Kadınlar öncülüğünde başarıya ulaşan Rojava Devrimi 10 yaşında -2-

Rojava Devrimi 10 yılını geride bıraktı: Halk Özerk Yönetimle yönetiliyor

Farklı etnik köken, ırk, din, dil ve kültürden oluşan Kuzey ve Doğu Suriye halkı, 19 Temmuz Devrimi ile mevcut devlet sistemine karşı Demokratik Ulus modelini hayata geçirdi. Halklar 10 yıldır bu sistem altında yaşamını sürdürüyor.

BERÇEM CÛDÎ

Kobanê – Ulus. kavram olarak, dil ve kültür eşitliği temelinde kendilerini yöneten köy, klan ve aşiretlerden oluşan bir toplum biçimidir. Ulus, ırk, din, renk, dil, kültür, etnisite ve hatta ulusal köken farklılıklarına rağmen ortak bir bilince sahip bir gruptur. Demokrasi de kavram olarak temelinde, halkın kendi kaderini tayin etme yöntemini ifade ediyor. Devlet, egemenlik, kapitalist modernite dışında yönetilen halklar, demokrasi kapsamına giriyor.

Çözüm Demokratik Ulus

Bu iki kavram bir araya geldiğinde ortaya Demokratik Ulus çıkıyor. Demokratik Ulus, güç hastalığını, milliyetçiliği ve cinsiyetçiliği reddeden bir modeldir. Yönetimini kutsal göstermiyor, ancak halk hizmetinde bir olgu olarak bunu ele alıyor. Tek dil, tek kültür, tek din, tek bayrak vb. ulus-devlet bilinci yerine çok dili, çok kültürlü ve çok ırkı içerisinde barındırır. Bu nedenle Demokratik Ulus modeli,  binlerce yıldır bozulan toplumsal ilişkileri düzelten, toplumu doğasına döndüren ve ulus-devlet sistemine alternatif bir modeldir. Bu model ilk kez Kürt Lider Abdullah Öcalan tarafından geliştirildi. Abdullah Öcalan Demokratik Uygarlık Manifestosu savunmasında bu modelden geniş şekilde söz etmekte ve “Demokratik Ulus ekonomik krizden kurtulmak için yerel ve küresel modelleri birlikte geliştiren en doğru siyasi ve ahlaki yoldur” diyor.

Kültürel bir olgu

Demokratik Özerklik boyutu ve siyasal yaşam, Demokratik Ulus sisteminin temel kavramları olarak tanımlanmaktadır. Eğer yönetim sistemi kurulmazsa Demokratik Ulus modelinden söz edilemez. Bu modelin yürürlüğe girebilmesi ve uygulanabilmesi için bu modelin amacını yerine gelmesi için yönetim ve siyasetinin olması gerekir. Yönetim bir kavram olarak toplumda kültürel ve sürekliliği olan bir olgudur. Yönetim, evrendeki düzeni, kaostan kurtulma durumunu ifade ediyor. Bu nedenle toplum beynine yönetim diyebiliriz. Özerklik ve yönetim kavramları yan yana geldiğinde Özerk Yönetim yöntemi ortaya çıkıyor. Kendin kendini yönetme, Demokratik Ulus modelinin kural ve ilkelerine dayanan bir toplum anlamına gelmektedir.

Ulus-devlet o kadar zayıflar

Siyaset kavramı toplumun özgürce yönetilmesi ve gelişmesi anlamına gelmektedir. Politika, toplumun özgürlüğü, anlam ve iradesinin yaratılması ve geliştirilmesi alanıdır. Demokratik siyasetin bir kimliği var. Bu nedenle toplumda siyasetin düzeyini yükseltmek ve güçlendirmek demokrasinin inşasının temelini oluşturuyor. Bu yüzden ulus ve toplumun özgür yaşaması için ilk şart, insanların onları siyasi durumda tutmalarıdır. Demokratik Ulusun doğru bir şekilde uygulanabilmesi için siyasal olgunun hayata geçirilmesi önemlidir. Politika, eşi benzeri olmayan bir örgütleme gücüdür. Siyaset ne kadar güçlüyse, ulus-devlet sistemleri de o kadar zayıftır.

Demokratik Ulus’un bedeni…

Bu kavramların yorumlanmasıyla, Özerk Yönetim ve siyasal yaşamın Demokratik Ulus'un bedeni olduğu sonucuna varılmaktadır. Bu modelin uygulanması içinde siyasal, özgür ve ekolojik yaşamı barındıran Demokratik ve Özerk Yönetimin kurulmasıyla mümkün.

19 Temmuz’da zirveye ulaştı

15 Mart 2011'de Suriye halkı Halkların Baharı ayaklanmasına katıldı. Çatışmaya dönüşen bu ayaklanmayla birlikte 2012'den beri Suriye'de iç ve küresel bir savaş yaşanıyor. Bu ayaklanma içinde Kürt Lider Abdullah Öcalan'ın ideolojisiyle kendini eğiten Rojava halkı özerk devrim hazırlıklarına başladı. Güçlü bir örgütlülükle yapılan bu hazırlıklar, Rojava devriminin ilan edildiği ve üç bölgesi olan Efrîn, Cizîr ve Kobanê'nin özerklik ve bağımsızlıklarını ilan ettiği 19 Temmuz 2012'de zirveye ulaştı.

Komite ve meclisler

Suriye rejimi sisteminin bölgelerinde yenilgiye uğramasıyla birlikte o süreçte alternatif bir sistem kurulmalıydı. Bu yüzden Rojava halkı eşitlik, demokrasi ve özgürlüğe dayalı Demokratik Ulus modelini seçmiş ve bu kapsamda kendi sistemini kurmaya başlamıştır. 2012'den 2014'e kadar Rojava, komiteler ve halk meclisleri şeklinde yönetiliyordu. İki yıl içinde Rojava ve Suriye'de birçok siyasi ve toplumsal gelişme yaşandı. Bu yüzden kurulan yönetim şeklinin genişletilmesi ve daha somut hale getirilmesi gerekiyordu.

Halklar arasında ayrım yapmıyor

21 Ocak 2014'te ilk olarak Cizîr bölgesinde Demokratik Özerk Yönetim ilan edildi. Daha sonra 27 Ocak'ta Kobanê ve 29 Ocak'ta Efrîn bölgesinde ilan edildi. Özerk Yönetim sisteminde ulus-devlet sistemlerinde ortaya çıkan kavram ve yaklaşımlar değiştirildi. Bu nedenle tek başkan yöntemi yerine eşbaşkanlık sistemi getirildi. Öte yandan bölgedeki tüm bileşenler, kendi rengi ve kimliği ile tüm meclis, kurul ve bürolarda eşit ve demokratik bir şekilde yerini almaktadır. Bu şekilde Rojava’da Abdullah Öcalan'ın Demokratik Ulus modelinin kaynağı olan Özerk Yönetim sistemi, cinsiyet, bileşen ve halklar arasında ayrım yapmaksızın siyasi ve demokratik hayatın korunmasına dayanmaktadır. Toplumsal Sözleşmesi, özgürlüğü, adaleti, eşitliği, ekolojik dengeyi, kadın özgürlüğünü ve kadın ile çocukların haklarının korunmasını içermektedir.

Onlarca komite ve büro

Özerk Yönetim, yaşamın her alanında meclisler, Komiteler ve bürolar şeklinde kendini örgütlüyor. Şubelerinden biri, anlaşmaları ve kararları onaylamak ve gerekçelendirmek için en yüksek komite olan Yasama Komitesidir. Yürütme Komitesi, kararları ve yasaları yönetmek ve uygulamak için vardır. Bu komite 16 kuruldan oluşur. Belediyeler ve Ekoloji Komitesi, Dış İlişkiler Komitesi, Savunma Komitesi, İçişleri Komitesi, Şehit İşleri Komitesi, Kadınlar Komitesi, Kültür ve Sanat Komitesi, Turizm ve Sit Alanı Koruma Komitesi, Eğitim ve Öğretim Komitesi, Maliye Komitesi, Ekonomi Komitesi, Toplumsal İşler Komitesi, Sağlık Komitesi, Enerji Komitesi, Gençlik ve Spor Komitesi, Adalet Komitesi şeklinde komiteleri mevcut. Bu komitelerin yanı sıra onlarca bürosu da bulunmaktadır.

Kuzey ve Doğu Suriye Fırat Bölgesi Yasama Komitesi Eşbaşkanı Fawziya Ebdi, 19 Temmuz Devrimi'nin onuncu yıl dönümü vesilesiyle sorularımızı yanıtladı.

* Özerk Yönetim sistemi yürürlüğe girmeden önce Kuzey ve Doğu Suriye'de yaşam nasıldı, biraz bundan bahsedebilir misiniz?

Özerk Yönetim boşluktan ortaya çıkmadı. Suriye'nin yaşamı ve sistemi halkının isteklerine göre değildi. Burada siyaset yapamıyorlardı. Demokrasi ve eşitlik yoktu. Suriye anayasasında Kürt halkının hakları yoktu. Kadınlar olarak da anayasal bir hakkımız yoktu ve mevcut anayasa bizim isteğimize göre değildi. Eğitim anadilde değildi. Rojava bölgeleri, Suriye rejiminin yanında daha geriydi. Hizmet ve iş imkanları yoktu. Okullar Arapçaydı ve üniversiteler yoktu. Bu bölgedeki halk, geçimlerini sağlamak için Suriye'nin büyük şehirlerine ve yurtdışına gitmek zorunda kalıyordu. Kürtler siyasi görüşlerini rahat bir şekilde dile getiremiyorlardı. Bir kişide Kürtçe kitaplar bulunsaydı ya da bir partide çalışsaydı veya yurtsever olsaydı hapse atılıyor ve işkence görürdü.  Kent ve köy isimleri değiştiriliyordu. Şuan köy ve şehrimizin iki ismi var. Biri Kürtçe diğeri Arapçadır. Halkımız kimliğini, kültürünü ve varlığını ifade edemezdi. Bu baskılar ve bahsettiğimiz noktalar bir araya geldiğinde insanlar soykırımla karşı karşıya kaldığını söyleyebiliriz.

“Yaşamın her alanında örgütlenme gerekliydi”

* Sistem, siyasal yaşam, özerklik ve demokrasi kavramları üzerine kuruludur. Seçtiğiniz bu kavramlar tam olarak nedir?

Tunus'tan başlayıp Suriye'nin merkezine kadar ulaşan Halkların Baharının başlamasıyla birlikte Suriye'de çatışmalar başladı ve halk protesto etmeye başladı. Böylece Suriye rejimi bölgelerimizden çekildi. Bu boşlukta halk olarak kendimizi yönetmeliydik ve Suriye muhalefetinin bölgemize yerleşmesine izin vermemeliydik. Suriye muhalefeti kendisini birden örgütledi ve devrime ile Suriye sistemine bir alternatif yaratmaya hazırlıkları yoktu. Bu nedenle yaşamın her alanında öz yönetim ve örgütlenme gerekliydi.  Demokratik Toplum Hareketi (TEV-DEM) çatısı altında çeşitli yönetim komiteleri kuruldu. Bu sistem 2014 yılına kadar devam etti.

“Yol ve yöntemlerimizi belirledik”

Bir yönetim kurulurken ilkeler seçilmelidir. Adımlar ve sistemler hangi temel üzerine kurulacaktır? Bu yüzden o süreçte yol ve yöntemlerimizi içinde belirlediğimiz Toplumsal Sözleşme yapıldı. Halkımız her zaman demokrasiye, özgürlüğe, eşitliğe ve siyasi yaşama hayran olmuştur. Halkımızın birçok partiye sahip. Bu yüzden her zaman ulusal talepleri oldu. Rojava Toplumsal Sözleşmesi hakların, görevlerin, yönetim biçimi rengi ve yol yöntemlerimizi belirledik.

“Özerk Yönetim sürecin ilacı oldu”

2014'ten sonra bu yöntem bölgelerimizi yönetmeye yetmedi. Rojava’da Kürtler dışında, Araplar, Süryaniler, Ermeniler gibi farklı halklar vardı. Yine farklı görüşlere sahip partiler de vardı. Bu yüzden bölge halkı için demokrasiye, özgürlüğe ve eşitliğe dayalı bir yönetimin oluşturulması gerekiyordu. Bu yüzden de Özerk Yönetim sistemi, o sürecin ilacı ve talebi oldu.

“Yönetim kendi savunma sistemini kurdu”

* Özerk Yönetim'in başından beri yaşadığı süreçler ve değişiklikler nelerdir?

TEV-DEM tarafından kurulan komite ve meclisler, Özerk Yöentimin kurulmasında temel oldu. Bu yüzden 2014’te Özerk Yönetim'in ilanı için her şey hazırdı. 21 Ocak 2014'te ilk yasama meclisi ilan edildi ve bir hafta sonra ise yürütme meclisi kuruldu.  Seçimde başarılı olanlara görevler verildi. İlk kez resmi ve başarılı bir yönetime sahip olduğumuz için halk çok mutluydu. O günler çok anlamlı ve tarihi günlerdi. Hala dün yaşamış gibi o günleri hatırlıyoruz. Bunun yanı sıra yönetimimiz YPJ, YPG, güvenlik güçleri gibi kendi savunma sistemini de kurdu. Her gün gelişmeler yaşandı ve her bir kantonumuz kendi özgünlüğüne göre kendi kendini yönetti.

“Her bölge kendi sistemini yönetti”

Yaşam sisteminin gelişmesi ve Özerk Yönetim çatısı altında coğrafyanın genişlemesiyle birlikte kanton sistemi yönetim için artık yeterli olmadı. O süreçte QSD, bölge halkı talebi üzerine Minbic'ten Dêrezor'a kadar DAİŞ çetelerinin işgali altındaki bölgeleri özgürleştirdi. Minbic, Tebqa, Reqa ve Dêrezor'da demokratik sivil yönetim sistemleri kuruldu. Genel olarak Kuzey ve Doğu Suriye'de farklı zamanlarda kurulmuş ve sistemimize yakın 7 idare vardı. Bu adımdan sonra mevcut 7 yönetim arasında koordinasyon sağlanmasına karar verdik. Bu nedenle Demokratik Suriye Meclisi'nin üçüncü konferansında tüm taraflar arasında koordinasyonun sağlanması için Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetimi'nin kurulmasına karar verildi. Bu adımdan sonra her bölge kendi özgünlüğü ve özelliklerine göre kendi sistemini yönetti. Her geçen yıl Özerk Yönetim sisteminde düzeltmeler, inşa ve geliştirmeler yapıldı ve yapılıyor.

“Türk devleti sistemimizi zayıflatmaya çalışıyor”

* 2012'den bu yana Rojava devrimine ve Özerk Yönetim'e yönelik farklı biçimlerde saldırılar durmadı. Bu durum sizleri nasıl etkiledi?

19 Temmuz devriminin başlaması ve Özerk Yönetimin kurulmasıyla birlikte bölgelerimize yönelik tehdit ve saldırılar başladı. Türk devleti açık bir şekilde Kürdistan bölgesinin oluşumundan duyduğu üzüntüyü dile getirerek, aynı şeyin Rojava’da tekrarlanmasına izin vermeyeceğini söyledi. Bu nedenle Türk devletine bağlı tüm çeteler, statümüzü sağlamamız için bize farklı şekillerde saldırdı. Türk devleti bölgemizde ekonomik, siyasi, askeri, diplomatik ve yaşamın her alanını etkileyen istikrar, güvenlik ve barışın bölgemizde olmasını istemiyor ve bu onun temel amacıydı. Sürekli tehdit ve saldırı altında olan bir bölge kesinlikle istenilen sistemi kuramaz. Türk devleti, sistemimizde ne zaman bir büyüme ve gelişme olduğunu görse yeni bir saldırı gerçekleştiriyor be bu adımı zayıflatmaya çalışıyor.

“Saldırarak kendini güçlendirmek istiyor”

Öte yandan Türk devleti, Osmanlı'nın milli tarihini ve imparatorluğunu bu bölge halkı pahasına yeniden canlandırmak istiyor. 21. yüzyılın sonunda olmamız önemli. Her yüz yılda yeni dizaynlar oluyor. Özerk Yönetimimiz de bu süreçlerden geçiyor. Artık her güç kendini konumlandırmak ve masaya oturmak istiyor. Türk devleti bu bölgede bir iradenin oluşmasına ve masaya oturmamıza izin vermiyor. Efrîn, Serêkanî ve Gire Spî'nin işgali bu planın örnekleridir. Seçime giden AKP, halkı arasında zafer kazanamıyor. Özerk Yönetim ve Demokratik Ulus projesini yenilgiye uğratarak kendini güçlendirmek ve zaferlere ulaşmak istiyor.

“Yeni bir Toplumsal Sözleşme ilanı eşiğindeyiz”

*19 Temmuz devriminin üzerinden 10 yıl geçti. Bugün, Demokratik Ulus'un kural ve ilkelerine dayalı bir gelecek inşa etmek için hedef ve planlarınız nelerdir?

Rojava devriminin 10 yılı geride bırakıyor. Bu yüzden artık son 10 yılda olduğu gibi farklı gelişmeler yapmalıyız. İlk hedefimiz, Özerk Yönetim'i resmileştirmek, meşrulaştırmak ve dünyadaki statüsünü tanımasını sağlamaktır. Özerk Yönetim sistemi dünya tarafından kabul edilmelidir. Yönetim, siyasi partiler, savunma alanı ve halk olarak bölgelerimize yönelik tehdit ve saldırıları durdurmak için birlikte çalışacağız. Savaş ve çatışmalar durdurulmalıdır. Bölge istikrarı sağlanmalıdır ki yeni adımlar atabilelim. Ayrıca Kuzey ve Doğu Suriye semalarının da korunması gerekiyor. Bunun temel çalışmalarımıza dahil edeceğiz. Öte yandan, Birleşmiş Milletlerin birçok ülkede konuşlanmış tarafsız orduları var. Bu ordunun biz ve Türk devleti arasına girmesini talep edeceğiz. Yoktan var eden Özerk Yönetim olarak daha büyük adımlar atabilmemiz için bunu isteyeceğiz. Özellikle yeni bir Toplumsal Sözleşmenin ilanı eşiğindeyiz.

Rojava'da başlayan bu yöntem, 10 yıllık devrimin ardından bugün Kuzey ve Doğu Suriye'de uygulanıyor. 3 Özerk Yönetimin yanı sıra 4 tane de sivil yönetimiz var. Bu uzun yıllar boyunca, bu yönetim kurtuluş yolunun Demokratik Ulus'tan geçtiğini teyit etti.

Yarın: Toplumun kölelik zinciri Rojava Devrimi ile kırıldı