“Hayvana şiddet, ‘Ceza Kanunu’ kapsamına alınmalı”
Hayvanlara uygulanan şiddet karşısında mevzuatın yetersiz olduğunu ve Hayvan Hakları Yasası’nın bir an önce çıkarılması gerektiğini belirten HAYTAP Ankara Temsilcisi Pelin Sayılgan, “Henüz hazırlanmış bir yasa taslağı yok. Sadece bir araştırma komisyonu kuruldu ve bu komisyonun tavsiye kararları oldu. 5199 Sayılı Hayvanları Koruma Kanunu hayvanları korumaktan çok uzak. 16 yıldır mücadelesini verdiğimiz kanun değişikliği Meclisten ivedilikle geçirilmeli ve hayvana şiddet Ceza Kanunu kapsamına alınmalı.” diyor.
ZEYNEP AKGÜL
Ankara- Hayvana zulüm üstü örtülemeyen gerçeklerden biri. 5199 Sayılı Hayvanları Koruma Kanunu’nun hayvanları ‘gerçekten” koruyacak şekilde değiştirilmesi 2011yılından beri tartışılıyor. Hayvan hakları alanında çalışan sivil toplum örgütlerinin en temel isteği, hayvana şiddetin Kabahatler Kanunu kapsamından çıkarılıp Türk Ceza Kanunu (TCK) kapsamına alınması. Örneğin hayvana tecavüz fiili ve tanımı ne Türk Ceza Kanununda ne de Hayvanları Koruma Kanununda mevcut. Ayrıca, mevzuat hayvanları ‘sahipli’ ve ‘sahipsiz’ diye ikiye ayırıyor. Eğer hayvan sahipsiz ise tecavüz failine sadece idari para cezası uygulanıyor. Sahipli hayvanlarda ise hayvana tecavüz failine hayvana tecavüzden değil, TCK’daki ‘Mala Zarar Verme’ maddesinden dava açılabiliyor. Biz de Hayvan Hakları Federasyonu (HAYTAP) Ankara Temsilcisi Pelin Sayılgan ile sahipli sahipsiz hayvan ayrımını, 16 yıldır bir türlü çıkarılamayan Hayvan Hakları Yasası’nı, geleneksel hayvan dövüşlerini ve hayvan deneylerini konuştuk.
Hayvan Hakları Yasasında ne tür değişiklikler var?
Henüz hazırlanmış bir yasa taslağı yok. Sadece bir araştırma komisyonu kuruldu ve bu komisyonun tavsiye kararları oldu. Bir kanun değişikliği yapılacak mı ve bu komisyonun kararları bu kanuna yansıyacak mı, bunu şimdiden kestirmek güç. Çünkü 16 yıldır aynı süreci yaşıyoruz.
Nedir bu tavsiye kararları?
Hayvanları Koruma Kanununun isminin “Hayvan Hakları Kanunu” olarak değiştirilmesi; hayvanların sınıflandırılmasında “ev hayvanı, yaban hayvanı, şehir hayvanı, çiftlik hayvanı” gibi tanımlamalar getirilmesi; şehirlerdeki sahipsiz hayvanların sayımının yapılması ve kısırlaştırma seferberliği başlatılması, bunun için gerekli bütçe ve personelin tahsis edilmesi; hayvanların ölümüne sebebiyet veren mobil kısırlaştırma ünitelerinin kaldırılması; hayvana şiddetin Ceza Kanunu kapsamına alınması ve ceza alt sınırının para cezasına tecil edilememesi için iki yıl bir ay olarak belirlenmesi; internetteki hayvan dövüş sitelerine erişimin engellenmesi; hayvanlara yönelik şiddetin cezalandırılmasında sahipli-sahipsiz hayvan ayrımına son verilmesi; Kat Mülkiyeti Kanununda yapılacak bir revizyonla apartmanlarda evcil hayvan beslenmesine getirilen kısıtlamaların ortadan kaldırılması; istifçiliğin önüne geçilmesi için Tarım ve Orman Bakanlığınca mevzuat çalışması yapılması; üzerine kayıtlı olan hayvanların sorumluluğunu almayan ve sokağa terk eden kişilere en az 10 bin TL para cezası uygulanması; hayvanların mikroçip yöntemiyle kimliklendirilmesi; Hayvan Hakları Fonu oluşturulması; Hayvan kolluğu kurulması; kısırlaştırma ve hayvanların korunmasına yönelik uygulamaları gereği gibi yapmayan yerel yöneticilere adli ve idari yaptırım uygulanması; belediye bakımevlerinde eğitimli ve sertifikasyon sahibi personelin çalıştırılması ve 7/24 nöbetçi veteriner hekim bulundurulması; hayvan bakımevlerinin kamuoyu tarafından internet üzerinden 7/24 kamerayla izlenebilmesi…
“Bir süre hayvan ithalatı yasaklanmalı”
İl Hayvanları Koruma Kurullarına ilişkin süreçleri yönetmek üzere “Merkez Hayvan Hakları Kurulu” oluşturulması; evcil hayvan kaçakçılığının önlenmesi ve internetten hayvan satışının yasaklanması; pet shoplarda kedi köpek satışının yasaklanması fakat üretim çiftlikleri ve ırk derneklerinden hayvan edindirmenin özendirilmesi (buraya bir şerh düşeyim: bence bir müddet hayvan ithalatı ve satışı yasaklanmalı, toplum bakımevlerinden hayvan sahiplenmeye teşvik edilmeli); beslenme odakları oluşturulması; müfredata hayvan hakları eğitiminin eklenmesi.
“Avcılık spor değil, cinayettir”
Kaçak avcılıkla mücadele edilmesi için bir dizi önlemler alınması (ikinci itiraz noktam burası: kendini savunma imkânı olmayan bir hayvana silah doğrultmak spor değil, cinayettir, ahlaksızlıktır. Avcılık tamamen yasaklanmalıdır)
“Bunun istisnası olamaz!”
Kuşların enerji nakil hatlarına çarpıp ölmelerinin engellenmesi; tarım uygulamalarının tarım alanlarına bağlı yaşayan türlerin yaşamasına olanak sağlayacak şekilde dizayn edilmesi; yaban hayatını desteklemek amacıyla su sondajları yapılması, sulak alanlar oluşturulması; kuşların zarar görmemesi için havai fişek kullanımına sınırlama getirilmesi (bir diğer itiraz noktam: bu görgüsüzlük tamamen yasaklanmalı, bunun istisnası olamaz. Hayvanların “bu istisnai bir durum” deyip kalp krizi geçirmekten vazgeçecek hâli yok!)
Su Ürünleri Kanunu’nda hedef dışı av hususunun tanımlanması ve gerekli yaptırımlara bağlanması; anız yakmaya ilişkin para cezalarının artırılması; yeni hayvanat bahçesi açılmaması; mevcutların koşullarının iyileştirilmesi; hayvanlı sirklerin yasaklanması; yunus parklarının yasaklanması; kürk hayvanı üretim ve ithalatının yasaklanması.
“Hayvan deneyleri tamamen yasaklanmalı”
Deney hayvanlarının koşullarıyla ilgili birtakım iyileştirmeler (elbette itiraz ediyorum ve bu temelsiz bir itiraz değil. Hayvan deneylerinin yerini tutan ve çok daha sağlıklı sonuçlar veren bilimsel yöntemler var artık; hayvan deneyleri tamamen yasaklanmalıdır). ‘Geleneksel hayvan dövüşleri konusunda ilgili kurumların hassasiyet göstermesi gerektiği’ düşüncesi… (bu kadar yuvarlatılmış ifadelere ne gerek var? Seçim bölgesi nedeniyle duyulan oy kaygısı mı? Her türlü hayvan dövüşü yasaklanmalı!)
“Yasaklı ırk” kavramı yerine “tehlikeli ırk” vurgusu yapılması, sorumluluğun hayvana değil, sahibine yüklenmesi. Yıllarca Meclis koridorlarını aşındıran kinoloji uzmanları ve köpek eğitmenleri saçını başını yoluyor olabilirler şu an. “Tehlikeli köpek ırkı yoktur, tehlikeli insan vardır.” demekten dillerinde tüy bitti fakat siyasilerimiz hâlâ, pitbull ön yargısına sürüklenen yurdum insanına göz kırpma zaafından vazgeçemiyor sanırım. Her ırktan köpek için tasmasız gezdirme yasaklanır ve hayvanların vereceği zarardan ötürü sahiplerine hapis cezası öngörülürse bu sorun zaten çözülecektir. Irkçılığın lüzumu var mı?
“Hayvanların eşya statüsünden çıkarılması gerekiyor”
Daha önceleri hayvanları katleden kişilere sadece para cezası veriliyordu. Ama son dönemde hapis cezaları da verilmeye başlandı... Ne değişti?
Kanunda ve uygulanışında bir değişiklik yok. Son yaşanan vakalarda zehirleme yapıldığı ve bu zehirleme yapılan yer çocuk parklarına yakın olduğu için TCK 181 üzerinden dava açma şansımız oldu. Bu nedenle hapis cezası verildi. Yine TCK 151’e göre sahipli hayvana zarar vermek sahipli mala zarar vermek kapsamında değerlendirildiği için öldürülen hayvanlar sahipli ise bu madde üzerinden ceza veriliyor. Mevcut kanuna göre hayvana şiddet Kabahatler Kanunu kapsamında görülüyor ve sadece basit bir idari para cezası veriliyor.
Türkiye’de artış gösteren hayvana şiddet vakaları karşısında mevzuat maalesef yetersiz kalmaktadır. 5199 sayılı Hayvanları Koruma Kanunu hayvanı korumaktan çok uzak. Yasa sahipli/sahipsiz hayvan ayrımı yapmakta, hayvana şiddeti yasak yerde sigara içmekle aynı kategoride değerlendirmektedir. 16 yıldır mücadelesini verdiğimiz kanun değişikliğinin Meclisten ivedilikle geçmesi, hayvana şiddetin Ceza Kanunu kapsamına alınması, katillerin mahkemelerde yargılanması ve hapis cezası alması gerekmektedir. Hayvana yönelik şiddet Kabahatler Kanunu kapsamında olduğu için bu şiddeti uygulayanların siciline işlenmemekte, bu kişiler basit bir idari para cezasıyla kurtulmakta ve aramızda yaşamaya devam etmektedir. Mevzuatta hayvanların eşya statüsünden çıkarılıp ıstırap çekme yetisi olan bir hukuk öznesi olarak tanımlanması zaruridir.
STK’lar 5199 sayılı Hayvanları Koruma Kanununun isminin ‘Hayvan Hakları Kanunu’ olarak değiştirilmesini talep ediyor. Neden?
Hak, hukuk sistemi tarafından korunan menfaat demektir. Hak olmadan hukuk olmaz. Hayvana şiddetin önüne geçebilmek için hayvanların haklarının olduğunu kabul etmek gerekir. Hayvanların hukuk sistemi tarafından korunabilmesi, caydırıcı cezaların uygulanabilmesi için hak kavramına önem veriyoruz. ‘Koruma’ kelimesini üstten bir ifade olarak görüyorum. Hayvanlarla dünyayı birlikte paylaşıyorsak, kendimizi dünyanın efendisi olarak tanımlamıyorsak, hayvanların da tıpkı bizim gibi hakları olduğunu kabul etmemiz gerekir.
Apartman Genel Kurul Kararı ile evcil hayvanlar evden gönderilebilir mi?
Mevcut uygulama şöyle: Apartman yönetim planında evcil hayvan beslenemez hükmü varsa hayvanın çevreye zararı olup olmadığına bakılmaksızın mahkemeler hayvanların tahliyesine karar verebiliyor. Bu ise hem özel bir kanun olan 5199’a hem de taraf olduğumuz uluslararası sözleşmelere aykırı bir uygulama. Anayasa’nın 90’ıncı maddesine göre imza attığımız uluslararası sözleşmeler kanun hükmünde, yani apartman yönetim planı anayasayı çiğneyip geçiyor. Mantıksız ve vicdansız bir uygulama.
“Deve güreşi ve horoz dövüşü suç kapsamına alınmalı”
Hayvanları dövüştürenler ve bahis oynatan kişiler de suç kapsamına alınacak mı?
Köpek dövüşlerine karşı çıkan milletvekillerinin aynı duyarlılığı geleneksel hayvan dövüşlerinde de göstermesini bekliyoruz. Deve güreşi, horoz dövüşü vs. de suç kapsamına alınmalı.