İnançlar ve tek tanrılı dinlerin sentezi: Durzîlik-2

Durzîler, toplumsal yapıya, kültürlerine ve inançlarına sıkı sıkıya bağlı bir halk olarak; İŞİD zihniyetle yönetilecek bir Suriye’yi reddetmektedir.

Haber Merkezi- Durzîler, içe kapanık bir toplumsal yapıya sahiptir. Etnik kimliklerinden çok, inanç kimlikleri öne çıkar. İnanç sistemlerinde inanç önderlerinin yetkinliği büyük önem taşır. Bu konum herkesin erişebileceği bir mertebe değildir; uzun bir eğitim ve ciddi bir deneyim sürecini gerektirir. Bu yönleriyle Durzîler, Êzidî inançına benzerlik gösterir. Inanca dair bilgiler sır gibi saklanır. Tamamen Batini bir felsefeye dayanıyorlar. Dünyaya bakış açıları, yaşama ele alış tarzlarında ki felsefe alevilerle aynıdır. Bütün batini hareketlere çok benziyorlar.

Bilgelik, söz, nefs, geçmiş ve gelecek

Durzî inancında bu beş kavram, aynı zamanda beş peygamberi temsil eden felsefi bir yaklaşım olarak kabul edilir. Bu öğretiler içinde en temeli ve en önemlisi akıldır. Durzîler her şeyin kökeninde aklı arar ve kendilerini "aklın yol yürüyücüleri" olarak tanımlarlar. Bu, inançlarının en güçlü dayanaklarından biridir. Aklı; söz, nefs, geçmiş ve gelecek izler. Durzî felsefesi bu beş temel üzerinde şekillenir. Aklın gücüne özel bir önem verilir. Düşünerek konuşmak, düşünerek hareket etmek esastır. İnsan aklını kullanarak nefsini ve içgüdülerini denetim altına almalıdır. Bu anlayış, Alevî inancında ahlaki davranışın ve öz kontrolün önemini vurgulayan "eline, diline, beline sahip ol" ilkesiyle benzerlik gösterir. Durzîler, insan aklını evrenin aklıyla eşdeğer görür. Akıl yalnızca bir düşünme yetisi değil, aynı zamanda doğru yönteme dayalı bir davranış biçimidir. Çalışmak ve çabalamak, yöntemin uygulanması olarak değerlendirilir. Bu da insanın ve toplumun sürekli bir arayış içinde olmasının doğal bir sonucu olarak görülür. Bilgelik ve yöntem, Durzî inancında bir kudret ve rehberlik kaynağıdır. Bunun yanında Durzi inancında yeryüzünün kök renklere atfettikleri anlamları da vardır. Yeşil, akıl ve bilgelik; kırmızı, nefs; sarı, söz; mavi, yaşanılan deneyimlerden alınan dersleri simgeler. Beyaz ise "Ben hakikatim, hakikatin yolunda aşkla yürürüm" anlamına gelir. Ayrıca Durziler, yıldızı sembol olarak kabul ederler.

Yaşam ve ölüm

Durzîler, bütün din ve inançlara saygı gösterirler. Bunun temelinde ise ruh göçü (reenkarnasyon) inancı yatar. Onlara göre bir peygamber öldüğünde ruhu başka bir bedende yaşamaya devam eder. Bu beden başka bir dine mensup bir kişi de olabilir. Bu inanç, Dürzîlerin tüm dinlere karşı hoşgörülü olmalarının en önemli nedenidir. Durzî kutsal metinlerine göre, beşinci peygamber Yuhanna’nın ruhu yeryüzünde İsa Mesih olarak yeniden beden bulmuş ve Tanrı olarak görülmüştür. Bu anlayıştan dolayı, ölen kişilerin mezarları ziyaret edilmez. Alevî inancında ruhun hayvan, bitki veya insan bedenine geçebileceği düşünülürken; Durzîler bu görüşten ayrılır. Onlara göre evrimini tamamlamış bir insanın ruhu geriye gidip bir bitki ya da hayvan bedenine girmez; yine bir insan bedenine geçer. Bu nedenle tüm canlılar arasında ruh göçünü değil, sadece insanlar arasında ruh devrini kabul ederler. Vefat eden bir Durzî için, İslamî uygulamalara benzeyen bir cenaze namazı kılınır. Bu uygulamanın, Fatımi Devleti döneminde İslamiyet'in etkisiyle benimsendiğine inanılır. Günlük ibadetleri ise güneşe yönelerek yapılan, yoga benzeri ritüeller içerir. Bu ritüel, yaşamlarının bir parçası haline gelmiştir.

Durzilerde Kadınlar

Durzi inancına göre kadın ve erkek eşittir ve kadınlar yaşamın her alanında yer alma hakkına sahiptir. Durzi inancında kadın hakları korunmuş, kadın yaşamı yaratan ve zorlanma ile emeğin kaynağı olarak görülür. Kadının rızası olmadan evlilik veya herhangi bir ilişki kabul edilmez. Çok evlilik yoktur. İslamiyet'teki "Bir erkek dört kadınla evlenebilir ancak adaleti sağlamalıdır" ayetinin devamında geçen "ama siz erkekler adaleti sağlayamazsınız" ifadesi Durzileri etkilemiş ve bu yüzden çok evlilik kabul edilmez. Boşanma kabul edildikten sonra, eşlerin tekrar bir araya gelmesi mümkün değildir. Bu yüzden boşanmadan önce her ayrıntı dikkatlice düşünülerek karar verilmelidir. Dul kalan kadınlar için "Betil Metaq" (kırık ev) adı verilen yaşam alanları oluşturulur, ancak Durzi toplumu genel olarak bu evlerde yaşayan kadınları küçümser.

Durzi kadınları bu durumu Durzi kültürüne ait görmez ve buna karşı mücadele eder. Kadın hareketleri, kadınları dışlayan veya küçümseyen yaklaşımlara karşı ortak bir mücadelede örgütlenmiştir. Tarihte öne çıkan belirgin kadın isimleri yoktur, ancak Durzilerin yaşadığı bölgelerde, özellikle Süveyda'da, kadına ait birçok taş üzerine işlenmiş çizim bulunmaktadır. Bu çizimler günümüzde kutsal kabul edilir.
Durzi kadınları örtünmez ve seküler bir yapıya sahiptir. Kadınlar, başörtüsünün İslamiyet ile ilişkilendirilemeyeceğine inanır. Hatta Durziler, kadınlar için "Muhammed'in eşi Hümeyra gibi olun" der. Hümeyra, kızıl saçlı ve başı açık bir kadındı, bu nedenle Durzi kadınları için bir örnek olarak kabul edilir. Kapanan kadınlar ise hoş karşılanmaz.

Durziler ve Direniş

Mısır Halifeliği’ne, Osmanlı İmparatorluğu’na, Fransa işgaline ve son olarak BAAS rejimine karşı direnen ilk topluluk Durziler olmuştur. Yaşadıkları bölgeler, direniş merkezlerine dönüşmüştür. Bayraklarını nadiren çıkarırlar; bayrak dalgalandığında, herkesin savaşa hazırlıklı olması gerektiği anlamına gelir. Kısacası, Durziler savaşçı bir topluluk olarak bilinir. Durzilerin Suriye'deki yaşadıkları bölgeye "Cebel el Durzi" (Durzi Dağı) denir. Osmanlı zulmünü kabul etmediler ve o dönemde fiili bir özerklik ilan ettiler. 1921-1936 yılları arasında Suriye, Fransa'nın manda yönetimindeyken Durziler, Cebel el Durzi dağlarında bir federasyon kurarak özerk bir yapı oluşturdular. Fransız mandasını ve Suriye'nin parçalanmasını kabul etmeyen ilk topluluk oldular. Kürtler, Durziler ve yurtsever Suriyeliler, Fransızlara karşı isyan ettiler. Arap Devrimi'nin öncülüğünü yapan Durziler, Suriye'de saygı gördüler. Fransızlara karşı verdikleri kahramanca direniş, tüm Suriye'de takdirle izlenmiş ve bu kahramanlıkları simgeleyen heykeller, Dimeşk ve Süveyda sokaklarına dikilmiştir.Süveyda, Durzilerin yoğun olarak yaşadığı kent haline geldi. Bazı kaynaklarda Süveyda, Durzi devleti veya Cebel el Durzi devleti olarak geçmektedir. O bölgede yaşayanların çoğu Durzi olup, çok az sayıda Hristiyan ve Müslüman da bulunmaktadır. Genel olarak, Durziler Golan Tepeleri ve çevresindeki dağlık alanlarda yaşamaktadır. Dağlar, onların en güçlü savunma mevzileridir.

Durziler, İsrail ve BAAS Rejimi ile İlişkileri

İsrail, bölgeyi parçalama politikası kapsamında Durzilerle dostane ilişkiler kurmaya çalıştı. Onlara “Siz bizimle akrabasınız, Araplarla bir bağınız yok” diyerek yakınlaştı. İsrail, birçok Durzi’yi askeri alanlarda görevlendirdi ve özel bir Durzi birliği kurdu. Golan Tepeleri çevresinde yaklaşık 130 bin Durzi yaşamaktadır. Ancak bu Durziler, İsrail’in verdiği kimlikleri reddetmiş ve kendilerini Suriyeli olarak tanımlamışlardır.

Fransa’nın ardından Suriye'de iktidara gelen BAAS rejimine karşı Durziler başlangıçta temkinli bir tutum sergiledi. Ancak Hafız Esad’ın halklar ve inançlar üzerindeki baskıcı, iktidar odaklı politikasını görünce, Kürtlere, Alevilere ve İsmaililere göre daha net ve sert bir tavır alarak BAAS ideolojisini açıkça reddettiler. Hafız Esad’ın ölümünden sonra yerine geçen oğlu Beşar Esad’ı bir süre gözlemlediler. Ancak onun da babasından geri kalmayan, hatta daha baskıcı bir yönetim sergilediğini görünce, tavırlarını netleştirdiler. “Biz Süveyda’da özerk bir yapıya sahibiz, bize karışmayın” diyerek rejimle aralarına mesafe koydular. Beşar Esad ise Durzilere karşı agresif bir yaklaşım sergilemiş ve onlara yönelik çeşitli baskılar uygulamıştır.

Suriye İç Savaşı ve Durziler

Suriye iç savaşının kıvılcımı, isyanın merkezi konumundaki Dera’da başladı. İlk protestolar kanla bastırılmasına rağmen, kısa sürede tüm ülkeye yayıldı ve rejimin temellerini sarstı. Bu süreçte Durziler, kendi özgünlüklerini korumayı başardı ve özerk yaşam hedeflerinden vazgeçmedi. İç savaş döneminde birçok Durzi zorla askere alındı. Ardından İŞİD saldırıları başladı. Güneyden gelen bu saldırılarda yüzlerce Durzi katledildi; toplu katliamlar yaşandı. Bunun üzerine Durziler, İŞİD’e karşı öz savunma birlikleri oluşturdular. İran’ın Şiileştirme politikalarını da reddettiler. 2023 yılında Durziler rejime yeniden isyan etti ve bir kez daha özerklik talebinde bulundu. Tarih boyunca özerk bir sistem içinde yaşamayı benimseyen Durziler, Esad rejiminden bu taleplerini yinelediler. Ancak rejim, her zamanki gibi bu talebi reddetti. Bunun üzerine Durziler fiili özerklik ilan etti. Esad rejimi devrildiğinde, geçmişteki rejim değişikliklerinde olduğu gibi Durziler süreci dikkatle izledi. İŞİD artıkları, HTŞ (Heyet Tahrir el-Şam) ve SMO çete gurupları  gözlemlediler. Ancak kısa süre içinde bu grupların Suriye’ye demokrasi getirmeyeceğini ve halklara, inançlara hak tanımayacaklarını fark ederek açıkça tavır koydular.

Suriye Krizi ve Durzîlerin Tutumu

Türkiye ve bazı dış güçlerin bölgede yürüttüğü beka hesapları, Üçüncü Dünya Savaşı’na yeni bir ivme kazandırmış durumda. İşgal ve sömürü politikalarıyla Suriye’ye sürülen silahlı gruplar ve Türkiye gibi devletlerin dönemsel çıkar hesapları, bölgeyi daha derin bir kriz ve kaosun içine çekmiştir. Suriye’de savaşın 13 yılı geride kalırken, bu süreç Suriye halkları açısından da yeni bir tablo ortaya koymuştur. Başlangıçta örgütsüz ve savunmasız olan halklar, inanç toplulukları ve kültürel yapılar zamanla kendini koruma ve varlık kazanma konusunda deneyim edinmiş, örgütlenme yönünde adımlar atmıştır. Bu çerçevede Durzîleri de değerlendirmek gerekir. Evet, Durzîler henüz tam anlamıyla örgütlü bir yapıya sahip olmayabilir, ancak tarihsel deneyimleriyle ve bugün Kürtlerin öncülüğünde Kuzey ve Doğu Suriye’de kurulan demokratik, ekolojik ve kadın özgürlükçü paradigmanın sağladığı cesaretle daha güçlü ve kararlı bir duruş sergilemektedirler.

Cihadistliğin İŞİD yüzü

Durzîler, HTŞ (Heyet Tahrir el-Şam) ile zaman zaman bazı görüşmeler ve sınırlı anlaşmalar yapmış olsa da, HTŞ’nin İŞİD zihniyetinden kaynaklı soykırımcı tutumu devam etmiştir. Alevilerden sonra bu kez de Durzîlere yönelik sistematik bir soykırım politikası yürütülmüştür. Durzîlerin Suriye’nin geleceği için verdiği çabalar göz ardı edilmiş; ölüm, istila, tecavüz ve talan politikalarında ısrar edilmiştir. HTŞ’nin İŞİD zihniyeti yeniden hortlamış, deyim yerindeyse "huylu huyundan vazgeçmemiştir." Bu çerçevede HTŞ, Suriye’nin sahil kesimlerinden başlayarak Durzîlere uzanan geniş bir bölgede ciddi katliamlar gerçekleştirmiştir. Bazı yerel kaynaklara göre, Alevilere yönelik katliamların sayısı 50 bine ulaşmıştır. Son dönemde ise Durzîlere yönelik olarak Şam’ın Cemendan, Dera, Eşrefiye Sahnaya ve Süveyda kırsalında düzenlenen saldırılarda 50’nin üzerinde Durzî katledilmiştir. Buna rağmen Durzî savaşçılar, İŞİD artıkları, HTŞ ve SMO gruplarının saldırılarını püskürterek güçlü bir direniş sergilemiştir.

Demokratik Suriye inşası

Bugün Durzîler, Kuzey ve Doğu Suriye modeli gibi demokratik bir Suriye’de özerkliklerini koruma konusunda kararlı bir tutum sergilemektedir. BAAS rejimi boyunca sokaklarda eylemleriyle dikkat çeken kadınların da bu konudaki tutumu nettir. Durzî kadınları, askeri meclislerde ve yerel yönetimlerde daha fazla yer alarak, Suriye’nin Ortadoğu'da demokrasiye öncülük edebilecek bir ülke olmasında önemli bir rol oynamaktadır. Durzîler, dağlara, toplumsal yapıya, kültürlerine ve inançlarına sıkı sıkıya bağlı bir halk olarak; Kürtlerin, Nusayrilerin ve Alevilerin yanında durmakta, şeriatçı ve cihadist bir zihniyetle yönetilecek bir Suriye’yi açık bir dille reddetmektedir. Bu anlamda, “Suriye’de halkların baharı yeni başlıyor” desek abartmış olmayız. Ortak akılla, İŞİD artıkları ve benzeri yapılara karşı yürütülen demokratik toplum mücadelesi tüm cephelerde sürmektedir. Bu nedenle bölge halklarının dayanışması, her zamankinden daha fazla önem taşımaktadır.

BİTTİ…