Pazaryeri esnafı kadınlar ayakta kalabilmek için direniyor!

Pandemi döneminde getirilen kısıtlamalar ve sürekli artan fiyatlarla tüketici kadar pazaryerindeki esnaf da zorlukla mücadele ediyor. Kadın esnaf ile Covid-19 salgınından önce bile çok iyi gitmeyen ekonomiyi ve yaşadıkları zorlukları konuştuk.

 
ZEYNEP PEHLİVAN
İzmir- “Ekonominin nabzını ölçmek için pazara gitmek, halkın arasına karışmak lazım” diyenlere uydum ve İzmir’e kar yağan nadir günlerden birinde, kendimi Hatay semt pazarına atıverdim. Açlık sınırının 2.500 TL, yoksulluk sınırınınsa 8 bin TL’ye dayandığı ülke atmosferinde artık insanlar pazardan evlerine ne yazık ki mutlu dönemiyor. Özellikle de meyve, sebze, kıyafet ve temel gıda ürünlerine üst üste gelen zamlarla beraber evlerde bir tencere sıcak yemek pişirmek bile bütçeleri zorluyor. Hal rakamlarına göre pazar fiyatları sadece bir sene içinde 2.5 katlık bir artış gösterdi. Binbir emek ve zorlukla tezgâhlarının başında olmaya devam eden pazar esnafı, mutfak ekonomisinin tam anlamıyla çöktüğü şu günlerde, bir hayli umutsuz!
“Kazanan marketler oldu”
Artan gelir eşitsizliği, etkisini her geçen dün daha da artıran ekonomik kriz ve pandeminin yarattığı sancılar. Yoksulluk, Türkiye’de halkı işte tam olarak bütün bu olumsuzlukların ortasında köşeye sıkıştırmış durumda. Alım gücünün düşmesi ve fiyatların artmasıyla beraber özellikle iş yapamadan evlerine dönmek durumunda kalan pazarcı esnafı, oldukça zor günlerden geçiyor. Pazarda havuç ve yeşillik satarak geçimini sağlamaya çalışan Ceylan Cihan, pandemi sonrasında artan ekonomik krizle beraber, ürünlerinin hep tezgâhta kaldığını söylüyor:
“Ben kendimi bildim bileli annemle pazara geldim. Hiç böyle bir dönem hatırlamıyorum. Havucun kilosu 1.50 TL ama 1 TL’ye ancak satabileceğim. Sürekli müşterilerime yeşillik satabiliyorum. Yani beni eskiden beri bilen kendi müşterilerim de olmasa vay halime! Meyveler falan olduğu gibi duruyor. Herkes bir topan ekmek peşinde; ama pazarlar öldü artık. Bu süreçte kazanan marketler oldu. Biz İncirliova Acarlar Köyü’nde oturuyoruz. Pazar için gece 1’de yola çıkıyoruz. Saat 4 gibi pazar yerine varıyoruz, yüklerimizi indiriyoruz. Bu kadar çabaya, zorluğa rağmen yevmiyemiz ancak çıkıyor. Eski pazarlar yok artık. Sabah bir hareket oluyor ama öğleden sonra 65 yaş üstü evden çıkamadığı için işler yavaşlıyor.” 
65 yaş üstüne getirilen yasak, işleri etkiledi
Pazarda uzun zamandan bu yana zeytin satarak yaşamını idame eden Ayşe Aslan ise pandemi öncesi zaten durgun olan işlerin, bu süreçte iyice bitme noktasına geldiğini ve pazarcı esnasın umutsuz bir ruh hali içinde olduğunu aktardı.
“Hafta sonlarında pazarlar yok, bunun yerine sadece marketler açık. Bu düzen bizi çok olumsuz etkiledi. Eskiye göre işleri yarı yarıya azaldı diyebilirim. Normalde pazara gelenlerin yarısından çoğu 65 yaş ve üzeri insanlardı. Gençler çalıştığı için aileleri gelip alışverişlerini yapıyordu. Şimdi tüm ihtiyaçlarını sadece marketlerden gideriyorlar. Bu durum pazar esnafını bitirdi. Buradaki fiyatlar, her şeye rağmen marketlerden daha iyi durumda. Mesela ben kendi ürünlerin olduğu için fiyatları çok değiştirmemeye çalışıyorum.  Diğer ürünler için toptancılara gittiğimde ürünlerin bir anda nasıl fırladığını görüyorum. Bu işi şimdi bıraksam başka ne iş yapabilirim bilmiyorum. Emekli olursam buradan olacağım; ama pandemide işler azalınca Bağ-Kur primlerimi de yatıramaz hale geldim.” 
“Geçim derdi boğazımıza dayandı”
Pazarda çiçekçilik yaparak geçimini sağlamaya çalışan Nergis Nazlı, tezgâhının başında olabilmek adına çocuklarından birini annesine, diğerini ise komşusuna bırakıyor. Eşiyle beraber çalışmalarına rağmen geçim derdiyle mücadele ettiklerini söyleyen Nergis, artan ekonomik krizin büyük tahribatlar yarattığı insanlardan sadece biri.
“Buraya gelmek için sabahın 7’sinden kalkıyorum. 2 çocuğum var, onları her gün anneme ya da komşuma bırakmak zorunda kalıyorum. Bu soğukta sabahın 9’undan bu yana ekmek paramızın peşindeyiz. Pandemi zaten genel olarak Türkiye’yi esir aldı. Bir şekilde savaşmaya devam ediyoruz. Eşim suculuk yapıyor, tek bir kişinin parasıyla bir ev dönmüyor. Aslında kuaförlük yapıyordum; ama pandemide çiçek satıyorum. Bütün ailem çiçekçilikten ekmeğini kazanıyor. Bu sene bütün sorunlar üzerimize geldi. Böyle olunca geçim derdi boğazımıza dayandı. Güzel bir iş gelse, bir fabrikada sigortalı çalışsam, en azından soğukta bu çileyi çekmezdim.”
“Böyle giderse topumuz kıtlıktan öleceğiz”
Hazal Akdağ ise geçimini pazarda kestane satarak kazanan esnaflardan biri.  Normalde Aydın’da oturmasına rağmen satış yapmak için ilk kez İzmir Hatay pazarına gelen Hazal, devletin yardım elini uzatmadığı ortamda, pandeminin kendilerini bitirdiğini söylüyor:
“Tezgâhımı genelde Aydın’daki pazarlarda açardım. Buraya ilk kez geldim ama gelmez olaydım. 70 kilo kestane getirdim. Bu saat oldu, daha 50 kilosu duruyor. Satış olsun isterdim, ama insanlara bir şey diyemiyorum. Biliyorum kimsenin cebinde para yok. Buraya ben toplu taşımayla geliyorum. Malı getirsin diye nakliyeye bir sürü para veriyorum. Geriye bana 3-5 lira ekmek parası kalıyor. Biz de kazanalım diye insanların gözünün içine bakıyoruz. Böyle giderse topumuz kıtlıktan öleceğiz. Geçim kadınlar için daha da zor. 7 aylık hamile kadın gelmiş buraya bir şeyler satmaya çalışıyor. Yaşımız genç; ama hayat gençleri bile yaşlandırıyor.”