Derelerin Anası Melahat Alişan: Bir direniş hikayesi

Karadeniz Bölgesi verimli alanlarıyla, alabildiğince uzanan yemyeşil dağlarıyla, dağ eteklerinden akan dereleriyle göz kamaştırıyor. Ancak çok özel bir ekosisteme sahip olan bu doğal alanlar rant projelerine açılarak dokusu tahrip ediliyor. Doğanın özgürlüğünden yaşamın özgürlüğüne mücadele eden bu bölgenin halkı yıllardır gözünü memleketin bereketine dikenlere karşı direniyor. Derelerin Anası Melahat Alişan, dere kenarında başlayan yaşamını hala aynı yerde direnerek geçiriyor.

 
DURKET SÜREN
Rize- Rize’nin Fındıklı ilçesi yıllardır doğa için mücadele veren yerlerden bir tanesi. Sosyal, kültürel, ekonomik hayata can veren dereleri, enerji hırsı yüzünden tehlike altında. Buradan kazanılacak paranın bu kültürün karşılığı olamayacağını bilen halk, yaşam alanları için geleceklerine sahip çıkıyor. Geçen süre boyunca hukuksal mücadele veren Fındıklılar HES projelerini durdurmuş olsa da, bu mücadelenin bitmiş olduğu anlamına gelmiyor. Zira şirketler projeleriyle bu bölgeden rant sağlamaktan vazgeçmiyor.
Kadınların kendilerini doğa ile uyum halinde görmeleri burada verilen mücadeleye de yansıyor. En ön saflarda katledilmek istenilen doğalarını savunmak için, derelerinin özgür akması için, çevre katliamına geçit vermeden nöbetler tutuyorlar, direniyorlar. Her direniş bir yaşanmışlık, her yaşanmışlık da bir hikaye barındırıyor. O hikayelerden biri de Başköy'de oturan ve bölgede Derelerin Anası olarak tanınan Melahat Alişan’ın hikayesi. 
Dere kenarında doğdu
75 yaşına aldırmaksızın doğa için mücadele eden Melahat Alişan, tıpkı namı gibi çocukları olarak gördüğü derelerine HES kurmaya gelen şirket yetkililerinin önünü keserek yere uzanıyor ve kalkmayarak eylem gerçekleştiriyor. Onun tüm ülkede Derelerin Anası olarak tanınmasını sağlayan da yapmış olduğu bu eylem. Biz de derelere analık yapan Melahat Alişan’ın yaşadığı köyde, evinde, onun anlatımıyla mücadelesine konuk olduk.
Dere ile olan bağını anlatmaya başlarken annesinin onu dere kenarında doğurduğunu öğreniyoruz. Dere taşlarının arasında oynaya oynaya, dereye, yeşile dokuna dokuna büyüdüğünü anlatıyor Derelerin Anası bize.  Verdiği mücadeleyi “aslında sizin için çabalıyoruz” diye belirten Melahat Alişan bir ömür geçirdiği dereler ile yaşanmışlıklarını paylaşıyor bizimle. “75 yaşında kadınım, dere kenarında uyuduğum kadar evimde uyumadım. İki derenin birleştiği yerde dünyaya geldim. Taşların arasında derenin sesi ile uyanırdım. Bu derelerin kurumasına nasıl izin veririm? Canımı veririm ama dereleri kimselere vermem, kurutturmam. Kimse dereyi vermedi ki bize onlar gelip alsın. Biz daha dünyaya gelmeden bu dereler vardı. Dereler buraya, bu doğaya aittir. Dereler olmazsa yaşayamayız. Bunun için kadınlar ve erkekler olarak bu dereler için direniyoruz.” 
Çaylar neden güzel?
Köyünün çay bahçelerini gösteren Alişan, çaylarının tadının güzel olmasını da akan derenin suyuna bağlıyor. “Çay bahçelerimizin suyunu da bu derelerden karşılıyoruz. Bu çaylar neden bu kadar güzel sanıyorlar?
Uzun bir süre boyunca mücadele veren Fındıklı halkını örnek vererek devam eden Melahat Alişan, zor koşullara rağmen geri adım atmadıklarını vurguluyor. “Dereler için buranın çocukları yaz, kış, yağmur kar demeden dere kenarlarında yatarak nöbet tuttular. Dereler özgür aksın diye canla başla çalıştılar. Temiz içme suyumuzu enerji için kurutacaklar. Para kazanmak için sularımızı kirletecekler. Buranın insanları artık neyin ne olduğunu çok iyi biliyor, hepsi uyandı. Hele hele kadınlar gökyüzünden yıldız koparıyorlar. Bu yıkıma izin vermeyecekler.” 
“Her yeri aldılar”
Köyünün arazilerinin orman alanı ilan edilerek kendilerinden alındığını iddia eden Melehat Alişan yaşadığı bir olayı anlatıyor bize. “Arazileriniz ormanlık bölgededir deyip aldılar bizden. Kendi ellerimizle diktiğimiz fındık ağaçları vardı. Çoluk çocuk dünyaya gelince faydalansın istedim. Canımı yakan da bir gün kadastro müdürü diye kendisini tanıtan bir şahıs geldi. Evime aldım, yemek yaptım, yedirdim, içirdim. Meğer her yeri kendilerine almak için uğraşmışlar. Her yeri aldılar. Sadece çay bahçelerimiz kaldı. Belki onları da alacaklar. Çok çektim, çok çalıştım. Evimde yemek yiyen adam yapılanlara karşı geldiğim için bana ‘ teyze sen sus, sana kömür vereceğiz’ dedi. Oturup ağladım. O vaat ettikleri kömürü çıkaran çocuklar hep toprak oldu, öldüler. Madenler zaten felakettir. Belki bu köyün kadınlarının yarısının zehirli yağmurlardan rahimi yok, çocukluğu yok, hepsi ameliyatlı. Evet, ben derelerin anasıyım, ama bütün çocukların, gençlerin de anasıyım. Onları düşündükçe sabaha kadar yatamıyorum. (ağlamaya başlıyor) 
“Ben halkım için, çocuklar için uğraşacağım, mücadeleme devam edeceğim” diye ekleyen Derelerin Anası Melahat Alişan ne pahasına olursa olsun Fındıklı derelerinin akacağına vurgu yapıyor. “Şu Fındıklı derelerine gelsinler, buyursunlar. İlk hedef olmaya hazırım. Melahat Alişan, iki derenin birleştiği yerde doğan, derenin taşları arasında büyüyen Derelerin Anasını vursunlar. Ben bu derelere sevdalıyım. Bu köye gelin geldim. Belki inanmayacaksınız düğünümün ertesi sabahı kalktım dereye indim. Onlar bu hikayeleri taşıyamıyorlar, anlayamıyorlar, ama anlayacaklar. Biz anlatacağız. Hükümetin artık yola gelmesini istiyoruz. Bu sudan herkes faydalanacak. Ülkenin her tarafına bakın, her yer kurudu. Belki de yarın bir gün millet bizim suyumuzdan faydalanacak, derelerimiz can suyu olacak ülkeye.”