10’uncu Yargı Paketi: Eşitsizliği tekrarlıyor ve derinleştiriyor
10’uncu Yargı Paketi’nin toplumun beklentilerini hiçbir şekilde karşılamadığını belirten Avukat Several Ballıkaya, “Adalet olmazsa, adaletin çıkacağına ilişkin inançta olmazsa, bir ülkede toplumsal barışın tesis edilmesi olanağı yoktur” dedi.

SERPİL SAVUMLU
İstanbul- 10’uncu Yargı Paketi, tüm itirazlara rağmen AKP ve MHP oylarıyla Adalet Komisyonu’nda kabul edildi. AKP ve MHP oylarıyla komisyonda kabul edilen paket, 27 Şubat’ta Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan tarafından geliştirilen sürecin bir parçası olarak görülüyordu ve bu anlamıyla toplumda beklentiler vardı. 10’uncu Yargı Paketi gündeme gelirken hem beklentileri karşılayıp karşılamaması hem de toplumsal ihtiyaçlarla birlikte tartışmalara neden oldu.
Yargı Paketi’nin maddelerinin kamuoyuna yansımasının ardından, “Beklentileri karşılamıyor” itirazları da yükselmeye başladı. Özellikle hasta mahpuslara dönük düzenlemenin olmaması büyük bir tepkiyle karşılandı.
DEM Parti PM üyesi ve Hukuk Komisyonu Üyesi Avukat Several Ballıkaya paketin ayrıntılarını ajansımıza değerlendirdi.
‘İhtiyacı karşılayacak noktada değil’
“Ne yazık ki hem komisyondan önce süreçte bizim değerlendirmesini yaptığımız gibi, hem de komisyondan sonra ifade ettiğimiz üzere paket, beklentileri uzak ya da yakın bir şekilde ihtiyacı karşılayacak noktada değil” sözleriyle konuşmasına başlayan Several Ballıkaya, “Adalet Yüzyılı, Türkiye Yüzyılı” söyleminin metne yansımadığına dikkat çekerek kimi suçlarda ağırlaştırılmaya gidildiğini adli mahpuslarla ilgili düzenlemelerin olduğunu ancak yine siyasi mahpusların düzenlemenin dışında tutulduğunu anlattı.
Cezalarda arttırım
Toplumda infiale neden olan şiddet eylemleri şeklinde tanımlama yapıldığını bu tanımla kadına yönelik şiddetin de kastedildiğine işaret eden Several Ballıkaya, “Açık olarak söylenmemiş ama metnin yazılışından öyle anlaşılıyor. Buna ilişkin toplumda bir rahatsızlığın giderilmesi ve caydırıcılığın sağlanması amacıyla bazı cezalarda düzenleme yapılmış olmasından bahsediyor. Yaralama, ağırlaştırılmış yaralama veya trafikte yaralama nedeni olan eylemlerle ilgili cezalar da ağırlaştırmaya gidilmiş. Burada da temel bir mantık problemi var” dedi. Several Ballıkaya, paketin cezaların arttırılmasıyla durumun düzeltilebileceği yönünde bir anlayış ve bakış açısıyla kaleme alındığını söyledi. Several Ballıkaya, şöyle devam etti:
“Oysa biz biliyoruz ki cezalar aslında mevcut cezaların düşük olmasından dolayı değil, sistemin bu cezaların uygulanmasını ya da sorunu ortaya çıkan nedenleri ortadan kaldıracak şekilde işlememesinden kaynaklı. Özellikle kadına yönelik şiddet, çocuklara yönelik istismarlar uygulanıyor ve bu giderek artıyor, boyutlanıyor. Böyle bir mantık hatası var öncelikle. Sosyal bir problemde sadece cezayı 1 yıldan 5 yıla çıkarmakla çözmek mümkün değil.”
Paketle kanuna yeni suçların eklendiğini ve bunun önemli olduğunu belirten Several Ballıkaya, kutlamalarda kullanılan havai fişeklerinde artık silah olarak tanımlanmasının önünün açılmaya çalışıldığını anlattı.
‘Siyasi mahpuslar açısından büyük eşitsizlikler var’
Pakette, asıl olarak siyasi ve hasta mahpuslarla ilgili beklentilerin olduğuna değinen Several Ballıkaya, esasen siyasi mahpuslar açısından uzun yıllara dayanan eşitsizliklerin olduğunu vurguladı. Several Ballıkaya, “Özellikle Terörle Mücadele Kanunu’nun çıktığı 1991’den beri farklı iki infaz usulü çok büyük ve kendi başına eşitsizlik. Bundan kaynaklanan büyük problemler vardı. Son 10 yıl içinde çok kez infaz sisteminde düzenlemeler yapıldı ve düzenlemelerle adli mahpuslar dışarı çıktılar. Fakat bunların hiçbiri siyasi mahpuslara uygulanmadı. Terörle Mücadele Kanunu’nun yarattığı eşitsizliğin yanı sıra özel yargılama usullerinin yarattığı problemler var yıllardır bu ülkede. Ve bu özel yargılamaların yarattığı haksız tutuklamalar, haksız cezaların sonunda büyük yaptırımlar uygulanmış davalar görüldü bu son yıllar içinde. Bunlarla ilgili hiçbir düzenleme ve değişiklik yapılmadığını görüyoruz” şeklinde konuştu.
‘Düzenlemelerden siyasiler yararlanamadı’
Özellikle Covit salgını döneminde yapılan düzenlemelere dikkat çeken Several Ballıkaya, bu düzenlemeden siyasi mahpusların kapsam dışı bırakıldıklarını anlattı. Siyasi mahpusların adli mahpusların yararlandıkları bu maddelerden yararlanamadıklarını ve cezaevinden çıkamadıklarını dile getiren Several Ballıkaya, “İlk beklenti bu aşamadaydı. Yani bu eşitsizliğin en alt düzeydeki fomülasyonuyla çözülebilecek bir şeydi kısmen. Burada büyük bir beklenti vardı en azından denetimli serbestliğin eşitlenebilecek şekilde uygulanmasıyla hasta mahpusların çıkabileceğine ilişkin ya da cezasının bitmesine bir sene kalmış mahpusların çıkabileceğine ilişkin beklenti vardı ama karşılanmadı. Büyük bir eşitsizlik burada da devam ediyor” dedi.
Covit döneminde çıkarılan uygulamanın aslında örtülü af niteliğinde olduğunu vurgulayan Several Ballıkaya, “Afların temel özelliği asla eşitliğe aykırı olamazlar. Hükümet aslında bu şekilde Covit döneminde iki ya da üç kez örtülü af çıkardı. Fakat bunlardan siyasi mahpusları faydalandırmadı. Şimdi bu dönem bu eşitsizliğin giderilmesi için bir beklenti vardı en azından iki ya da üç yıllık bir infaz farklılığı oluşturmuştu iki hükümlü grubu arasında. Bunun giderilmesi gerekirdi” diye ifade etti.
Hasta tutuklular arasında ayrım
Cezaevlerindeki hasta mahpusların durumuna işaret eden Several Ballıkaya, “Hasta mahpuslar meselesi bu ülkenin en acı ağır sorunlarından biri durumunda. Bu seferde ne yazık ki bir düzenleme çıkmadı” dedi ve şöyle devam etti:
“Aslında şunu söylemek lazım ATK raporu ile ağır hasta olduğu tespit edilenler zaten cezaevinde kalamayacağı raporla sabitse mevcut yasal düzenlemelere göre çıkmaları gerekiyor. Şimdi burada da ATK raporları siyasi bir bakış açısıyla hazırlandığı için raporların gerçekliğe uygunluğu tartışmalı oldu ve bu raporlara rağmen tahliyeler gerçekleşmedi. Şimdi bu düzenlemede ağır hasta mahpuslarla ilgili bir hüküm var. Ona da büyük bir istisna koydular. Burada siyasi adli mahpus ayrımını koymadılar, fakat ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasıyla hükümlü bulunan kişileri kapsam dışında tuttular.”
‘Tehlikeli olanlar’ tanımlaması
Pakette yeni bir tanım yapıldığını ve ‘tehlikeli olanlar’ etiketinin olacağını ifade eden Several Ballıkaya, burada ‘Neye göre tehlikeli?’ sorusunun ortaya çıktığını söyleyerek şöyle konuştu:
“Bunları kurul tespit edecek. Yani bugün büyük adaletsizliğe neden olan İdari Gözlem Kurulları bunu tespit edecek ve infaz hakimleri bu konuda karar verecek. Bu subjektif bir durum. Tehlikeli ne demek, kime göre tehlikeli, hangi durumların olması halinde tehlikeli sayılacak kişiler o belli değil. Pek çok insan aslında mesela barışçıl gösterilerden ya da buna benzer ithamlardan tutuklu olmuş ve ceza almış. Bu durumdaki kişiler mesela molotof kokteyli atmaktan tutuklu ama bu suçunda kesin olmadığı kanıtlanmadığı hallerde var. Bu kişileri aldığı hükümden dolayı tehlikeli kabul edecek. Oysa infazın eylemle bir ilgisi yok. İnfaz tamamen başka bir aşamadır. Ve kişiye özel bir uygulama içermediği gibi eşitlik esasına göre uygulama yapılması gerekir. Dolayısıyla burada da subjektif durum yine siyasi mahpusların tahliyesini engelleyecek şekilde kullanılacak.”
‘Umut hakkı tanınmadı’
Konuşmasında ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası alan hükümlülere dikkat çeken Several Ballıkaya, paketle yine umut hakkının da tanınmamış olduğunu belirtti. Several Ballıkaya, “AİHM’in Abdullah Öcalan kararına göre umut hakkı çerçevesinde 25 yılın tamamlanmasıyla birlikte bu durumdaki kişilerin cezalarının şartlı tahliye koşullarının değerlendirilmesi gerekir. Eğer şartlı tahliye uygunsa karar verilmesi gerekir. Çok sayıda ağırlaşmış müebbet hükümlüsü var şu anda cezaevinde. Bunların tamamen kapsam dışında tutulması hem AİHM kararına aykırı hem de eşitlik açısından hem de adalet açısından uygun bir durum değil” şeklinde konuştu.
Cezaevlerinin kapasitesinin aşılmış olduğunu ifade eden Several Ballıkaya, esasen adli mahpusları cezaevinden çıkarma amacıyla getirilmiş düzenlemelerin söz konusu olduğunu söyledi.
‘Eşitsizlik tekrarlanıyor ve derinleşiyor’
Siyasi mahpuslarla ilgili tartışmanın bir taraftan yargıyla ilgili olduğunu bir yandan da tam da siyasetle ilgili olduğunu ifade eden Several Ballıkaya, “Siyasi mahpuslarla ilgili yargılamalar eşitsizliğin en üst seviyede yaşandığı yargılamalar. Çünkü yasalarda eşitsizlik var. Bu sadece bizim söylemimiz değil Anayasa Mahkemesi’nin de açık kararı var” dedi. Several Ballıkaya, eşitsizliğin tekrarlandığı ve derinleştirildiği bir düzenlemenin hayata geçirilmeye çalışıldığını vurguladı. AİHM’in de bu konuda kararları olduğunu hatırlatan Several Ballıkaya, bağımsız eşit ve adil yargılamaların yapılmasının önemine değindi.
Siyasi yargılamalar
“Siyasi yargılamalar doğal olarak siyasetin bir uzantısıdır” diyen Several Ballıkaya, HDP hatırlatmasında bulundu ve partinin eşbaşkanlarından üyelerine belediye başkanlarına kadar birçok tutuklanan kişinin olduğuna işaret etti. Several Ballıkaya, “Selahattin Demirtaş kararında özellikle AİHM çok açık bir tespit yaptı. Ve dedi ki siyasi kişiliği nedeniyle siyasi faaliyet yürüttüğü için bu yargılamanın ve bu cezanın muhatabı olmuştur. AİHM’nin ender verdiği kararlardan birisi. Kolay verilen bir karar değil bu. Çok açık bir şekilde siyasi yargılama olduğunu tespit etti. Siyasi yargılama yargının genel mantığına aykırı bir şey. Yargının tarafsız olması gerekir. Kişiden suça değil bir suç mevcutsa o suçtan kişiye ulaşması gerekir. Böyle olmayan yargılamalar bunlar. Siyasi müdahalelerin olduğu yargılamalar. Eğer gerçekten tasarıda söylendiği gibi bir adalet beklentisi varsa Türkiye yüzyılı adalet yüzyılı olacaksa eğer adaletin buralardan başlaması lazım. Bu süreçte bir toplumsal barış, toplumsal demokrasi ve dönüşüm beklentisi ve bununla ilgili adımlar atılacağına ilişkin söylemler karşılığını öncelikle buralardan bulmalı. Öncelikle bu işin mağdurlarının cezaevinden çıkması yönünde bir adım atılması gerekirdi. Ayrıca zaten bu yasal bir şey bir lütuf değil. Bir özel adım değil. Zaten yapılması gereken şeyin beklenmesiyle ilgiliydi” şeklinde konuştu.
‘Beklentiler karşılanmalı’
“Daha geniş bir yasal düzenleme hazırlanacak” söylentilerinin olduğunu ve bunun sürekli toplumu beklentide tutan bir yaklaşımı ifade ettiğini belirten Several Ballıkaya, şunları dile getirdi:
“Yasalarda eşitsizliği gidermek için zamana yaymanın bir gereği yok. Siyasi gelişmelerin bir yedeği ya da siyasi gelişmelerin karşısına konacak bir durum olarak değerlendirilmemesi lazım… Bir toplumda aslında en ağır tahribatı yaratan şey ağır adaletsizlik ve eşitsizliktir. Eşitsizliği gidermenin yöntemi de adaleti öncelikle sağlamaktır. Adalet olmazsa, adaletin çıkacağına ilişkin inançta olmazsa bir ülkede toplumsal barışın tesis edilmesi olanağı yoktur. Öncelikle bunun sağlanması gerekir. Bu ülkede cumhuriyet tarihinin büyük bir kısmında yaşanan büyük haksızlıklar var. Bu haksızlıkların giderilmesi ortak yaşamın önemli adımlarından biri.”
Several Ballıkaya son olarak, “Devletin en önemli yapması gereken şey toplumun beklentilerinin karşılanması konusunda bir adım atması. Öncelikle bu anlamıyla mağdur edilen kişilerin cezaevlerinde olmaması, hasta mahpusların tedavi edilmesi, ağırlaştırılmış ya da değil, mahkumların hasta olmaları tek kıstas olmalı. İnsan hayatı bunun hepsinin üzerinde görülmeli” dedi.