“Tatlı” bir iş kolu: El yapımı çikolatacılık

Bengü Karakaya, aldığı maden mühendisliği eğitiminin ardından kısa bir süre kendi alanında çalışıyor ancak ofis ortamındaki çalışma koşullarının kendisine göre olmadığını fark ediyor. Satış ve pazarlama, fotoğrafçılık gibi işleri denemesinin ardından, işsiz kaldığı bir dönemde kız kardeşinin aldığı el yapımı çikolata eğitimi hayatını değiştiriyor. Hep istedikleri kendi işinin sahibi olma düşünesi cazip geliyor ve çikolata yapmaya başlıyorlar. Bengü, kız kardeşinin teşviki ile aslında hiç bilmeden başladığı el yapımı çikolata işini, altı yıldır azimli bir şekilde geliştiriyor ve bir dükkân açıyorlar. Hatta dükkan açmakla da kalmayıp, başka kadınlara da bir iş alanı oluşması açısından, el yapımı çikolata yapımı atölyeleri düzenliyorlar.

Bengü Karakaya, aldığı maden mühendisliği eğitiminin ardından kısa bir süre kendi alanında çalışıyor ancak ofis ortamındaki çalışma koşullarının kendisine göre olmadığını fark ediyor. Satış ve pazarlama, fotoğrafçılık gibi işleri denemesinin ardından, işsiz kaldığı bir dönemde kız kardeşinin aldığı el yapımı çikolata eğitimi hayatını değiştiriyor. Hep istedikleri kendi işinin sahibi olma düşünesi cazip geliyor ve çikolata yapmaya başlıyorlar. Bengü, kız kardeşinin teşviki ile aslında hiç bilmeden başladığı el yapımı çikolata işini, altı yıldır azimli bir şekilde geliştiriyor ve bir dükkân açıyorlar. Hatta dükkan açmakla da kalmayıp, başka kadınlara da bir iş alanı oluşması açısıdan, el yapımı çikolata yapımı  atölyeleri düzenliyorlar.
ZEYNEP PEHLİVAN
İzmir- Bengü Karakaya kız kardeşiyle beraber; 2 yıl evden çalışarak, 4 yıldır da açtığı dükkân vesilesiyle el yapımı çikolata üretiyor. Kendi işinin sahibi olana kadar satış ve pazarlama, fotoğrafçılık başta olmak üzere birçok işi deneyimleyen Bengü, işsiz kaldığı bir dönemde kız kardeşiyle dayanışarak aslında hiç anlamadığı bir sektöre girmiş oluyor. 1971’de Almanya’nın Berlin Şehrinde doğan Bengü, ilkokuldan üniversiteyi bitirene kadar İzmir’de yaşıyor. Dokuz Eylül Üniversitesi Maden Mühendisliği bölümünden mezun olduktan sonra, kısa bir süre kendi alanında çalışıyor. Bu sırada evleniyor ve Ankara’ya taşınıyorlar. Bengü’nün iki oğlu oluyor ancak 12 yıl sonra eşiyle ayrılıyor. Bu sebeple İzmir’e geri geliyor. İzmir’e geri gelince çalışma hayatına da geri dönüyor.
“Mezun olduğumda 1 yıl kadar mühendislik yaptım. Ofis işlerinin çok bana göre olmadığını anladım. Sonra kurumsal firmalarda satış ve pazarlama üzerine çalıştım uzun yıllar. İzmir’e dönünce de satış ve pazarlama işine devam ettim ancak ülkenin o zaman içinde bulunduğu kriz nedeniyle işten çıkarıldım. 2 yıl kadar işsiz kaldım ve o dönem de fotoğrafçılık yaptım. Daha önceden bir fotoğraf derneğine üyeydim. Buradan da yola çıkarak sergiler ve çalışmalar yaptım, buradan kendime gelir elde ettim bir süre.”
“Fotoğraf çekerim diye düşündüm çikolata yapmaya başladım”
İzmir’e döndükten sonra satış ve pazarlama alanında çalışmaya başlarlar. Hemen ardından ani işsizlik sürecinde kendine fotoğrafçılık alanında bir yol çizmeye çalışır. O sırada kız kardeşi de pasta ve çikolata yapımı kursuna gidiyor. Zaten kız kardeşiyle beraber en büyük hayalleri kendi işlerini kurmak olan Bengü çikolata işinden hiç anlamasa da işin fotoğrafçılık kısmını yapabileceğini düşüyor. 
“Kız kardeşim çikolata üzerine bir yer mi açsak diye düşünüyordu. Ben bu konuda bilgim olmadığı için çekimser davranmıştım. Yapabilir miyim, beceremem diye düşünüyordum ama kardeşim beni motive etti. İşsiz kaldığım dönemde biraz evde denemeler yapmaya başladım. Fotoğrafçılıkla da ilgilendiğim için hemen yaptığımızı işi fotoğraflamaya yöneldim ilk önce. Kardeşime sen üret ben de çekeyim diye bir teklifte bulundum. O zaman kardeşim hamile kaldı ve çikolatanın yüzünü göremiyorum, ben yapamayacağım dedi. Bana çikolata yapım reçetelerini verdi ve sen yapmaya başla dedi.”
Önce çikolata yaptığına inanmadılar, ardından sipariş verdiler
Kız kardeşinin hamilelik sürecinde, Bengü pek de anlamadığı çikolata işinin ortasında kendisini buluveriyor. Yemek yapmakla, mutfakla arasının pek olmadığını söylese de yapacağı herhangi bir işe oldukça inanarak ve severek yaptığından kardeşinin verdiği çikolata reçetelerinin haricinde de kendini geliştiriyor ve birden işin içerisine giriyor. 
“Ben bir iki deneme yaptım. Çocuklarımı okula yolladıktan sonra internetten bütün dünya literatürlerini taramaya başladım. Dünyadaki ünlü şeflerin tariflerini, malzemeleri nasıl kullandıklarını incelemeye başladım. Online eğitimlere katıldım. Bu süreçte evde yapar hale geldim ve bir sosyal medya sayfası açmıştım. Fotoğrafları çekip yüklediğimde ‘bir çikolatacının fotoğraf işini mi aldın’ veya ‘bir çikolata markasının franchising mi aldın’ diye sormaya başladılar. İlk önce inanamadılar, sonra madem yapıyorsun hemen sipariş verelim sana dediler.”
Emek sarf edince oluyor!
Bu sırada kardeşinin doğumu gerçekleşiyor ve bebeğiyle ilgilenmesi gerekiyor. İş tamamen başa düşünce Bengü, kendini çikolata yapımı konusunda geliştiriyor. Yer yer kardeşinin de desteği ile iki yıl boyunca evden siparişler alıyorlar. İki yılın sonunda işlerin büyüdüğünü görüp ev mutfağından bir dükkâna geçiş yapmak istiyorlar. 
“Bulunduğum bölgede butik çikolata işi yoktu. Ev mutfağında yapmanın zor yanları var. Daha şeffaf bir şekilde insanların yapım koşullarını da görmesi gerektiğini düşündüm. Teknik özellikleri uygun, mutfağı olan bir dükkân bulmakta zorlandık. 2016’yı 2017’ye bağlayan yıl, oldukça yüksek sipariş aldığım bir zamanda harıl harıl dükkân aramaya başladım. Şu anda içinde olduğum dükkân o zaman bir bilgisayarcının deposuydu. Evime yakın olduğu için hem de yerini beğenmiştim keşke bilgisayarcı çıksa da bize kalsa dedim. Emlakçı, paraya ihtiyacı da yok eski bir kiracıdır orayı boşaltmaz dedi. Başka yer bakmayı düşünürken ertesi gün emlakçı aradı ve dükkânın boşaldığını söyledi. Hemen koşarak gittim ve sürpriz bir şekilde bu dükkânı tuttuk. Emek sarf edince ve gerçekten inanınca istediğimiz şeylerin olabileceğine yürekten inanıyorum.”
İki kardeş, zorlukları omuz omuza vererek aştılar
Her ne kadar el yapımı çikolata işini evde deneyimlemiş olsalar da, bir dükkân açmak kolay olmuyor. Bazı kurumlardan alacakları desteklerin bir bölümü kesilince zorluklar yaşıyorlar ancak yılmıyorlar, pes etmiyorlar. Dükkân açıldıktan sonra yaşanan olumsuz durumlara karşı aileleri de destek gösteriyor ve işlerine dört elle sarılıyorlar. 
“Burası için destek aldığımız kurumlardan alacaklarımızın bir kısmını tahsil edemeyince; dekorasyon sürecinde, ödemelerimizi yaparken epey zorluklar yaşadık. Hiç yılmadık iki kardeş omuz omuza verdik ve bugüne de geldik. Ben de iki çocuk büyüttüğüm için kardeşimin sıkıntılarını biliyordum. Onun da nefes almasını, iş hayatına geri dönmesini istiyordum. 5 yıl iş hayatından uzak kaldım. İnsanın kendine güveni ve bir anlamda saygısını yitirdiğini düşünüyordum ve kardeşimin bunu yaşamasını istemedim. Bezen zorluyordum onu gelmesi için, belki bana kızdı. Aslında bu onun için çok iyi olmuştu. Tanınmak, bilinmek, müşterilerle muhatap olmak, işin belli bir döngüye girmesini sağlamak biraz zaman aldı. Benim de ilk serbest işim, daha önce hep maaşlı çalışıyordum. Kira, vergi, ödeme zamanları gelince panik halinde oluyordum. Ailemiz de bize maddi manevi destekte bulundular. Biz de hep kendimizi yapacağımıza inanarak motive ettik.”
“Diğer kadınları rakip olarak görmedik, destek olduk”
İşi yapmaya ve mücadele etmeye devam edince yönlerini bulmayı da öğreniyorlar. Hem gelen siparişleri geri çevirmeden yetişmeye çalışıyorlar hem de gelen talep doğrultusunda el yapımı çikolata yapım atölyeleri açarak işlerini geliştiriyorlar. Özellikle bu işi yapmak isteyen kadınları, kendilerine bir rakip olarak görmüyorlar. Kadınlara yaptıkları atölye çalışmalarında kendilerini istihdam edilebilecek seviyeye getirecek destek vermeyi de ihmal etmiyorlar. 
“Gelen talepleri geri çevirmeden yetiştirmeye çalıştık. Çocuklara yönelik atölye yapmamız konusunda teklif gelmişti. Ne kadar işi bilseniz de birine öğretmek başka bir durum. Çok ısrar gelince bu atölyeleri yapmaya başladık ve gördük ki çocukların enerjisinin bu dükkanda olması hem de onlardan görüp ilham aldığımız işler olmaya başladı. Bizim için de çok iyi bir reklam aracı oldular. Bir çocuk 2 ebeveyn demek oluyor, sonra okula gidiyor bu bilgi, başka arkadaşlarına gidiyor. Bu anlamda atölyelerden büyük paralar kazanmak gibi bir hedefimiz olmadı, her zaman çikolata yapıp satmak ilk hedefimiz oldu. Sonra bu atölye çalışmalarını çocukların anneleri de talep etmeye başladı. Ben işsiz olduğum bir dönemde bu işe girmiştim, bu işe bir meslek olarak baktım ve emek sarf ettim. Şu anda bir dükkanım var. Benim gibi olan bir sürü kadına da burada destek olmak istedik. Hiçbir zaman bize rakip olur, işimizi elimizden alır diye düşünmedik. Kim neyi öğrenmek istiyorsa püf noktaları sonuna kadar gösteriyoruz. Yapmak isteyen kadınlar da bu bilgilerin üzerine koyup istediği yere gelebilir. Farklı illerden dahi gelip bu işi bir meslek olarak edinip gelir sağlamak için katılan kadınlar oluyor.”
“Ne iş yaparsam yapayım çok inanarak ve isteyerek yapıyorum”
Bengü, kendi işinin sahibi olmanın büyük bir sabır gerektirdiğini ve bir an önce büyüme hayaline kapılmadan ilerlenmesi gerektiğini düşüyor. 
“Hassas bir ürün aslında çikolata, hava koşulları ve sizin ruh halinizden bile etkilenebilir. Böyle bir işi yapmak elbette keyifli, insanların mutlu olmak için yedikleri bir ürün üretmek çok güzel. İçine kattığım her şeyi en doğal ve saf halde olmasına özen gösteriyorum. Aslına bakarsanız, işin başında sayılırız. Bir marka olmak, bir yere gelmek fedakarlıklar istiyor. Maddi manevi çok yorulabilirsiniz ama karşılığını hemen alamayabilirsiniz. Sonra bir anda yüklü bir sipariş alabilirsiniz. Ben bu işi hiç bilmeden yaptıysam her kadın istediği her işi yapabilir. Mühendislik okudum, evde sadece doymak için yemek yapan bir kadındım üstelik. Sadece ne iş yaparsam yapayım çok inanarak ve isteyerek yapıyorum. Burayı kapatıp bir oto yedek parçacı da açsam o parçaları çok severek satarım.”