyenler. Zaten onların sayesinde ayaktayım. Çünkü çocuğum sürekli rahatsız. Hep doktora götürüp getiriyorum. Bir sürü de masraf, okul masrafıydı, doktor masrafıydı, işte beslenmesiydi, şuydu, buydu. Kendim için bir beklentim yok. Yani ben yaşasam da olur, yaşamasam da olur. Sadece kızıma iyi bir gelecek istiyorum. Umudum yok. Ne olacağımız belli değil. Yani ben kendimden geçtim, kendim için yaşamıyorum. Çocuğum için yaşıyorum ve onun için kaygılıyım.”

‘21 metrekarelik konteynerde ne yapabiliriz ki?’

Bu konteynerlerden çıkarılma korkusu nedeniyle ismini vermek istemeyen bir kadın, burada yaşadıkları sorunları kısaca şöyle özetliyor: “Burada işte yaşam çok zor. Biz buraya geleli 3 yıl oldu. Depremden 7 ay sonra gelebildik buraya. Çünkü önce Mersin'e gitmiştik. 7 ay sonra buraya geldik ama imkanları ve yaşantısı çok zor buraların. Yani yaşam çok zor. İmkanlar kısıtlı. Biz de çocuklarımıza en iyi şekilde önlerine her şeyi sermeye çalışıyoruz ama 21 metrekarelik bir konteynerda ne kadar yapabilirsek, elimizden ne kadar geliyorsa onu yapıp sunabiliyoruz.”

‘Plastik parçasında yaşadığımız için sıcağımız çok sıcak, soğuğumuz da çok soğuk oluyor’

“Burada 528 konteyner var. Bildiğimiz kadarıyla şimdilik hepsi de dolu” bilgisini veren kadın, ekliyor: “Yani 4 kişi ve üstü aileler hep kalıyor. Ama dediğim gibi ulaşım da çok zor. Bir yere gitmeniz, gelmeniz gerektiğinde aracınız varsa sorun olmuyor ama aracınız yoksa çok zor. Özellikle elektriğimiz pazar günleri, tatil günleri hep kesiliyor. Yani saatlerce kesik kaldığını bile biliyoruz. Her şeyimiz aksıyor. Bir de zaten plastik parçasında yaşadığımız için sıcağımız çok sıcak, soğuğumuz da çok soğuk oluyor. Yani içeride durmak cehennem gibi oluyor. Çünkü aşırı sıcak oluyor, güneş vurduğunda özellikle. Kapımızın önlerine çıkmaya çalışıyoruz ama o da ne kadar yeterli oluyor? Yazın sıcakta serinleyebileceğiniz vantilatör türü şeyler yok. Yani siz satın alıyorsanız konteynerinizde bulunuyor. Ama şimdilik klimamız olduğu için serinleyebiliyorduk. Klima yokken ya vantilatör alıyorsunuz ya da daha da serinletici bir şey alabilmek zorunda kalıyordunuz.”

20 metrekarede 4 kişi kalıyor

Elektrik kesildiği zamanlar klima bile durduğu için ya kapı önlerinde serinlemeye çalışıyorlar ya da arabası olanlar serin bir yerlere gidiyor. Ama gidemeyenler, aracı olmayanlar, sıkıntı yaşayanlar kapı önünde oturup gölgede oturup, biraz serinlemek istiyor. Bu 20 metrekarede 4 kişi kaldıklarına dikkat çeken kadın, diğer sorunları da şöyle sıralıyor: “Zor oluyor. Mesela okula giden çocuklarımız var. Onlara da mecburen servis tutuyoruz. Çünkü yollarımız da berbat. Hele yağmur yağdığı zaman o topraklar çamur olduğu zaman çocuklarımızın kıyafetleri de ayakkabıları da çok kötü mahvoluyor. Klimadan ısınıyoruz ama yine içeriye su sızmıyor değil. Yağmurlarda konteynerların içine sular geçiyor. Branda alıp takıyoruz. Bir şekilde durdurmaya çalışıyoruz. O da etkili olmayınca kovalar falan koymaya çalışıyoruz akan yere. Yani maddi manevi zorluğumuz var.”

‘Giriş çıkışı yasak olduğu için hiçbir şekilde haber alamıyoruz evimizden’

Son olarak da, isteklerini sıralıyor elindeki bir küçük umutla. Diyor ki “Bir an önce yaralarımızın sarılmasını, herkesin kendi imkanı dahilinde evine gidip bir düzeni kurmasını istiyorum. Yani depremsiz, sağlam evlerimizde herkesin çocuğuyla, sağlığıyla, huzuruyla oturmasını istiyorum. Şu an benim evimin bulunduğu yer rezerv alanında. Mesela, evimize bakmaya gidiyoruz. Giriş çıkışı yasak olduğu için hiçbir şekilde haber alamıyoruz evimizden. Teşekkür ediyorum sizlere. Bizlerin sesi olmaya katılıp bizim sesimizi duyurduğunuz için çok teşekkür ediyoruz.”

Buraya geldiğinde, hemen döneceğini umut etmiş

Bir diğer konteynera geçiyoruz. Eylem Hizmetçi de bu konteynerlardan birinde kalıyor. Kapının önünde çiçekleriyle ilgilenirken, sohbet ediyor bizimle. 47 yaşında olduğunu belirten Eylem, 2 yıldır konteynerde yaşıyor ve karşılaştıkları günlük sorunları anlatmaya başlıyor. Buraya geldiğinde, hemen döneceğini umut etmiş. Bu kadar sıkıntı çekileceğini bilmediklerini dile getiren Eylem, şunları söyledi: “Ama gün geçtikçe daha çok sıkıntı çıktı. Mesela artık rahat oturamıyorsun istediğin gibi komşularla sohbet edemiyorsun. Kimileri rahatsız oluyormuş. Sıkıntılar çok.”

Tek isteği bir an önce buradan kurtulmak

Şu an geleceğe dönük bir beklentisi olmadığını dile getiren Eylem, tek isteğinin bir an önce buradan kurtulmak olduğunu söyledi. Evinin depremde yıkıldığını belirten Eylem, geleceğe dönük kaygılarını şu sözlerle anlattı: “Şu anda maalesef 2 yıl bekledim. Yerimde istiyorum diye, ama öyle bir şey olmadığı için mecburen ben de TOKİ’ye başvurmak zorunda kaldım. Yoksa istemiyorum TOKİ’den. 40 gün sadece başvuru süreci. Daha çıkıp çıkmayacağını bile bilmiyorum. Evet, şimdi önümüz kış. Şöyle hep söylenti var. Bu ay içerisinde buradan çıkarılacaksınız filan diyorlar. Onun kaygısı tabii ki var. Çıkarılacaksak da, en azından kışın değil yazın çıkalım. Çünkü gerçekten soğuk, yağmur falan derken taşınmak sıkıntılı.