Ortadoğu'da kriz ve kadınlar: Kuzey ve Doğu Suriye
Kuzey ve Doğu Suriye'deki kadınlar, tüm bileşenleriyle, benzersiz bir kararlılık ve azimle, 2025'i her türlü şiddete karşı çok yönlü bir mücadele yılına dönüştürdü. Bu durum, cihatçı güçlerin ve çetelerin kadınlardan korkmasına neden oldu.
BERÇEM CÛDÎ
Kobanê - Erkek-devlet şiddeti, kadınların yaşam alanlarına yayılan en sistematik şiddet biçimlerinden biridir. Devlet yasaları, güvenlik güçleri, mahkemeler ve medya aracılığıyla sürdürülen bu şiddet, kadınların bedenlerini, emeklerini ve seslerini kontrol altına almayı amaçlar. Sokaklarda, evde, işte ve cezaevlerinde devam eden erkek egemen tahakküm, kadınların yaşam hakkını doğrudan hedef almaktadır. Buna karşı kadınlar, her yerde “Jin, Jiyan, Azadî” diye haykırarak yaşamı, özgürlüğü ve direnişi yeniden inşa etmektedir.
Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan, kadınlar kaybettiği hazineleri kaybettikleri yerde yeniden aramaları gerektiğini vurgular. Bu ifadeyi incelediğimizde, bizi sorunun kökenine; yani kadınların tarihsel olarak sahip oldukları kutsallıklarını, ilahiliklerini ve değerlerini nasıl, nerede geliştirdiklerine ve nasıl yitirdiklerine götürür. Aynı bağlamda, kadınların kendi hakikatlerini de yeniden keşfetmeleri gerektiği ortaya çıkar.
Tarih boyunca yaratıcılıklarını ve hakikatlerini yitirdikleri her alanda çeşitli şiddet biçimleriyle karşı karşıya kalan kadınlar, bugün bir kez daha bir diriliş süreci başlatmış durumdalar. Kuzey ve Doğu Suriye’de kadınlar, toplumsal, ideolojik ve politik bir dönüşüm yaratarak cinsiyet özgürlüğü mücadelesinde yeni bir dönemin kapılarını açtılar. 2025 yılında bu mücadele, toplumsal yaşamdan öz savunmaya ve siyasete kadar pek çok alanda zirve noktasına ulaştı. Mevcut veriler ise erkeklerin bilinç dönüşümünü sağlamak ve şiddet oranlarını azaltmak için kadınların daha güçlü ve örgütlü bir mücadele yürütmesinin gerekliliğine işaret ediyor.
Türk devleti saldırılarında 43 kadın katledildi

Kapitalist çağda, varlıklarını kadınların ve toplumun gerçekliğinin yıkımı üzerine inşa eden güçler, kadınların yürüttüğü mücadele ve isyanlara karşı her zaman farklı biçimlerde saldırılarda bulundu. Kuzey ve Doğu Suriye’de kadınlar, Türkiye’nin ulus-devlet yaklaşımı ile bölgedeki silahlı grupların şiddeti nedeniyle, kadın devriminin başladığı son 12 yıldır kesintisiz biçimde hedef haline getirildi. Kuzey ve Doğu Suriye Şehit Aileleri Meclisi’nin 2025 yılı bilançosuna göre, Türk devletinin kara ve hava saldırılarında 43 kadın hayatını kaybederken, çok sayıda kadın da yaralandı. Verilen rakamlara göre Cizîr’de 20, Halep’te 4, Rakka’da 5 ve Kobanê’de 14 kadın katledildi. Ayrıca Türk devleti ve ona bağlı çeteler, kadınların örgütlenme, eğitim, bilim, öz savunma ve yönetim merkezlerini de bombaladı.
75 kadın çeşitli şiddet biçimlerine maruz kaldı

Uzun yıllardır savaş koşullarının sürdüğü Kuzey ve Doğu Suriye’de farklı şiddet biçimleri gelişti. 2025 yılı içinde saldırılar ile toplumsal ve aile içi şiddet belirginleşti; şüpheli kadın ölümleri, intiharlar ve kadın katliamları yaşandı. Sara Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele Örgütü’nün bilançosuna göre, 2025 yılının son 6 ayında kadınlara yönelik ciddi olaylar yaşandı. Derneğin raporuna göre bu dönemde 17 kadına işkence yapıldı, 15 kadın katledildi, 3 kadın katledilmek istendi. Ayrıca 11 intihar ve 19 intihar girişimi, 2 yakılma, 2 tecavüz ve 6 psikolojik şiddet olayı kaydedildi. Kuzey ve Doğu Suriye’deki kadın örgütleri ve hareketler, yaşanan şiddet vakalarının aile içi şiddet, ekonomik çalkantılar, toplumsal baskı ve geri kalmışlık ile savaşın psikolojik etkilerinden kaynaklandığını belirtiyor.
Aynı zamanda Kongra Star Kadın Evi’ne (Mala Jin) ulaşan toplam 4 bin 477 vakadan 2 bin 295’i sonuçlandırıldı, bin 246’sı ise halen beklemede bulunuyor. Zenûbya Kadınlar Topluluğu’na yapılan başvurular ise bin 447 olup, 657’si sonuçlanmış durumda. Kuzey ve Doğu Suriye’deki kadın evlerine gelen vakalar genel olarak aile ve evlilik anlaşmazlıkları, boşanma, işkence ve şiddet, çocuk yaşta evlilik, çok eşlilik, şantaj, ihanet ve saldırı gibi konuları kapsıyor.
19 bin 403 kadın yerinden edildi

Kuzey ve Doğu Suriye’nin birçok bölgesini işgal eden Türk devleti, saldırılar nedeniyle on binlerce kadını evlerini terk etmeye zorladı. Özellikle 2018-2019 yıllarında Efrîn, Serêkaniyê ve Girê Spî’deki işgal saldırıları, çok sayıda mültecinin kamplara yerleşmesine yol açtı. Demokratik Özerk Yönetim’in bilançosuna göre, Serêkaniyê’den 14 bin 446 kadın yerinden edilirken, Girê Spî’den yerinden edilen 3 bin 617 kadın Til El Semin Kampı’nda yaşıyor. Ayrıca Efrîn ve Şehba’dan bin 340 kadın yerinden edildi. Şu anda Kuzey ve Doğu Suriye’de onlarca mülteci kampı bulunuyor.
8 Aralık 2024’te Türk devleti ve paralı askerleri tarafından işgal edilen Minbic’te binlerce kadın evlerini terk etmek zorunda kaldı. SMO paralı askerlerinin şehre girmesiyle birlikte kadın katliamları, kaçırılmalar ve kadınlara yönelik şiddet olaylarında artış yaşandı. Süregelen yerinden edilme süreci, Kuzey ve Doğu Suriye’de kadınların omuzlarına ek bir mücadele yükü getirdi. Kadınlar, işgal saldırıları ve toplumsal şiddete karşı mücadele ederken, hane halkı geliri, çocuk bakımı ve diğer sorunları çözmek zorunda kalıyor. Bu durum, kadınların savaş ve yerinden edilmenin yüküne karşı kapsamlı ve kesintisiz bir mücadele yürütmesine neden oluyor.
Kadınlar süregelen şiddetle mücadele ediyor

Kuzey ve Doğu Suriye’de kadınlar birçok bölgede farklı şiddet türlerine maruz kalıyor. Bu şiddet olaylarına yanıt olarak, bölgedeki kadın örgütleri ve hareketleri, şiddeti önlemek ve mücadelelerini genişletmek amacıyla yasal ve toplumsal mekanizmalar geliştirdi. Bu çerçevede Kuzey ve Doğu Suriye Toplumsal Sözleşmesi, kadın haklarını korumaya yönelik onlarca madde içeriyor.
Kadın hakları ‘Toplumsal Sözleşme’ ile güvence altında
Kuzey ve Doğu Suriye Toplumsal Sözleşmesi’nin temel ilkelerinden biri, Demokratik Özerk Yönetim’in, demokrasi ve ekoloji açısından temel bir kriter olarak kadın özgürlüğünü güvence altına alan bir sistem olmasını sağlamaktır. Sözleşme, kadınların sosyal ekonomisini geliştirmeyi ve kadınların sömürülmesi ile ticaretiyle mücadeleyi de öncelikli konular arasında ele alıyor. Özerk Yönetim yapısında, kadınların demokratik konfederalizmi, hak ve özgürlükleri ile yaşamın ve sistemin inşasında özgür iradelerini güvence altına almak için siyasi, sosyal, idari ve benzer alanlarda eş başkanlık yöntemi uygulanıyor.
Eşbaşkanlık sistemiyle eşit temsiliyet esas alınıyor
Kuzey ve Doğu Suriye Toplumsal Sözleşmesi’nin hukuk ve haklar bölümünde, 50. Madde ile kadına yönelik her türlü şiddet ve toplumsal cinsiyetçiliğe karşı özel cezalar ve yasalar öngörülüyor. İdari alanda, komünlerden bölge düzeyine kadar tüm kadınlardan sorumlu Kuzey ve Doğu Suriye Kadın Meclisi görev yapıyor. Kadın Savunma Birlikleri (YPJ), kadınların korunmasında temel güç olarak kabul edilirken, Kadın Toplumsal Adalet Meclisi de Kadın Evi aracılığıyla hukuk alanında kilit bir rol üstleniyor. Ayrıca, tüm siyasi ve idari yapıda kadın kotası yüzde 50 olarak belirlenmiş olup, kadınlar kendilerini özgürce temsil edebiliyor.
Kadınlar için onlarca eğitim düzenlendi

Kadınların haklarını, korunmasını ve rolünü güvence altına almada etkili yasal mekanizmaların yanı sıra, kadın örgütlerinin çok yönlü ve koordineli mücadelesini güçlendiren birçok toplumsal mekanizma da bulunmaktadır. Eğitim ve ekonomik faaliyetler, Kongra Star Örgütü ve Zenûbya Kadınlar Topluluğu himayesinde yürütülüyor. Bu kapsamda kalkınma, öz-bilgi, inşa, farkındalık, okuryazarlık, öğrenme ve öz-savunma gibi konularda seminerler ve eğitimler düzenleniyor. Kongra Star eğitim komitesine göre, bir yılda 97 eğitim kursu açıldı ve bu kurslarda bin 500 kadın eğitim aldı. Ayrıca erkekler için açılan bir kursta da 29 kişi eğitim gördü. Öte yandan, Tebqa, Rakka ve Dêrazor kantonlarında faaliyetlerini sürdüren Zenûbya Kadınlar Topluluğu ise 37 eğitim kursu açarak 678 kadının eğitim almasını sağladı.
Kadınlar bağımsız ekonomilerini inşa ediyor

Ekonomik alanda, kadınların bağımsızlıklarını kazanarak aile içi şiddeti önlemeleri amacıyla Kongra Star ve Zenûbya Kadınlar Topluluğu onlarca kadın kooperatifi ve ekonomik proje geliştirdi. Bu projeler sayesinde kadınlar, tarım, dikiş, fırıncılık, endüstriyel üretim, ticaret, kuaförlük ve sağlık gibi alanlarda geçimlerini sağlıyor ve komünal bir şekilde kendi özerk ekonomilerini kuruyor. Şu anda Kuzey ve Doğu Suriye’de 37 kadın ekonomik kooperatifi faaliyet gösteriyor ve 300’den fazla kadın bu projelerden faydalanıyor. Bölgedeki ambargoya rağmen kadınlar, ekonomik şiddetle mücadele ederek geçimlerini sağlamak ve ekonomik özerkliklerini korumak için çalışmalarını sürdürüyor.
Jineolojî ile özgürlüğe doğru

Kadınların yüzyıllardır erkek egemen bilimden dışlandığı, bilgi üretiminin yalnızca erkeklerin alanı olarak görüldüğü bir dünyada, kadınlar jineolojînin temellerini atarak köklü bir dönüşüm yaratıyor. Erkek aklını "üst sınıf" olarak tanımlayan bilgi biçimlerine karşı, kadınlar hayatın içinden, toplumsal gerçeklikten doğan bir bilgi yolu yaratıyorlar. Jinwar gibi kadın köyleri, bu bilimin somut bir temsilini oluşturuyor. Kadınlar, erkek şiddetinden kaçarak kendi alanlarını inşa ediyor, koruyor ve özgürce geliştirebiliyor. Tüm Ortadoğu’daki tek kadın köyü olan Jinwar, yalnızca şiddete maruz kalmış kadınlar için bir sığınak değil, aynı zamanda kadınların yaşam, eğitim ve yönetim alanı olarak hizmet veriyor.
Özerk Yönetim okullarında yeni bir nesil yetişiyor
Jineolojî ve her alanda gelişen kadın mücadelesinin etkisiyle, Özerk Yönetim okullarında kadın mücadelesi ve özgürlük ilkeleriyle eğitilmiş bir nesil yetişiyor. Kadın öğrenci sayısı artıyor çünkü kadınlar artık öğrenmek, üretmek ve özgür olmak istiyor. Özerk bölgelerde büyüyen, erkek devletinin krizlerinin yarattığı şiddeti ve yıkımı doğrudan deneyimleyen kadınlar, artık daha fazla irade, bilgi ve öz-güç kazanıyor. Artık biliyorlar: Kadın aklıyla, kadın emeğiyle ve kadın bilimiyle başka bir dünya mümkün.
Kadınlar 2025’i ilerleme ve başarı yılına dönüştürdü

Kuzey ve Doğu Suriye’de kadınların bir yıllık mücadelesine bakıldığında, kadınlar Türkiye ulus-devletinin ve cihatçı çetelerin saldırılarına karşı eşsiz bir direniş sergiledi ve hayatlarını her türlü şiddetten korumaya kararlı olduklarını gösterdi. Bu kararlılık, özellikle Tişrîn Barajı direniş sürecinde öne çıktı. Kadınlar, devrimlerini ve kazanımlarını “Ölümden daha büyüğüz” felsefesiyle savundu. Toplumsal, aile içi ve gerici şiddete karşı mücadelelerini evlerinde, sokaklarda ve şehirlerinde sürdürerek onurlu bir yaşam hakkını korudu. Mülteci kamplarında güvenli ve köklü bir yaşam umudunu yeniden canlandıran Kuzey ve Doğu Suriye kadınları, her kadının katledilmesine karşı dayanışma ve mücadeleyle yanıt vererek, 2025’i ilerleme ve başarı yılına dönüştürdü.