Filiz Budak: Mücadeleyle saldırılara karşı durmalıyız

Ankara-Bağdat Anlaşması’nın asıl amacının Demokratik Ulus Sistemi’ni ortadan kaldırmak olduğunu belirten Filiz Budak, “Halkın özgürleşmesi ilkesine dayalı bir mücadeleyle bu saldırılara karşı durmalıyız” çağrısında bulundu.

NÛPELDA DENİZ

Mexmûr - KDP ile iş birliği yapan Türk devleti, Kürt halkına yönelik soykırım ve imha politikalarını yürüterek, Federal Kürdistan ve Irak topraklarını işgal etmeye çalışıyor. 15 Ağustos’ta Irak Hükümeti, KDP ve Türk devleti arasında Ankara’da bir toplantı gerçekleştirildi. Toplantıda KDP, Irak hükümeti ve Türk devleti arasında ‘Güvenlik Anlaşması' imzalandı. Anlaşmanın ardından Federal Kürdistan’a yönelik saldırılar arttı.

Şehîd Rüstem Cûdî (Mexmûr) Mülteci Kampı halkı da Türk devletinin her türlü saldırısına maruz kalıyor. Türk devleti tarafından 10-16 Eylül tarihleri arasında iki kez Mexmûr Kampı’na hava saldırısı düzenlendi. Şehîd Rüstem Cûdî (Mexmûr) Mülteci Kampı Halk Meclisi Eşbaşkanı Filiz Budak, Türk devletinin saldırılarını ajansımıza anlattı.

‘Şu an yaşadığımız süreç 3’üncü Dünya Savaşı’dır’

Sözlerinin başında 3’üncü Dünya Savaşı sürecini 1’inci ve 2’nci Dünya Savaşları’ndan farklı ele alınması gerektiğini kaydeden Filiz Budak, “Şu an yaşadığımız süreç 3’üncü Dünya Savaşı sürecidir. Önder Abdullah Öcalan, 90’lı yıllarda yaptığı konuşmalarında üçüncü dünya savaşının Ortadoğu’da yürütüldüğünü söylüyor ve bu savaşın bugün devam ettiğini görüyoruz. 3’üncü Dünya Savaşı, 1’inci ve 2’nci Dünya Savaşları’ndan farklı olarak ele alınıyor. Hegemonik güçler, Ortadoğu’da çeteler eliyle vekalet savaşını başlattı ve amaçları Ortadoğu'daki ulus devletleri ortadan kaldırarak yeni bir Lozan projesini hayata geçirmektir. Buna karşı durabilecek olan güç ise devrimci halk savaşıdır. Bu adımı inşa edenler Önder Apo ve Kürdistan Özgürlük Hareketidir. Kürdistan'a ve Kürdistan Özgürlük Hareketine karşı bu savaşı yürütmelerinin nedeni de budur. Bu savaşın ilk yıllarında Önder Apo 15 Şubat Komplosu sonucu yakalandı. Amaç Önder Apo'yu, Özgürlük Hareketi'ni ve Kürt halkını yok etmektir” ifadelerinde bulundu.

‘Anlaşma için 15 Ağustos tarihinin seçilmesi tesadüf değil’

Irak hükümeti, KDP ve Türk devletinin iş birliğine vurgu yapan Filiz Budak, sözlerini şöyle sürdürdü: “Genel olarak bakıldığında Medya Savunma Alanları’na, Mexmûr’a, Şengal’e, Rojava Kürdistan’a yönelik saldırılar ve Önder Öcalan üzerindeki tecridin tek bir merkezden yürütüldüğünü insan görebiliyor. Bunun sonucunda anlaşmalar imzalanıyor.  Şengal’e ilişkin yapılan 9 Ekim Anlaşması, Mexmûr’a yönelik 2017'den beri devam eden saldırılar ve Medya Savunma Alanları’na yönelik saldırılarda kullanılan yasaklı kimyasal silahlar tüm bu anlaşmaların birer sonucudur. Dünyada kimyasal silah kullanımı yasak ama Kürdistan'da yasaklı kimyasal silah kullanımına karşı bir sessizlik var. Kürt halkının statü sahibi olmasını istemiyorlar. Bu nedenle birçok anlaşma imzalandı. En son 15 Ağustos 2024'te Ankara ile Bağdat arasında bir anlaşma imzalandı. 15 Ağustos! Çünkü 15 Ağustos Kürdistan'da devrimci halk savaşının başlangıcıdır. Ankara-Bağdat Anlaşması’nın bu tarihte yapılması tesadüf değildir. Çünkü onlarda iyi biliyor ki, devrimci halk savaşının 3’üncü Dünya Savaşı’nın önünü alabilir.  Bu nedenle özellikle 15 Ağustos tarihini seçtiler."

‘Irak hükümeti bu anlaşmaya taraf olmuştur’

AKP-MHP iktidarının Misak-i Mili sınırlarını hayata geçirmek istediğini dile getiren Filiz Budak, "AKP-MHP iktidarı, Misak-i Mili sınırlarını belirleyerek Osmanlı hayalini gerçekleştirmeyi hedefliyor. Bu çerçevede Kürdistan Özgürlük Hareketine ve Kürt halkına karşı başlattığı savaşta tüm imkanlarını kullanıyor. Bağdat-Ankara Anlaşması da gösteriyor ki, Türk devleti kendi ittifaklarını kurmak istiyor ve bunu da bir ölçüde başardı. Irak hükümeti bu anlaşmaya taraf olmuştur. Bağdat-Ankara Anlaşması ile Kürdistan Özgürlük Hareketi'ne, Kürt halkına, Güney Kürdistan Bölgesi'nde ve Irak'taki özgürlük savaşçılarına yönelik tüm saldırılar meşrulaştırılıyor. Anlaşmadan sonra gazeteciler, aileler ve çocuklar hedef alınarak katledildi” şeklinde konuştu.

‘Saldırılara karşı büyük bir sessizlik var ve tavır da yok’

Filiz Budak, Türk devletinin Mexmûr’a yönelik saldırılarının Bağdat-Ankara Anlaşması’nın bir sonucu olduğunu belirterek, şöyle devam etti: " Bir hafta içinde ailelerin evleri ve bahçeleri silahlı insansız hava araçlarıyla hedef alındı. Bu saldırılara karşı büyük bir sessizlik var ve tavır da yok. Amaçları Mexmûr’u dağıtmaktır. Saldırıları HPG ve YJA Star’ın varlığına yönelik yapılıyor. Ama burada askeri bir güç yok. Yapılan anlaşma tehlikelidir ve Kürt-Arap halkları arasındaki ilişkilere zarar vermektedir. Türk devleti, Mexmûr, Şengal ve Rojava Kürdistan’daki Demokratik Ulus Sistemi’ni yıkmak istiyor. En kötüsü de Barzan ailesinin bu sürece dahil olmasıdır. KDP Güney Kürdistan'da işgalin aracı haline geldi. Bu onlar için bir utançtır. KDP kendi elleriyle ve imkanlarıyla Kürdistan'ı işgale sunuyor. Güney Kürdistan'da Barzani ailesinin kişiliğinde ahlakın ötesinde bir süreç yaşanıyor. Onun için biz bunu vatana ihanet değil, düşmanlık olarak tanımlıyoruz.”

‘Saldırılara karşı Kürdistan Özgürlük Hareketi'nin güçlü bir mücadelesi var’

Türk devletinin saldırılarına karşı Kürt halkının mücadele ve direnişine vurgu yapan Filiz Budak, "Elbette tüm saldırılara karşı Kürdistan Özgürlük Hareketi'nin güçlü bir mücadelesi, Önder Apo'nun ve Kürt halkının benzersiz bir direnişi vardır. Dolayısıyla halk mevcut saldırılardan korkmuyor ve saldırılara karşı mücadele ediyor. Önder Apo’nun yaşam felsefesi etrafında birleşen Kürt halkı, verdiği ağır bedellere rağmen önemli kazanımlar elde etmiştir. Yapılan anlaşmaların gelecek yüzyılları mahvedeceğini söylüyoruz ve Irak hükümeti bu kirli plana ortak olmamalıdır. Eğer AKP-MHP hükümeti bugün Ortadoğu'da Özgürlük Hareketi'ni zayıflatırsa Irak hükümeti de tamamen ortadan kalkacaktır” uyarısında bulundu.

Halklara faşizme karşı mücadele çağrısı

Sözlerinin sonunda mücadelenin güçlendirilmesi çağrısında bulunan Filiz Budak, "Çağrımız Ortadoğu'daki güçlerin, halkların ve milletlerin AKP-MHP iktidarının planlarına karşı mücadele etmeleridir. Söz konusu bu iktidarların planları kadınlar ve gençler için tehlike arz ediyor. Çünkü şeriatı getirmek istiyor. Kadın ve toplum olarak bunun farkına varmalı, kadının ve halkın özgürleşmesi ilkesine dayalı bir mücadeleyle bu saldırılara karşı durmalıyız. Devrimci halk mücadelesini güçlendirmek, özel savaşa, fiziki savaşa ve her türlü uygulamaya karşı durmak gerekiyor. Kadınlara ve bir bütünen topluma yönelik saldırılar aynı merkezden yapılıyor. Bu saldırılara karşı mücadele etmek bizi başarıya ulaştıracaktır" diyerek sözlerini noktaladı.